EROTİK İKİZLER

EROTİK İKİZLER

Organizmanın en simetrik organları olan göğüsler, günümüzde kadının en önemli erotik silahlarından biri haline dönüştü. Cinsel çekimden reklam spotlarına, süt üretmesinden hastalıklarına, meme ve memenin tarihine yolculuk...

Küçük ya da büyük, bir çift ya da çok sayıda. Meme, kadın cinsinin en belirleyici anatomik özelliklerinden biri. Belirleyici, ama ayırt edici özelliği değil. Çünkü, erkek cinsi de memeye sahip. Aralarındaki tek farklılık, kadın göğüslerinin çok daha farklı bir fizyonomiye sahip olması. Bu fizyolojik ayırımdan hareket eden ünlü etnolog Desmond Morris, memeyi cinsel kimliğin bir işareti olarak tanımlıyor. Meme sayesinde, kişinin kendisini bir cinsle özdeşleştirdiğini söylüyor. Gerçekten de kadın memeleri erkeğe oranla daha büyük, daha yuvarlak ve hafifçe yukarıya doğru dikleşen bir yapı oluşturuyor.

Meme, kuramsal olarak, göğüs boşluğunun iki yanında bulunan bir çift organ. Memenin içinde, yaklaşık 15-20 tane lop bulunuyor ve bunların biçimi üzüm salkımlarını andırıyor. Lopların her birinde, içinde geniş lifli askılarla (Cooper bağları) birbirinden ayrılmış binlerce küçük lopçuk bulunuyor. Bu askılar, memenin altındaki göğüs kaslarını kaplayan bağdoku yapısındaki zarsı örtüyü deriye bağlıyor. Her lopun kendi boşaltma kanalı var. Bunlar, meme başının altında birleşip geniş bir süt havuzcuğu oluşturuyor.

Meme başının ucundaki topluiğne başı genişliğindeki deliğe yaklaşırken yine daralıyor. Meme başını çevreleyen pigmentli halkada bulunan daire biçiminde düzenlenmiş kasların dokunmayla uyarılıp kasılması ve sertleşmesi, emmeyi kolaylaştırıyor. Bu bölge, ayrıca emzirme sırasında meme başının kayganlığını sağlayan yağ bezlerini de içeriyor. Memenin dış biçimini belirleyen kesinlikle içerdiği lop sayısı değil, göğüs kaslarına dayanan doku kütlesi. Aslında kadın ve erkek memeleri aynı sayıda lop içeriyor.

Bu bağlamda, pratikte erkek memesi de süt üretebilir. Bir başka deyişle, erkek ve kadında meme yapısal açıdan aynı. Erkeğin emzirememesinin nedeni, dişide meme bezlerinin süt yapımını üstlenmesi, erkekte ise bu dışsalgı bezlerinin körelip genellikle işlevsiz kalması.

Erkek ile kadın memesinin arasındaki farkın bir başka nedeni de yağ oranı. Doğum yapmamış kadında meme bezi, koni biçimindeki bir salgı bezi topluluğu ile bunu saran ve değişebilen miktardaki yağ dokusundan oluşuyor. Kadınlarda, ergenlikle birlikte meme derisinin altında, lopların çevresinde yağ miktarı çoğalmaya başlıyor. Bu nedenle memeler ağırlaşıyor ve aşağıya düşüyor. Meme bezleri kaslarla doğrudan bağlantılı değil.

Her ikisini bir doku birleştiriyor. İşte memenin dış biçimini, bu dokunun hacmi ve konumu belirliyor. Kadın memesinin diğer memeli hayvanlardan daha büyük olmasının nedeni de, kadının iki ayak üzerinde durması. Çünkü yatay değil dikey duran memeleri taşıyan doku kütlesi, doğal olarak daha büyük olmak zorunda.

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

1. Silikonlu göğüslerle bebek emzirilebilir mi?
Evet. Meme bezlerinin arkasına yerleştirilen silikon, memenin bu işlevine engel oluşturmaz.

2. Üç memeli kadınlar var mı?
Evet. Bu, sol göğsün altında küçük bir memecik biçiminde oluyor. Bir zamanlar güzelliğin simgesiydi. Günümüzde üç göğüslü kadınlar, batı toplumlarında toplam kadın nüfusun yüzde 0,4'ünü, Japonya'da ise yüzde 5'ini oluşturuyor. Bir teze göre, çok eski tarihlerde atalarımız ikiden fazla memeye sahiptiler.

