AB’ye hazırlık ve uyumda en

AB’ye hazırlık ve uyumda en

AB’ye hazırlık ve uyumda en zorlanacağımız konulardan biri şüphesiz tarım olacak.

Organik Tarım Kongresi

AB’ye hazırlık ve uyumda en zorlanacağımız konulardan biri şüphesiz tarım olacak. Türk tarımının verileriyle AB ve gelişmiş dünyanın tarım verileri arasında muazzam farklar var. AB’nin Ortak Tarım Politikası’na (OTP) uyum için büyük değişim ve fedakârlıklar gerekecek. Ancak durumumuz söylendiği kadar kötü değil zira Türkiye’nin kayda değer bir organik tarım potansiyeli mevcut.


Organik tarım herkesin kazançlı çıkacağı bir tarım ve yaşama biçimi. Verimliliği artırmak amacıyla küçük işletmelerin ortadan kalkması ve üretimin mekanize olması gerektiği tezini savunanlar bu dönüşüm sonucunda atıl olacak, milyonlarla telaffuz edilen vasıfsız işgücünün nasıl iş bulacağını ve hayatını nasıl idame ettireceğini hiç hesaba katmıyor. Sanayii işçisi olmaları, onları istihdam edecek artık öyle bir sanayii kalmadığından mümkün görünmeyen ve tek çareleri göç etmek olan bu insan yığınlarının kentlerde ne şartlar altında yaşadığını görüyoruz. Üstüne üstlük Dünya Bankası tahminlerine göre 2010’da 14 milyon yeni iş yaratmış olmamız gerekiyor.


Bu kara senaryoya karşılık organik tarım ve dolayısıyla kırsal kalkınma Türkiye’nin çıkış yolu konumunda. İlgi ve dikkat isteyen organik tarım emek-yoğun bir tarım biçimi. Konvansiyonel tarım 100 işçi çalıştırıyorsa organik tarım 180 işçi çalıştırıyor. Bu tarım biçiminin artı değeri konvansiyonel tarımınkinden kıyaslanamayacak kadar yüksek. Gerçekten de bu beslenme biçimine gelişmiş ülkelerden talep olağanüstü. Bilinçli yurttaş herkesin üretebildiği sası domatesi yemek, kokmayan çiçekleri vazosuna koymak istemiyor. Diğer taraftan organik tarım yaygınlaştıkça, çığ gibi büyüyen çevre sorunlarımıza da çare oluşturacak, yerli tüketicinin de vasıflı ürün tüketmesini sağlayacak.


Türkiye, insan gücü, toprak kalitesi, 11.000’den fazla endemik türle zengin biyolojik çeşitliliği, iklimi ve asırlık bilgi birikimine rağmen organik tarımda son derece zayıf bir konumda. Ancak elimizdeki olanaklar ve AB hazırlık dönemi bu konumdan hızla kurtulmamızı sağlayabilecek fırsatlar. Nitekim Türkiye elindeki olanakları iyi değerlendirerek bir nevî organik ürün ambarı haline gelebilir.

1985’te sadece sekiz üründe yapılan organik tarım 2005’te yüz yetmiş dokuz üründe, 13.000 üretici tarafından, 100.000 hektar aktif alanda ve yıllık 300.000 ton kadar yapılıyorsa da organik tarım toplam tarım üretiminin binde biri seviyesinde seyrediyor. Üretimin neredeyse tamamı AB’ye ihraç ediliyor ancak ülkenin bundan kazancı çok az. 25 milyar dolarlık pazarda Türkiye’nin payı 37 milyon dolar. Organik ürünlerin yıllık içpazar payı ise sadece 3 milyon dolar civarında.


***


Türkiye’nin bu potansiyeli uluslararası kuruluşlar tarafından da kaydediliyor. Nitekim Ekim 2004 tarihli OECD Türkiye Raporu, adını vermeden organik tarım ve kırsal kalkınmanın önemine dikkat çekiyor: “İşgücünün %30’dan fazlası tarım sektöründe istihdam edilmesine rağmen, bu sektör Türkiye’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’na yalnızca %12 oranında katkıda bulunmaktadır. Bu da bu sektördeki düşük verimliliğin bir göstergesidir. Düşük okuma-yazma oranına sahip pek çok çiftçi, modern tarımsal bilgi ve teknolojiye ancak sınırlı şekilde erişebilmekte ve daha çok geleneksel üretim yöntemlerini kullanmaktadır. Türkiye, meyve ve sebze gibi yüksek katma değerli, emek-yoğun ürünlerin üretimini artırmak için çok uygun doğal koşullara sahip olup, özellikle dış piyasalara, hele bu pazarlar daha da açıldığında bu ürünlerin ihracatını artırabilir. Ancak bu potansiyelin gerçekleşebilmesi ve üreticilerin, uygun üretim tekniklerine, yeni çiftçilik teknolojilerine ve piyasa koşullarına dayanan bir ortamda desteklenebilmesi için tarım sektöründeki danışma ve eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesi önemli bir unsurdur. Alternatif istihdam ve gelir kaynağı olarak, çiftçilik dışı kırsal faaliyetler de teşvik edilmelidir.”


Ekolojik tarım denince, akla gelen sayısız avantaj arasında ülkemizi çok yakından ilgilendiren bir nokta kuşkusuz bu tarım biçiminin emek-yoğun olması. Araştırmalar üretimin her aşamasında insan emeğinin ne denli gerekli olduğunu gösteriyor : S. Padel & N.Lampkin (eds.) Economics of Organic Farming: An international perspective, CAB International, Wallingford, 1994 / Organik Tarım Ekonomisi: Uluslararası bir perspektif).


Önümüzdeki dönemde, organik tarımın altyapısını ivedilikle oluşturmak; Aralık 2004 tarihli Organik Tarım Yasası’nı organik tarım seferberliğinin ilk ayağı olarak hayata geçmesini sağlamak; hazırlanmakta olan Ulusal Strateji Raporu ve Eylem Planı’nı tamamlayıp hızla son kullanıcılara mal etmek; tarıma verilen ve AB’den verilecek desteklerde ekolojik tarıma öncelik vermek ve en canalıcısı, AB’ye hazırlık çalışmalarında muhataplarımıza ekolojik tarımın önceliğini vurgulamak ülkemize yepyeni ufuklar açacaktır.



Türkiye’nin çiftçi ve köylüsü, modern diye adlandırılan konvansiyonel tarım tekniklerinin yaygınlaşması sonucunda işsiz kalarak ve yerinden yurdundan olarak değil doğduğu yerde organik tarıma yönelerek, bu tarım biçiminin tüm gereklerini yerine getirmeyi öğrenerek, bilgisayarda organik veri tabanını güncel tutarak, büyükbaş hayvanının doğumdan itibaren şeceresini kayda geçirerek modernleşmeli.



HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.