Nasıl 'Aşık' oluruz?
Âşık olmanın beş aşaması bulunuyor ve her bir aşamada salgılanan hormonlar farklı. İşte bilim gözüyle aşk...
Sevgilisi olanların iple çektiği sevgilisi olmayanların duymak dahi istemediği Sevgililer Günü...
Aşık nasıl olunur? İlk görüşte aşk var mı?
Âşıkken beynimizde oluşan aktiviteler "akıl hastalığı" olan bir kişinin beyninde gözlemlenen aktivitelerden çok da farklı değil. Biriyle ilgilenmeye başladığımız zaman, aslında bilinçaltımızdan farkında olmadan o kişinin genleriyle ilgileniyor olabiliriz."
AŞKIN EVRELERİ
1 AY: AŞK SARHOŞLUĞU
İlişkinin birinci ayının sonunda, iki taraf da aşkın heyecan ve coşkusunun yanı sıra baskı ve stresini de yaşamaya devam eder. Neyse ki birbirini henüz yeterince tanımamaktan kaynaklanan endişeler "balayı" psikolojisinin yaşattığı hoşgörüyle dengelenir. Bu dönemde sizi arkadaşlarıyla, hele ailesiyle tanıştırmasını beklemeyin, çünkü buna hazır değildir. Hatta belki böylesi çok daha İyi, çünkü bu sayede baş başa kalabilir, Önce birbirinizin kişisel alışkanlıklarını ve zevklerini öğrenebilirsiniz. Siz de onu kendi arkadaşlarınızla tanıştırmakta acele etmeseniz iyi olur. Eğer bu ilişkinin sağlam temeller üzerinde yükselmesini istiyorsanız, önce birlikte vakit geçirmekten zevk alıp almadığınızı öğrenmelisiniz.
Cinselliğe gelince... İlişkinizin henüz yeni başladığını unutmamalı ve ilk etapta kendi isteklerinizi gerçekleştirmek yerine karşı tarafın beklentilerini keşfetmeye çalışmalısınız. Bu dönem, yatakta uyumlu olup olmadığınızı öğrenmek açısından sizin için harika bir fırsat. İlk heyecan ve gerginlikleri atlattıktan sonra sevgilinizle sadece seks konusunda değil, her konuda çok daha rahat iletişim kurabildiğinizi göreceksiniz.
3 AY: TAŞLAR YERİNE OTURUYOR
Artık kendinizi kelimenin tam anlamıyla "çift" olarak gördüğünüz bir döneme girdiniz. Birbirinizi daha iyi tanıyorsunuz, taşlar biraz daha yerine oturdu, onun arkadaşları ve ailesiyle tanıştınız; tabii o da sizinkilerle...
İlişkinizin bu aşamasında karşılıklı beklentilerinizin ve sorumluluğunuzun artmasına hazırlıklı olmalısınız. Mesela siz kendi adınıza sevdiğiniz erkeğin ilişkinizin geleceği konusunda ne düşündüğünü ölesiye merak etmeye başlayabilirsiniz. Bunu ona açıkça sormaktan çekinmeyin. Ama sormaktan sormaya fark olduğunu da asla unutmayın. Üç ayın sonunda kalkıp da "Benimle evlenmeyi düşünüyor musun? Düşünmüyorsan, boşuna vakit kaybetmeyeyim" derseniz, kesinlikle olumsuz yanıt alacağınızdan emin olabilirsiniz.
Eğer sorunuzu daha üstü kapalı bir biçimde formüle edemeyeceğinizi düşünüyorsanız, gözünüzü açın ve ondan gelen sinyalleri daha sıkı takip etmeye başlayın. Konuşurken araya sıkıştırdığı, "gelecek vaat eden" sözlerden, hayallerinden ve ileriye yönelik planlarından bahsederken sizi bu planlara dahil edip etmeyişinden, ilişkinize ne kadar ciddi baktığını anlamanız mümkün.
