Bilim Araştırma Vakfı'ndan Yargıya Eleştiri

Bilim Araştırma Vakfı'ndan Yargıya Eleştiri

Bilim Araştırma Vakfı'ndan yapılan açıklamada yargının baskı altında olduğu iddia edildi.


BAV DAVASI’NDA VERİLEN ZAMANAŞIMI KARARINI KALDIRMAK AMACIYLA, YARGITAY 8. CEZA
DAİRESİ ÜYELERİNE BASKI YAPILMAKTADIR. 4422 SAYILI YASANIN ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN 10 SENE OLMASINDAN İSTİFADE EDEREK BAV DAVASINI BİRAZ DAHA YAŞATMAK İSTEYEN BİRİLERİ, “YARGITAY BAV DAVASINDA 4422 SUÇU OLUŞTUĞU İDDİASIYLA KARARI BOZDU” ŞEKLİNDE BİR HABER YAYINLATMIŞLAR, DAİRE ÜYELERİNİ BU ŞEKİLDE YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞMIŞLARDIR.

Aralarında Sayın Adnan Oktar’ın da bulunduğu 36 kişi hakkında açılan
“Bilim Araştırma Vakfı Davası” 11.1.2000 tarihinde İstanbul 1. DGM’de
başlamıştır. Davada BAV Camiası’nın 4422 sayılı yasayı ihlal ettiği öne
sürülmüştür. Savunma’nın bu iddiayı tümüyle çürütmesi üzerine DGM
“4422 iddiası mahkememizce benimsenmemiştir” sözleriyle görevsizlik kararı vermiştir.
Bu karara karşı yapılan itiraz da üst mahkeme tarafından reddedilmiş, böylece BAV Camiası’nın 4422 sayılı yasayı ihlal eden bir yönünün bulunmadığı 2 ayrı mahkeme kararıyla kesinlik kazanmıştır. BAV Dosyası bu tarihten sonra tam 7 mahkeme dolaşmıştır. Bunların hiçbiri “bu davada 4422 suçu var” dememiştir.
Dava en son İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesine gelmiştir ve 24 Kasım 2005 tarihinde 6 sanık hariç diğer tüm sanıklar bakımından zamanaşımı
kararıyla sonuçlanmıştır. (2004/337 esas sayılı dosya)
Davası zamanaşımına girmeyen 6 sanık bakımından dava kaldığı yerden devam
etmiştir. “Çete” suçlamasının mahiyeti gereği iddialar herkes bakımından
ortak olduğu için, mahkeme, zamanaşımı kararından önce araştırdığı
hususları aynen araştırmayı sürdürmüştür. (2006/26 esas sayılı dosya)
Bu kapsamda Ebru Şimşek’in iddiaları, gizli kamera iddiaları, şantaj ve
tehdit vs. iddiaların tümü incelenmeye, bunlarla ilgili karşı deliller
toplanmaya ve karşı tanıklar dinlenmeye devam edilmiştir. Bu nedenle, davanın içeriğinde ve seyrinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Mahkeme sanki

Sayın Adnan Oktar ve diğerleri hala sanıklarmış gibi aynı iddialar üzerinden
incelemesini sürdürmüştür. Savcılık Makamı 17.11.2006 tarihinde esas hakkında mütalaasını vermiştir. Savcılık, mütalaasında, sadece 6 sanık yönünden değil, Sayın Adnan Oktar ve davanın tüm diğer sanıkları yönünden değerlendirme yapmıştır. Dosyada hiçbir suç bulunmadığını belirten savcılık Ebru Şimşek’in iddialarının doğru olmadığını ayrıntılı olarak vurgulayarak beraat kararı talep etmiştir.
Altı sanıkla süren dava 22.1.2007 tarihinde beraat kararıyla sonuçlanmıştır.
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi savcılığın görüşünü aynen benimseyerek
BAV Davası yargılananlarının hiçbirinin hiç bir suçla ilgileri
bulunmadığını hükme bağlamıştır. Bu karar taraflarca temyiz edilmeyerek
kesinleşmiş, böylece Sayın Adnan Oktar da dahil tüm sanıklar aklanmıştır.

