Fenerbahçeli gözüyle Ali Sami Yen'e veda
Sarı-kırmızılı renklere gönül vermiş taraftarlar Ali Sami Yen adının geçtiği anda duygulanmaya, derin bir iç çekmeye başlıyor ve peki ya rakipler
Ali Sami Yen Stadı.. Ezelî rakibimin mabedi; kutsalı bir yerde. Aslında beni ilgilendirmemesi gereken bir konu, pek de umursamamam gereken bir mekan. Ancak içimde beni bu konuda birkaç satır karalamaya iten bir şeyler var.
Şükrü Saraçoğlu Stadı'na ilk gittiğim günü hatırlıyorum. Bir Gençlerbirliği maçıydı; lisedeydim. Yatılı okuldan izne gelmiştim. İçim kıpır kıpırdı; çünkü hep televizyondan izlediğim, hayran olduğum, tutkuyla bağlandığım formayı canlı canlı izleyecektim. Kapıdaki polis aramasını; bilet kontrolünü vs. sorunsuz geçtikten sonra stada girdim ve Migros tribününün merdivenlerinden çıkmaya başladım. Basamakları bitirdim; kafamı kaldırıp karşıma baktığım anda alt ve üst tribünlerin arasındaki boşluktan yeşili gördüm. O an benim için zaman durdu. 1-2 dk. orada durup seyrettim. Ardından tribüne çıktığımda gördüğüm manzarada tüylerimin diken diken olduğunu hatırlıyorum ki yazarken dahi kanım kaynıyor.
Şimdi ben konu Ali Sami Yen'ken neden bunları yazdım? Anlatmak istediğim şu; ben benim Fenerbahçe'yi sevdiğim kadar Galatasaray'ı seven insanların o stada hangi gözle baktıklarını anlıyorum. Kaldı ki ben tribüne her maç giden, kombinesi olan biri de değilim. Elim yettiğince işte.. Ancak insanın kendisini bir yere ait hissetmesinin nasıl bir şey olduğunu iyi biliyorum.
Biliyorum ki orası beton bir yapıdan ibaret değil onlar için. Genelde 2 haftada bir görebildiğin sevgilinle buluştuğun yer gibi işte. Hani çoğumuzun böyle sabit mekanları vardır ya bir hevesle gittiğimiz. O misâl. Orada çok güzel şeyler yaşamışızdır; belki de aşkımızı orada itiraf etmişizdir. Ve bir sebepten dolayı orası kapandığında üzüntü duyarız. Hatırası vardır çünkü.
.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.