130 yıllık tarihte en çetin sınav
TÜSİAD, Türkiye'nin 130 yıllık demokrasi tarihindeki belki de en çetin sınavını 22 Temmuz 2007'deki seçimlerle vereceği bildirildi
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) raporunda, Türkiye'nin 1876-2006 yıllarını kapsayan 130 yıllık demokrasi tarihindeki belki de en çetin sınavını 22 Temmuz 2007'deki seçimlerle vereceği bildirildi.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında, TÜSİAD'ın 1 Mart'taki Olağanüstü YİK toplantısında ilk taslağını hazırladığı, bugün de üyelerin görüşleri ile nihai hale getirdiği ''1 Ocak 2014 Tarihinde Avrupa Birliğine Tam Üyelik Hedefine Doğru: Güçlü Demokrasi, Güçlü Sosyal Yapı, Güçlü Ekonomi'' başlıklı rapor kamuoyuna sunuldu.
TÜSİAD'ın ''Güçlü Demokrasi'', ''Güçlü Sosyal Yapı'' ve ''Güçlü Ekonomi'' hedefleri doğrultusunda belirlediği reform önceliklerini içeren raporun, genel seçimler öncesinde sağlıklı bir tartışma platformu oluşturmayı amaçladığı kaydedildi. Üç ana başlıktan oluşan raporun ''Güçlü Demokrasi'' başlıklı bölümünde parlamenter sistem, kamu yönetimi, insan hakları ile hukuk devleti ve yargı, ''Güçlü Sosyal Yapı'' bölümünde eğitim, iş gücü piyasası/istihdam, kadın erkek eşitliği, bölgesel kalkınma konuları, ''Güçlü Ekonomi'' bölümde ise yeni bir sürdürülebilir büyüme ihtiyacı ve üretim yapılarındaki dönüşümün temel mekanizmaları ele alındı.
Raporda, 22 Temmuz 2007 tarihinde gerçekleşecek olan genel seçimlerin doğru gündemi, uygun strateji ile birleştirmek için bir fırsat olduğu, Türkiye'nin 1876-2006 yıllarını kapsayan 130 yıllık Türk demokrasi tarihindeki belki de en çetin sınavı bu seçimlerle vereceği vurgulandı. Raporda, ''Bu sınav, sonuçlar kadar süreçlerle de ilgili. Çünkü geçer notu alabilmemiz için toplumsal uzlaşma içinde, siyasal istikrarımızı güçlendirerek, küresel ekonomik rekabet gücümüzü artırarak, sosyal dengesizlikleri giderecek adımları atmaya başlayarak bu dönemi geride bırakmamız gerekiyor'' denildi.
AB'ye tam üyelik idealinin toplumsal planda yeniden ve güçlü bir şekilde benimsenmesinin sağlanması gerektiği ifade edilen Raporda, AB'ye uyumun Türk insanı açısından Türkiye'de daha katılımcı demokrasi ve daha iyi yaşam koşulları anlamına geldiği kaydedildi. Raporda, AB'ye üyelik sürecinin Türkiye için gerekli reformlara uygun bir zemin oluşturduğu, bu nedenle Türk insanına AB uyum hedefinin ulusal çıkarlar aleyhinde değil lehinde olduğunun etkin bir toplumsal iletişimle aktarılması gerektiğine dikkat çekildi.
''AB'YE TAM ÜYELİK HEDEFİ PARTİLER ÜSTÜ ANLAYIŞLA ELE ALINMALI
AB'ye tam üyelik hedefinin 1 Ocak 2014 olması gerektiği belirtilen Raporda, AB'ye tam üyelik hedefinin partiler üstü bir anlayışla ele alınmasının önemine vurgu yapıldı. Raporda, 2014 yılına gelindiğinde, Türkiye'nin geride başarılı bir müzakere süreci bırakmış olması gerektiği belirtildi. Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin şu anda 6 bin 900 avro ile AB ortalaması olan 25 bin 500 avronun yüzde 28'ini oluşturduğu, Türkiye'nin ortalama yüzde 7'lik bir kalkınma hızı ile 2014 yılında AB ortalamasının yarısını, yüzde 48'ini yakalayabileceğine dikkat çekildi. Raporda, ''2014'te bu hedefe nasıl varılacak? Türkiye'nin ve dolayısıyla seçimlerin ve seçimlerden sonra kurulacak hükümetin gerçek gündemi bu olmalıdır'' denildi.
