CHP'de yüzde 5 hazırlığı

CHP'de yüzde 5 hazırlığı

Hikmet Sami Türk, seçim barajının yüzde 5’e düşürülmesi için yasa teklifi hazırladıklarını ve CHP lideri Baykal’dan olumlu tepki aldıklarını söyledi.

Eski Adalet Bakanı ve halen DSP’de siyaset yapan Hikmet Sami Türk, seçim barajının yüzde 5’e düşürülmesi için yasa teklifi hazırladıklarını ve ’nin bu teklife yanaşmayacağını düşünüyor.

Hikmet Sami Türk, “Biz DSP olarak destek arayışı için önce anamuhalefet partisine gittik, Deniz Baykal’a. Seçim barajının yüzde 5’e indirilmesini istiyoruz. Önümüzdeki günlerde mecliste grubu bulunan bütün partilere gideceğiz, iktidar partisi de dâhil olmak üzere. Başbakan’dan da randevu istenecek” dedi.

“İktidar partisinin de bir şey yapmak gerektiğini düşündüğünü”, ancak barajı indirmek yerine 100 kişilik bir ‘Türkiye Milletvekilliği’ getirmeyi planladığını belirten eski Adalet Bakanı, “Sonradan anlaşılıyor ki burada da bir baraj düşünülüyor, yüzde 3 mü 4 mü, burada bile bir baraj düşünülüyor” diye konuştu.

1995 yılında Anayasa Mahkemesi’nin, o dönemde Başbakan Tansu Çiller tarafından tasarlanan ve Türkiye Milletvekilliği’ni getiren kanunu iptal ettiğini hatırlatan Türk, “Ben bunun uygulanması çok zor bir şey olduğunu düşünüyorum. Bir de Anayasa değişikliği gerektiriyor. Geçmişte Anayasa Mahkemesi bunu iptal ettiği için şimdi bir de Anayasa’ya konmak zorunda” dedi.

“Bunun dışında iktidar partisi baraj konusunda bir değişikliğe yanaşır görünmüyor. Türkiye Milletvekilliğiyle uyutacaklar” yorumunda bulunan Hikmet Sami Türk, Ekim 2001’de Anayasa’ya konan hükümle seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin ilk seçimlerde değil, müteakip seçimlerde uygulanacağının hükme bağlandığını hatırlattı. Türk sözlerini şöyle sürdürdü: “ Genel Başkanı Deniz Baykal’la görüştüklerini ve Lideri Deniz Baykal: Gerçekten Genelkurmay'da böyle bir plan hazırlandığı ispatlanırsa bu çok önemli bir olaydır

Genel Başkanı Deniz Baykal, "dış politikada soykırım iddiası tehlikesini dikkate alarak politik tercihler yapılmayacağının güven verici şekilde ortaya konulması gerektiğini" belirterek, "Bu baskıyla dış politika yapacağımız kanaati yabancılarda ortaya çıkarsa bunun üstesinden gelemeyiz" dedi.

Baykal, CNN Türk'teki "Ankara Kulisi" programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

İsveç Parlamentosunda Ermeni soykırımı iddialarının bir oy farkla kabul edilmesini ve bunun ardından yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Baykal, konunun Türk kamuoyuna çok geç intikal ettirildiğini belirterek, "Konu çok daha önce kamuoyuyla paylaşılmış olsaydı, herhalde oylamadaki bir kişilik farkı ortadan kaldırmak mümkün olabilirdi" dedi.

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin kararına da değinen Baykal, bu kararın sadece 1915 tarihiyle ilgili olmadığını, 1915-1923 arası dönemi soykırım iddiaları için mesnet yaptığını anlattı.

Baykal, "Bu şekilde ilk kez Cumhuriyet dönemi de yani Atatürk dönemi de bu iddiaların kapsamı içine alınmıştır. Bu çok büyük bir haksızlıktır. Hem tarihi bir haksızlıktır hem siyasi açıdan vahim bir anlayış, kaygı verici bir anlayıştır" diye konuştu.

Konunun Amerikan Kongresinde bu şekilde ele alınmasının bir tarihi gerçeğe yönelik ahlaki tavır oluşturma anlayışının ötesinde Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik siyasi bir karalama, suçlama anlayışını ortaya koyduğunu vurgulayan Baykal, durumu fevkalade vahim, yanlış bir olay olarak niteledi.

Amerikan Kongresinin 1894'ten itibaren Ermenilere karşı Türkiye'de mezalim uygulandığını ifade ederek kararlar çıkardığını anlatan Baykal, 116 yıldır Amerikan Kongresinden Türkiye'ye yönelik defalarca böyle karar girişimleri olduğunu söyledi.

