Gazeteciler yaşıyor meslek sürünüyor

Gazeteciler yaşıyor meslek sürünüyor

Bir zamanlar gazetecilerin hepsi aynı hizadaydılar.Mütevazı koşulları vardı. Hayat felsefelerini “çay-simit gazeteciliği” açıklardı

Nazım ALPMAN
Bir zamanlar gazetecilerin hepsi aynı hizadaydılar.

Mütevazı koşulları vardı. Hayat felsefelerini “çay-simit gazeteciliği” açıklardı.

Sürekli haber peşinde koşuşturmak yada yazı işleri masalarında sayfa bağlamak telaşı içinde kaçan yemek saatleri bu şekilde telafi edilirdi:

-Şuradan simit alın, çay da söyleyin!

Bu genel yayın yönetmeninin mesai arkadaşlarına bonkörlük ikramı sayılırdı. Çünkü o da diğerleriyle aynı ekonomik halkanın içinde yer alırdı.

Örneğin Milliyet"in kurucu genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi, öldürüldüğünde gazeteye olan avans borçlarını ödemek için kendi otomobilini Milliyet"e satmıştı. Gazete de o otomobili İpekçi"ye makam aracı olarak tahsis etmişti. Mehmet Ali Ağca"nın kurşunladığı otomobil, İpekçi"nin gazetecilik yapmak için feda ettiği önemli bir varlığı idi.

Bugünlerden bakarak anlamak kolay değil tabii…

İşte o günlerde gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen 212 Sayılı Yasa Yürürlüğe girdi. Gazete patronları yasayı protesto etmek için üç gün gazete çıkartmadılar.

İçlerinde Abdi İpekçi"nin de bulunduğu gazeteciler “Basın” isimli ortak bir gazete çıkartarak halkı habersiz bırakmadılar. Genel Yayın Yönetmenleri, yazı işleri müdürleri sokaklarda gazete sattılar. Çünkü patronların dağıtım şirketi “Basın”ı dağıtmadı.

10 Ocak 1961 günü gazeteciler Cemiyet önünde toplanıp İstanbul Valiliği"ne kadar yürüdüler. İşte o günden sonra “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” oldu.

Artık gazeteciler arasında o günlerin dayanışması yok.

Gazetelerin üst mevkilerinde çalışanlar ile haber peşinde koşturan muhabirler, foto muhabirleri, röportajcılar arasında uçurumlar girdi. Üsttekiler en alttakilerin nasıl yaşadığını bile bilmiyorlar.

Sendikasız, sigortasız, hatta telifsiz (para almadan) çalışmak “modern zamanların” normal bir uygulaması haline geldi.

1961"den bu yana 47 yıl geçti. Küçük bir grup gazeteci hayatlarını yaşarlarken, sahici gazetecilerin ağırlıkta olduğu mesleğimiz sürünmeye devam ediyor.

Onlar sayesinde de “onurlu bir meslek” olarak ayakta dikiliyor! Derinlerde bir yerlerde 10 Ocak Ruhunu yaşatan bir damar atmaya devam ediyor. Yoksa bu kadar "pislik" nasıl ortalığa saçılabilir ki?

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.