SİYASETÇİLERİN CEVAP ARAMASI GEREKEN 12 SORU
Raporda, TÜSİAD'a göre siyasetçilerin cevap araması gereken temel 12 soru şöyle sıralandı:
''2007-2013 dönemi için öngörülen büyüme stratejisinin ana hatları nelerdir?
Enerji dar boğazını nasıl aşacağız?
Para ve maliye politikalarını nasıl şekillendireceksiniz?
Makro ekonomik istikrarı sürekli kılmak için politikalarınız nelerdir?
Sosyal Politika öncelikleriniz nelerdir?
AB ile müzakere sürecini nasıl yönetmeyi düşünüyorsunuz?,
Son dönemde oluşan handikapları nasıl aşacağız?,
Kıbrıs konusunun çözümünde nasıl bir inisiyatif kullanmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye AB'ye tam üyelik sürecinin iletişim boyutunu hep göz ardı edegelmiştir. Bu konuda kapsamlı bir tanıtım ve iletişim programı düşünüyor musunuz?
Seçim sistemimiz yönetimde istikrarı ön plana alırken temsilde adaleti olağanüstü bozan bir yapıdadır. Seçim sistemini reforma tabi tutmayı düşünüyor musunuz?
Nasıl bir seçim sistemi tasarımınız mevcuttur?
Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile Cumhurbaşkanının seçim yöntemi hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Türkiye hala bireysel ve kolektif özgürlükler açısından yasal düzenlemelere ve uygulama etkinliğine ihtiyaç duyuyor.
Bu konuda öncelikleriniz nelerdir? Yargı alanında ne gibi reformlar öngörüyorsunuz?''
YÜZDE 10 BARAJI
Raporda, 2007-2013 döneminde kesintisiz yüzde 7 civarında büyümenin son derece iddialı, ancak başarılması şart bir perspektif olduğu belirtildi. Türkiye'de uygulanmakta olan seçim sisteminin temsilde adalet ilkesini kabul edilemez derecede ihlal ettiği ve aynı zamanda yönetimde istikrarı tesadüflere bırakığı ifade edilen Raporda, özellikle yüzde 10 düzeyindeki ulusal barajın geniş bir seçmen kitlesinin parlamentoda temsil edilememesi sonucunu doğurduğu ve temsil imkanı bulamayan partilerin alternatif çözümler aramak zorunda kaldığı kaydedildi.
Seçim mevzuatında demokratik seçimin ilkeleri bakımından eksikliklerin giderilmesi, yönetimde istikrarı üretmeye yatkın ancak azınlık siyasal partilerin, görüşlerin parlamentoda temsil edilmesini engellemeyen bir seçim sisteminin tasarlanması gerektiği vurgulandı.
Raporda, ''Cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesi yönünde Mecliste kabul edilen Anayasa değişikliğini incelediğimizde Cumhurbaşkanının yetkileri ve statüsüne ilişkin bir açıklık göremiyoruz. Mevcut yetkiler ve statü ile halk oyu ile seçilecek bir cumhurbaşkanının sistem açısından yürütmenin iki başlı hale gelmesi gibi sakıncaları olacağına ilişkin görüşler hakkında düşünceniz nedir?'' sorusu da yöneltildi. Raporda, siyasetin temel sorunların çözümüne ve bu yönde en önemli itici güç olan ekonomik büyüme ve küresel rekabet gücü stratejilerine odaklanması ve çözüm üretmesi, İstanbul'un 21. yüzyılın ''küresel rekabetçi büyük şehir'' sınıflamasında yerini alması istendi.
AÇIK VE DEMOKRATİK BİR TOPLUM
Ekonomik refaha kavuşmanın küresel ekonominin kurallarına uymayı gerektirdiğine işaret edilen raporda, bu uyum için açık ve demokratik bir toplumsal yapının şart olduğu, bu yapının güçlenmesinin ülkedeki tüm sivil toplum kuruluşlarının, siyasal partilerin, kurumların ve bireylerin ortak hedefi ve kültürü olması gerektiği kaydedildi.
Raporda, ''Bireysel özgürlüklerin güvencesi laiklik, ekonomik refahın güvencesi de katılımcı demokrasidir'' denildi. Raporda, yasama dokunulmazlığının kapsamının daraltılması, Meclis araştırma komisyonlarının etkin çalışmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması istenirken, Cumhurbaşkanının görevlerinden ilgili olanların yasama, yürütme ve yargı organına aktarılması, tek başına yapabileceği işlemlerin Anayasada tek tek sıralanması gerektiği belirtildi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.