3. Erkeklerin meme uçlarından süt gelir mi?
Tarihöncesi dönemlerde erkeklerin bebekleri emzirdikleri iddia ediliyor. Ama bu doğru olamaz. Bu hipotez, evrim teorisinin yanlış yorumlanmasından kaynaklanıyor. Teoriye göre, insan vücudunun tüm organları ve parçaları mantıki ve pratik bir işlevselliğe sahip. Oysa, belki de birçok anatomik özelliğimiz bu pratikliği ve mantığı içermiyor. Sadece ve sadece geçmişten kalan işe yaramayan kalıntılar olabiliyor.

4. Sutyen ne zaman doğdu?
Roma İmparatorluğu döneminde kadınlar, göğüslerini sutyene benzeyen bir kumaş parçasıyla örtüyorlardı. Ancak, çağdaş anlamda sutyen kavramı Ortaçağ'da doğdu. İki parçadan oluşan modern sutyenin patent hakkını ise, 1914 yılında Amerikalı Caresse Crosby aldı.

5. Monokini nasıl doğdu?
60'lı yıllarda çiçek çocukları "nüdizm"i gündeme getirdiler. Onların bu akımından yararlanan İngiliz stilist Vidal Sassoon, tek parçadan oluşan monokiniyi geliştirdi.

Meme insanoğlunun başlangıcından bu yana vardı. Gerçekten de, pastörizasyonun hayvan sütünü güvenilir kıldığı 19. yüzyılın sonuna dek, yeni doğan her çocuk için anne sütü ve memesi yaşam ya da ölüm anlamına geliyordu.

Tarih öncesinde atalarımız dişi tanrıları muazzam ve büyük göğüslerle betimlemişlerdi. Bu tarihöncesi idoller, bereket tanrıçaları, ana tanrıçalar ve emziren tanrıçalar biçiminde heykelleştirilmişti. Eski Mısır'da ana tanrıça, süt veren inek, Yaşam Ağacı ve firavunların tahtı ile ilişkilendirilerek, etkileyici bir biçimde İsis olarak karşımıza çıkıyor. İsis, firavunlar dışında kendi oğlu olan Horus'u da emziriyordu.

Antik Yunan ve Roma'da insan vücudu tasvir edildiğinde, meme, genellikle kadının en ayırt edici özelliğiydi. Girit kültüründe, çıplak göğüslü kadın freskleri, bu toplumda kadının güç ve prestij sahibi olduğunun bir kanıtıydı. Ancak antik dönemlerde memeye atfedilen saygıya ilişkin en şaşırtıcı örnekler ünlü Efes Artemisi heykelleriydi. Günümüzde kaynağı biraz tartışmalı olsa da, Efes Artemisi heykelleri, mucizevi süt kaynağı fikrinin bir simgesi haline gelmiştir. Ne var ki meme, Erken Yunan kültüründe sahip olduğu değeri, Geç Yunan uygarlığında "fallus"a kaptırdı. Antik tanrıçalar gittikçe önemini yitiren konumlarda varlıklarını sürdürmeyi başarsalar da, üstünlüğü erkek ağırlıklı Olympos Dağı tanrılarına bırakmak zorunda kaldılar. Bunun tek istisnası aşk tanrıçası Afrodit (Venüs) idi.

Tarihte meme ile bağlantılı bir başka öykünün kahramanları ise Amazonlardı. Amazonlarla birlikte, kadınların daha iyi ok atabilmek için sağ göğüslerini kestikleri efsanesi doğdu.

Hıristiyanlık döneminde ise, memenin kutsal bir işlev kazandığını görüyoruz. Bu, büyük ölçüde bakire Azize Agatha efsanesiyle yakından ilişkiliydi. Azize Agatha'nın 3. yüzyılda Sicilya'da putperest yöneticilerin cinsel isteklerine razı olmadığı için memeleri kesilmişti. Katolik Kilisesi tarafından azizelik mertebesine yükseltilen Agatha, kendisine sağlıklı memeler ve bereketli süt için dua eden annelerin ve dadıların koruyucu azizesi oldu. Emziren Meryem Ana figürleri ise, kutsal meme simgesinin en üst noktasıydı. Ancak yakından bakıldığında, Meryem Ana'nın memeleriyle antik tanrıçaların memeleri arasında ciddi bir farklılık söz konusu. Meryem Ana'nın memesi İsa'yı emzirdiği için değerliydi.