Baykal, "Bu, tarihe karşı saygı anlayışıyla ilgisi olmayan bir iştir. Bu siyasi bir olaydır. Türkiye'nin bunu böyle görmesi lazım. Hiçbir zaman dış politikada soykırım iddiası tehlikesini dikkate alarak politik tercihler yapmayacağımızı güven verici şekilde ortaya koymamız lazım. Bu baskıyla dış politika yapacağımız kanaati yabancılarda ortaya çıkarsa bunun üstesinden gelemeyiz" görüşünü dile getirdi.

Bu çerçevede Ermenistan ile imzalanan protokolün yanlış olduğunu da ifade eden Baykal, "Protokol, Azerbaycan ile ilişkilerimizi zedelemiştir, Ermenistan, Amerika ile ilişkilerimize yardımcı olamamıştır. Maalesef oralarda da bu kararlar çıktı. Bu protokolü artık uygulama zemini kalmamıştır. Zannediyorum hükümet, 24 Nisan'a kadar protokolü çekmeye cesaret edemeyecek. Sadece birtakım yüksek tehdit olasılıkları etrafında siyaset götürecek ama bu protokol politikası yanlış bir politikadır" diye konuştu.

-"İHBARCILARIN ÜZERİNE GİDİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ"-

İçinde silahlı kuvvetlere ait mühimmat bulunan bir kamyonun polis tarafından durdurulması ve konuyla ilgili savcılığın açıklaması hatırlatılarak, "Bu tür olayların yaşanması gelinen nokta bakımından neler düşündürüyor?" şeklindeki soru üzerine Baykal, bu tip konularda ihbarcıların üzerine gidilmesinin çok önemli olduğunu, bu konuda ihbarı yapanın sevkıyatı ayrıntılarıyla bildiğinin anlaşıldığını söyledi.

Bu ayrıntıları bilen birinin bunun rutin bir uygulama olduğunu da bilmesi gerektiğini ifade eden Baykal, "Ya bunu da bilerek ve yahut bunu bir gündem belirlemek üzere TSK'ya karşı kampanyanın bir parçası olarak kullanmayı amaçlıyor. Ya da başka bir ince hesap varsa onun ortaya çıkması lazım" dedi.

Bugüne kadar pek çok yanlış ihbar ortaya çıktığını belirten Baykal, "Amerika'dan ihbar yapıldı. Başbakan Yardımcısına suikast iddiası boş çıktı.

İhbarı yapan kimdi peki araştırıldı mı? Hayır. Aynı şekilde hakim, 'takip ediliyorum' diye çıktı, o kozmik patatesler dediğimiz olay... Günlerce bütün Türkiye ayağa kaldırıldı. Genelkurmay Özel Harp Seferberlik Dairesi'nde günlerce araştırmalar yapıldı, hiçbir şey çıkmadı" diye konuştu.

Baykal, "bunların, bir suçlama, bir karalama ihtiyacını, bir merkezden koordine edilen böyle bir planlamanın yürütüldüğü kanaatini getirdiğini" ifade ederek, şunları söyledi:
"Bavullarla belge geliyor. Nereden geliyor? Gelenlerin bir kısmı çarpıtılmış, tahrip edilmiş, eklenmiş ama neyse ne... Bir kısmı da doğru, doğru da neyi ifade ediyor, neyi amaçlıyor? Böyle bir faaliyetin sistematik bir şekilde kurumsal olarak iktidarın himayesi ve desteği olmadan götürülmesi mümkün mü? Günümüzde artık bunlar siyasi mücadelenin bir yöntem olarak kullanılıyor. Biz de bunlara muhatap olduk zamanında. Benim hakkımda da zamanında uluslararası iftira belgeleri, belli yabancı ülke kuruluşlarının orada görev yapan insanların adını içeren, onların yazışma formatını kullanan resmi belgelerle bana yönelik suçlamalar yapıldı. Türkiye'de böyle bir saldırının hedefidir. Elbette bütün hukuksuzluklar araştırılmalıdır ama toplumda böyle bir kendi kendisine suçlama yönelten, kendine güvenmeyen, kendi kurumlarını tahrip eden bir noktaya ülkenin sürüklenmesinin demokrasi arayışıyla, sivilleşmeyle alakası yok. Maalesef Türkiye'de meydan boş bırakılmıştır. İçeriden, dışarıdan birilerinin katkısıyla böyle bir tezgah götürülüyor."


HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.