''Demokratikleşme Süreci ve Yeni Anayasa'' Konferansı Yapıldı
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yeni anayasa yazım çalışmalarının temmuz ayında Meclis tatile girinceye kadar büyük ölçüde tamamlanması gerektiğini düşündüklerini bildirdi.
İstanbul Aydın Üniversitesi'nde düzenlenen ''Demokratikleşme Süreci ve Yeni Anayasa'' konulu konferansta konuşan Arınç, bu anayasanın yarısından fazlasının bugüne kadar değiştiğini ifade etti.
Arınç, ''Yani farklı bir anayasa elimizde var. Yarısı 1982'den beri geliyor, yarısı da şu veya bu sebeple değişmiş. Akordu bozulmuş bir anayasa var. Birbirinden farklı hükümler ortaya çıktı. Dili bozuk bir anayasa var. Dayandığı temel esaslar bugün artık geçerli olmayan bir anayasa elimizde var. Her fıkrası gündeme geldiğinde anlamak mümkün değil. Milletvekillerin ant içmesinden başlayınız, herhangi bir konuda uyuşmazlık çıktığı zaman yorumlanmaya ihtiyaç duyan, ama herkesin farklı yorumladığı bir anayasa ile karşı karşıyayız. O zaman yeni bir anayasaya ihtiyacımız var'' diye konuştu.
Türkiye'nin AB ile ilişkisinin ''sözleşmeye dayanan bir ilişki'' olduğunu belirten Arınç, ''Bir kara sevda değildir. Zamanında yapılan anlaşmalarla biz, AB'nin kriterlerine uymayı kabul etmişiz, bu kriterlere uyduğumuz takdirde de bize tam üye olacağımız taahhüt edilmiş. Ama bir ileri geri derken iş ciddiye bindi, 2005'ten bu yana müzakere ediyoruz'' dedi.
Arınç, devletçi ve otoriter bir bakışla hazırlanan 1961 ve 1982 anayasalarının karşısında şimdi artık yeni anlayışların, yeni düşüncelerin, daha çok özgürlüğü ve daha çok birey hakkının hedef alındığını söyledi.
Çok eskiden bu yana anayasaların değişmesi gerektiği konusunda siyasi partilerin çalışması olduğunu, taslaklar hazırlandığını, üzerinde çalışmalar yapıldığını, ancak netice alınamadığını anımsatan Arınç, bu konuda meslek kuruluşları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademik kuruluşların çalışmalar yaptığını, hepsini takdirle karşıladığını, hepsinde ''yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu'' özlemi bulunduğunu anlattı.
Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Kimisi tozlu raflarda kaldı, kimisi yayınlandı, fakat yayınlandıktan sonra gürültüler koptu. O gürültüler kopunca da yayınlayanlar pişman oldu ve çark ettiler. Bu kadar araştırma içerisinde sözüne, düşüncesine sadık kalan çok azdır diye düşünüyorum. İsimlerini söyleyerek onları rencide etmek istemem. Ama bilim adamları, çok güzel çalışmalar yapmış olmasına rağmen onlara verilen sipariş 'yeni, özgürlükçü bir anayasa hazırlayın' düşüncesinden hareket ederek çalışmış olmalarına rağmen sonradan Türkiye'de bazı çevreler, egemen güçler ve maalesef belli bir düşünce, zihniyet ve bakış açısının devam etmesi gerektiğinde ısrar edenler ve bu konuda ellerindeki güçleri ortaya koyanlar, çalışmayı yapanlara daima ters baktılar, eleştirdiler, korkuttular. Çünkü biliyorsunuz, Türkiye'de yeni anayasa yapmak iddiası zor bir iddiadır.
12 Eylül 1980 darbesini yapanlar zaman zaman yine siyasete, parlamentoya müdahale etmişlerdir. Bu müdahalelerini bazen açıktan bazen de post modern bir biçimde göstermişlerdir. 28 Şubat için kullanılan tabiri, 27 Nisan akşamı için söylenen sözleri, onun öncesindeki birtakım cunta faaliyetlerini herhalde gazetelerden, televizyonlardan veya merak ettiğimiz için öğrenebiliyoruz. Kim ki yeni bir anayasadan bahsetmiştir, ona hep kuşkuyla bakılmıştır, ondan hep endişeyle, 'acaba arka planında ne var, ne istiyor, 1982 Anayasası'nı niçin değiştirmek istiyor-' gibi düşünceler hasıl olmuştur. Yüksek yargıdan tutun, bürokrasinin en üst noktasına kadar zaman zaman kendilerine telkinler, şantajlar, baskılar yapılan tarihleri, yılları hepimiz biliyoruz.''
Cumhurbaşkanlığı seçimi-
2007 öncesinde yaşanan cumhurbaşkanlığı seçimi krizine değinen Arınç, anayasada cumhurbaşkanının nasıl seçileceğinin yer aldığını, seçimi ve yetkilerinin öngörüldüğünü, ancak o dönemde AK Parti'nin Meclis'te çoğunluğunun bulunmasının birtakım siyasetçileri ve siyaset dışı çevreleri rahatsız ettiğini, ''bunların seçeceklerini istemiyoruz'' gibi şeyler söylemeye başladıklarını, herkesin bu konuda ağzına geleni söylediğini, bunların hepsiyle mücadele ettiklerini, anayasada yer almayan hiçbir dedikoduyu kabul etmediklerini söyledi.
Arınç, ''Ancak başımıza siyaset dışı başka bir iş geldi. Geçmişte yargıtay cumhuriyet başsavcılığı yapmış olan değerli bir insan, hiç kimsenin aklına gelmeyen, gelmesi de mümkün olmayan, adeta ilk konuşulduğunda 'bu deli saçması bir şey canım, böyle de olur mu-' dedirten bir teori ortaya koydu.
367'den bahsettiğimi herhalde hatırladınız'' diye konuştu.
27 Nisan'daki bildirinin arkasından seçime gittiklerini, seçimde tekrar iktidar olduklarını ve o gün ''mutlaka yeni bir anayasa yapacağız'' sözü verdiklerini, birkaç bilim adamına görev verdiklerini anlatan Arınç, bilim kurulunun çalıştığını, internette yayınladıklarını, tartışmaya açtıklarını söyledi.
Arınç, ''Tam elimize kağıt kalem alıp da siyasi bir çalışmaya başlayacağımız zaman partimiz hakkında kapatma davası açıldı. Bu kapatma davasının gizli, açık sebepleri vardı. En önemli sebebinin yeni bir anayasa yapmak iddiamız olduğunu rahatlıkla size söyleyebilirim. Yeni anayasa deyince kuşkulanıyorlardı. Sivil, yeni, birey odaklı anayasa yapacağız ve kapatma davasından paçamızı zor kurtardık. Para cezasıyla iş bitti. Yoksa neredeyse AK Parti'yi de kapatıyorlardı'' şeklinde konuştu.
Şu anda devam eden anayasa çalışmalarının olumlu gittiğini ifade eden Arınç, ''Yeni bir anayasa yapma konusunda güçlü bir irade oluştuğunu söyleyebilirim'' dedi.
Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili bilgi de veren Arınç, Meclis'in normalde 1 Temmuz'da tatile girdiğini anımsattı. Arınç, ''Ama çoğu zaman temmuz ayında da çalıştığını biliyoruz. Dolayısıyla yazım çalışmalarının temmuz ayında Meclis tatile girinceye kadar büyük ölçüde tamamlanması gerektiğini düşünüyoruz'' diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.