Yani bir başka deyişle, önemi, daima kendisinden daha güçlü bir erkekten kaynaklanıyordu. İsa olmasaydı, Meryem Ana bir tarihe sahip olmayacaktı. Meryem Ana'nın göğsü, iman sahiplerine bir dişilik sembolü sunuyordu ve bu sembolü erkek ya da kadın tüm Hıristiyanlar tanıyabilirlerdi. Bu yaklaşım, memenin bir yeni fonksiyonunun habercisiydi. Bir erotizm unsuru olarak memenin.

Meme, insandan başka hiçbir memelide erotik bir fonksiyona sahip değil. Aslında tüm insanlar arasında da bu görevi üstlendiği söylenemez. Örneğin, Afrika ve Hindistan'ın bazı bölgelerinde kadın memesi böyle bir değere sahip değil. Batı dünyasında çocuk emziren bir annenin memesine hiç kimse erotizm fışkıran gözlerle bakmıyor.

Peki özellikle Rönesans'tan itibaren memenin erotik bir işlev kazanması nasıl oldu? Bu konuda en etkili tezlerden biri, ünlü İngiliz antropolog Desmond Morris'e ait. Ona göre, insan cinsi arasındaki sosyal ilişkiler yüz yüze temas biçiminde gelişti. İnsanlar konuşurken karşı cinsin gözlerine, yüzüne ve göğüslerine bakmak zorunda kalıyorlardı. Desmond Morris'e göre, erotik meme kavramının oluşmasında bir başka etken de, "misyoner tipi" sevişme yönteminin doğmasıydı. Bu sevişme tipinde erkek, üstündeki kadının göğüsleriyle çok yakın ilişki içindeydi.

Nitekim memeli hayvanlarda bu sevişme biçiminin olmadığı görülüyor. Sadece "bonobo" isimli cüce bir şempanze türü dişisiyle "misyoner tipi" sevişmeyi gerçekleştirebiliyor.

Tarihsel olarak, erotik memenin doğuşunda Fransa kralının metresi Agnes Sorel'in tek memesini açıkta bırakan tablosu çok belirleyiciydi. Tüm Rönesans boyunca iki tür meme vardı: Erkekleri memnun etmeyi amaçlayan "üst-sınıf" sıkı memeler ve kendi öz çocuklarının yanı sıra zenginlerin çocuklarını da emziren "alt-sınıf" süt veren iri memeler.

Günümüz "meme takıntılı" toplumunda ise, kadın göğsü sonsuz ticari olanaklara sahip. Memeler, sadece sutyenler ve vücut losyonları gibi kendileriyle ilişkili ürünlerin ortaya çıkmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda arabalar ve içeceklerle resmi çekildiğinde, bu ürünlerin satışlarını da artırıyorlar. Ünlü bir Fransız reklamcı "İstediğiniz her şeyi bir memeyle birlikte satabilirsiniz" demişti. Modern toplumda meme ürünleri ve hizmetleri, sutyenler ve korseler, göğüs kremleri ve egzersiz dersleri, ameliyatla büyütme ya da küçültme, devasa bir uluslararası endüstri oluşturuyor. Memenin bu denli ticarileşmesi, kuşkusuz beraberinde başka sorunlar da getiriyor.

Focus dergisindeki araştırmaya göre, kadınlığın en müthiş sembolleri memeler olunca, birçok kadın, sadece göğüsleri küçük olduğu için, kendilerinin kadın olmadığını bile düşünüyor. 1973 yılında ABD'de 62 bin kadın arasında yapılan bir anket, kendilerine vücutları hakkında yöneltilen soruları yanıtlayanların yüzde 26'sının memelerinden ve yüzde 49'unun da kalçalarından "memnun olmadıklarını" ortaya çıkarmıştı.

Hollywood'da, 50'li yıllarda aktris seçimlerinde yazılı olmayan kural "sadece iri memeliler başvurabilir"di. Jayne Mansfield ve Diana Dors, kariyerlerini büyük memelerine borçluydu. Büyük memeler ve sarı saç kombinasyonunun en iyi örneği ise Marilyn Monroe idi.

H2

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.