BAV Davası’nın zamanaşımına giren ilk bölümü bu arada Yargıtay’a
gelmiştir. Yargıtay Savcılığı incelemesini yaparak zamanaşımı kararının
onanmasını talep edip dosyayı 05.04.2006 tarihinde Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ne göndermiştir.
İşte bu noktada, BAV Davası’nı uydurma isnatlarla oluşturan karanlık çete
tekrar devreye girmiştir. Devletimizin bazı etkili kurumlarının içine sızmış
komünistlerden oluşan bu çete, çeşitli kolları vasıtasıyla Yargıtay 8. Ceza
Dairesi üzerinde ağır baskı kurmuştur.
Aylardan beri faaliyetlerini sinsice sürdüren çete bugün (18.5.2007) suçüstü yakalanmıştır. Çete tarafından yayınlatıldığı anlaşılan bugün tarihli
düzmece haberde güya Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin BAV Davası’nda verilen
zamanaşımı kararını bozduğu ve güya BAV Camiası’nın “çıkar amaçlı
suç örgütü kurmak” suçundan yargılanacağı belirtilmiştir.
Oysaki ortada böyle bir Yargıtay kararı yoktur. BAV Davası’nın avukatları bu haberi araştırdıklarında haberin tamamen masabaşında uydurulmuş düzmece bir metin olduğu ortaya çıkmıştır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi dosyayla ilgili müzakerelerini henüz tamamlamamıştır. Doğal olarak da bir karar verilmiş değildir. Nitekim Yargıtay’ın www.yargitay.gov.tr adresindeki internet sitesinde bu davanın karşısında “DOSYA SONUÇLANMADI” ibaresi çıkmaktadır.
Peki ortada bir karar yoksa o halde nasıl böyle bir metin uydurulmuştur? Tek tek hangi sanık için ne yapılacağını Daire’nin ağzından anlatan bir “karar metni” nereden çıkmıştır? Konu araştırılınca anlaşılmıştır ki,
BAV’la uğraşan karanlık çete, haberdeki iddiaları, Yargıtay içindeki bazı
adamları kanalıyla daire üyelerine kabul ettirmeye çalışmaktadır.
Çete, genel seçim sürecinin getirdiği karmaşa ortamından yararlanarak kendince son darbeyi vurmayı hedeflemiştir; istediği yönde bir kararı çıkartabilmek için söz konusu haberi yayınlatmıştır. Bu haberi Doğan Grubu’na bağlı yayın organları hemen yayınlamış, diğer gazeteler itibar etmemiştir. Haber bir Anadolu Ajansı muhabirinin fısıltısından ibarettir, somut bir bilgi veya belgeye dayanmamaktadır. Savunma avukatlarının (mesainin sonuna kadar Yargıtay’da bulunmalarına rağmen) dosyada herhangi bir karar olmadığı yönünde bilgi almalarına karşın ve daire görevlilerinin de bu yönde bilgi vermelerine karşın böyle bir yayın yapılması yayınların kötü niyetli olduğunu ortaya koymaktadır.
Bir insanın BAV Davası’nda 4422 sayılı yasanın ihlali bulunduğunu söylemesi için o kişinin gözlerini husumet bürümüş olması gerekir. Çünkü BAV Davası’nda 4422 bulunmadığını, hem İstanbul 3. DGM hem de İstanbul 4. DGM karara bağlamıştır. Bu dosya dava sürecinde 2 kere Yargıtaya gidip gelmiş ve tam 7 mahkeme değiştirmiştir. Dosyayı bu aşamaya kadar inceleyen, 4422 sayılı yasanın unsurlarının bulunmadığını açıkça belirten ve bunu kabul eden adli mercileri saymak gerekirse:
1. İstanbul 3. Devlet Güvenlik Mahkemesi
2. İstanbul 4. Devlet Güvenlik Mahkemesi
3. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi
4. Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi
5. Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi
6. Yargıtay 5. Ceza Dairesi
7. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi (ikinci kere)
8. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
10. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
Tüm bu mahkemeler ve Yargıtay daireleri, savcılarının da görüşlerine uygun
olarak, dosyanın 4422 sayılı yasa değil, TCK 313 maddesi kapsamında olduğunu
kabul etmişlerdir.
Özellikle de, İstanbul 3 No’lu DGM’nin 4422 Sayılı yasanın unsurlarının
bulunmadığını belirten kararından sonra dosya görev ve yetki sorununun
çözülmesi için Yargıtay 5. Ceza Dairesi’ne gönderilmiş, Yargıtay dosyanın
TCK 313 madde kapsamında, adli yargı mahkemelerinde görülmesine karar vermiş, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ni görevlendirmiş, yani dosyada 4422 SAYILI YASANIN UYGULAMA ALANI BULUNMADIĞINI bir kez daha tespit etmiştir.
Bu dosyayı inceleyen mahkemelerin, savcıların ve Yargıtay hakimlerinin hiçbiri bugüne kadar 1 kere bile “burada 4422 ihlali var” dememiştir. Üstelik, bu dosyada en son karar veren İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi BAV Davası’nda (4422 suçu bir yana, bundan çok daha hafif olan) TCK 313 suçu bile bulunmadığını tesbit etmiştir. Bu karar da kesinleşmiştir.
Şimdi, ortada bu kadar mahkeme kararları varken, kim oldukları bizce malum birilerinin “burada 4422 suçu var” iddiasını Yargıtaya benimsetmeye
çalışmalarının nedeni, 4422 sayılı yasanın zamanaşımı süresinin 10 yıl
olmasıdır. Çete kendince bu uydurma iddiayı Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin
üyelerine benimseterek davayı biraz daha yaşatmayı hedeflemektedir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bu tür baskılara kulak asmadığını gösteren
bir karar vermesi, ülkemizi demokrasi, insan hakları ve batılılaşma sürecinden uzaklaştırmaya çalışan çete kalıntılarına verilmiş çok iyi bir ders olacaktır.



HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.