Org. Başbuğ'un konuşmasından çarpıcı sosyo-politik tespitler:

Org. Başbuğ'un konuşmasından çarpıcı sosyo-politik tespitler:

Başbuğ'a göre ulus anlayışı: Temelini Cumhuriyet kuruculuğundan alan "Türkiye Halkı" anlayışıYukarıda ifade edilen ulus anlayışının ölçütü "Ülke Ve Ulus Sevgisi"

Orgeneral Başbuğ, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu bir devrim, devrimin amacının ise bir ulus devletin yaratılması olduğunu kaydetti.

Bu düşünceden hareket ederek Atatürk'ün, Türk milletini ''Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir'' şeklinde tanımladığını anımsatan Orgeneral Başbuğ, ''Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kimdir? Cevap, Türkiye halkıdır. Görüldüğü gibi buradaki halk ifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada - ki burası Türkiye'dir - yaşayan halkın bütününü, yani hiçbir dini ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkını işaret etmektedir. Aynı ülkü etrafında toplanmış ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Türkiye halkının, siyasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu millete ise Türk milleti denileceği, Atatürk'ün 'Türk milleti' tanımında açıkça yer almaktadır'' diye konuştu.

Atatürk'ün veciz söyleminde, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşatılmasının ülkü birliğini temsil ettiğini, bu görevin Türk milletine verildiğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, şöyle devam etti:

''Bu tanımda da görüleceği gibi, 'Türk milleti' tanımlamasındaki 'Türk' sözcüğü bir sıfat olarak değil, değişik unsurların hepsine verilen ortak bir isim olarak kullanılmıştır. Aynı şekilde kullanımı, diğer ülkelerde de görmek mümkündür.

Bütün bunlara rağmen bu bütünleyici tanıma ve kavrama, özellikle etnik yüklemeler yapmak, bu kavrama sanal anlamlar vermekten başka bir şey değildir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarına düşen görev ise sadakat içinde ülkesini ve milletini sevmektir. Unutulmamalıdır ki, Cumhuriyetin vatandaşı olmak sadece haklar değil, sorumluluklar da içerir.

Ülke sevgisi de akılcı ve rasyonel temeller üzerinde yükseltilmelidir. Bu açıdan tüm vatandaşların paylaşacağı ortak değerler çok önemlidir. Bu kapsamda, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin değerlerini sahiplenmek ile tarihî geçmişe ilgi duymak ve geçmişle bağlarını koparmamak birbiri ile çatışmamalıdır."

2. Başbuğ'a göre milliyetçilik anlayışı: "Yurttaş Milliyetçiliği"

Şimdi yeri gelmişken kendimize şu soruları sormamız uygun olur: 'Bu ulus devlet yapısının ortak değeri ne olacaktır?' '21'inci yüzyılda ulus devlet yapısı hangi temel esasa dayanmalıdır?'

Ulus devlet yapısının ortak değerleri aslında Anayasa'nın 5'inci maddesinde açıkça yer almaktadır. Yine hatırlamamız gerekirse bu değerler: Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamaktır.

'Ulus devlet yapısı hangi temel esasa dayanmalıdır?' sorusunun cevabı çok açıktır: Vatandaşlık esasına dayalı milliyetçilik anlayışıyla.''

3. Başbuğ'a göre kimlikler meselesi: Bireysel haklar ve özgürlüklere 'Evet', grup ve azınlık haklarına 'Hayır'

Alt kimliklerin yasal ve anayasal düzeyde tanınmasına 'Hayır'

İkincil kimlikler ancak ikincil kültürel kimlik şeklinde bireysel seviyede yaşanabilir, geliştirilebilir ve korunabilir. Bunu kültürel bir zenginlik olarak görüyoruz. Bireysel özgürlüklerin sınırının, azınlık ve grup hakları ile kesişmesine, yeni azınlıklar ve üst kimlikler yaratılmasına izin veremeyiz. Tarihsel hafızamız, ulusumuzun mutlu ve müreffeh geleceği ve anayasal düzenimizin korunması bunu gerektirmektedir.

İkincil kültürel kimliklerin anayasal ve yasal çerçevede tanınması - ki bu grup hakkı olarak tanınması - anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ulus devlet ve üniter devlet yapısı içinde bu mümkün değildir.

Devlet, ulus devletin güçlendirilmesi amacıyla, aldığı tedbirlerle ve bütün söylemleriyle vatandaşlarını, daha müreffeh, daha özgür ve daha mutlu bir hayata sahip olabileceklerine inandırmalıdır.

Bu açıdan devletimiz, tüm yurttaşlarına olduğu gibi özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşamakta olan Kürt ve Zaza kökenli vatandaşlarımıza 'daha müreffeh bir yaşam', 'fırsat eşitliğinden daha fazla yararlanabilme' ve 'kendilerini her alanda geliştirebilme' imkanlarını sağlamak zorundadır. Ayrıca, bu yurttaşlarımızın 'mağduriyete uğradıkları şeklindeki algılarının' düzeltilmesi ve değiştirilmesi gerekmektedir. Bu, devletin asli görevidir.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.