6 AY: KRİTİK GÜNLER
Birbirinize aslında ne kadar bağlandığınız ilişkinizin bu aşamasında ortaya çıkacak. Onun kusurlarını ve size uymayan yanlarını görmeye başlayacaksınız, karakterleriniz arasındaki uyuşmazlıklar su yüzüne çıkacak. İlişkiniz bütün bunları kaldırabiliyor mu? Anlaşmazlıkları anlayış, iletişim ve uzlaşmayla giderebiliyor musunuz? Her konuda konuşmayı, ama bunu yaparken meseleyi kişiselleştirmemeyi ve birbirinizi kırmamayı başarabiliyor musunuz?
İlişkinizin altıncı ayında bütün bunlar son derece önemli. Çünkü bugüne kadar sürekli ortak noktalarınıza odaklanmıştınız, bundan sonraysa aranızdaki farklar ön plana çıkacak. Eğer aşkınızın düşüşe geçmeye başladığı noktada bu boşluğu arkadaşlık ve sevgiyle kapatabiliyor ve hala paylaşacak bir şeyler bulabiliyorsanız, birlikte vakit geçirmek size hala zevk veriyorsa, beraberliğiniz testi geçti demektir. Fakat birbirinizden sıkıldıysanız, buluştuğunuzda konuşacak konunuz yoksa, ikinizin de gözü başka insanlara kayıyorsa ve yeni bir aşk arayışı içindeyseniz, ilişkinizin bundan sonrası pek iç açıcı gelmeyecek demektir.
18 AY: YAPIŞIK İKİZLER
Aradan on ay daha geçti ve artık çevrenizdeki insanlar sizi ayrı düşünemez hale geldiler. Adeta bir elmanın iki yansı gibisiniz. Fakat aynı zamanda çok da tehlikeli bir döneme girdiniz. Tam da bu "yapışık ikiz" sendromu sizin ya da onun -ya da ikinizin birden- kendinizi kapana kısılmış hissetmenize, birey olma duygusunu yitirmenize ve özgürlüğünüzü sonsuza dek kaybettiğinize inanmanıza neden olabilir.
Fakat bu tip duyguların sizi bu ilişkiyi bitirme noktasına getirmesine sakın İzin vermeyin, çünkü bunlar çok doğal, ama kesinlikle geçicidir. Artık birbirinizin hayatının ayrılmaz bir parçası olabilirsiniz, fakat bu aşamada ilişkiyi tüketmemek adına kesinlikle kendinize ayrı, sevgilinizden bağımsız bir yaşam alanı açın ve bu alana sonuna kadar sahip çıkın. Bunu hem ilişkiniz, hem de kendiniz için yapmalısınız. Tamamen kendinize ait arkadaşlar ve hobiler edinin, bazı sosyal etkinliklere yalnız katılın, eski dostlarınızla buluşun, kendinize vakit ayırın. Aynı şeyleri yapması için onu da teşvik edin, çünkü bu dönemde ihtiyacınız olan asıl şey, birlikte vakit geçirmeyi biraz olsun özlemek...
2 YIL: BAĞLILIK VE SEVGİNİN GÜCÜ
Artık ilişkiniz kendini kanıtladı ve geleceğe yönelik daha ciddi planlar yapabilirsiniz. Zaten çoğu birliktelikte evlilik ya da aynı eve taşınma gibi konuların gündeme gelmesi bu döneme denk düşer. İlişkide her günün balayı gibi yaşanmadığını gördünüz, birlikte bir yığın zorluğa göğüs gerdiniz ve sonunda fırtınalı bir aşkın yerini sağlam bir dostluk, bağlılık ve sevgiyle doldurmayı başardınız.
Ama eğer "her şey tamam" diye rahatlayıp ilişkinizi savsaklamaya başlarsanız, bu birliktelik iki yıl sonra değil, yirmi iki yıl sonra da bitebilir ve siz nerede hata yaptığınızı bir türlü bulamazsınız. Duygusal beraberliğin her aşamasında emek vermenin ve açık iletişimin önemini unutmayın.
Sabah
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.