BAHAR BAKIR
Babalık testi başvuruları son günlerde çok arttı. Hatta temmuz ayı başında Emniyet Genel Müdürlüğü sıra dışı ve aşırı talep nedeniyle laboratuvarlarında para karşılığı yaptığı babalık testini kaldırdığını açıkladı.
En son Prens Harry gerçek babasının kim olduğunu öğrenmek için DNA testi yaptıracağını söyledi. Son birkaç yıl içinde Emrah Karaca, Atilla Taş, Küçük Emrah gibi ünlülerin isimleri bu testlere karıştı ve ardından büyük tartışmalar yaşandı.
Babalık davası hakkında Türk halkı arasında çok söylenen ve esprisi yapılan bir deyiş de vardır: "Sütçüden mi, tüpçüden mi?"
İşte tüm bu tartışmaların ışığında bu işin uzmanları olan İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İmdat Elmas ve enstitüde 18 yıl müdürlük yapan, şu anda da öğretim üyeliğine devam eden Prof. Dr. Sevil Atasoy'a konuyu danıştık.
Babalık testine rağbet son zamanlarda iyice arttı. Sizce bunun nedeni ne? Artış ne kadar?
Evet, teste büyük bir rağbet var ama bunu geçmişe oranlamak doğru değil. Çünkü bu test önceden yoktu ya da bilinmiyordu. Ayrıca bu durumu sadakatsizliğin artmasına, özgür yaşama, kadınların evlerinden "çıkmasına" da bağlamıyorum.
Bu, yüzyıllardır insanların zihinlerde yer etmiş bir kuşkunun teknolojik gelişmeyle birlikte açığa vurulması. Yani rağbetin artması bilinçlenmeyle ilgili. Herkes artık DNA'yı biliyor. İlginç bir durum daha var ki testin yapılmaya başladığı andan beri her zaman kırsal kesimden başvurular daha çok olmuştur sosyal baskıdan dolayı.
"Oğlumun benden olmadığından ya da babamın bu adam olmadığından şüpheleniyorum" diye gelenlerin yüzde kaçı haklı çıkıyor?
Dünyanın her yerinde gözlenen ve gariptir ki tutan bir oran var. Bu oran merak sonucu ortaya çıktı. Nedir bu oran? Her dört kişiden biri kuşkusunda haklı çıkıyor. Bu yüksek bir oran ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz.
Ancak burada çok önemli bir yanılgı var. O da kızlık zarının birlikte olunan ilk gün yırtılmamasıyla, erkekler çocuğun kendilerinden olmadığını düşünüyor ve geliyor. Oysa kadınların yüzde 30'unun zarı ilişki anında değil, doğumda yırtılır. Erkekler bu noktada yanılıyor.
"Eline gömleği, çamaşırı alıp test yaptırmaya gelenler var"
"İnsanlar babalık testi hakkında çok bilinçlendi" dediniz. Yani ellerinde kan örnekleri ya da saç teliyle gelenler var mı?
Tabii ki. "Ben kan örneği aldıracağım ama yanımda saç teli var. Ayrıca tükürük örneği de verebilirim" diyorlar. Ama bir kısım da elinde çamaşırla ya gömlekle gelip test yaptırmak istiyor. Veya evinden bir şey çalınıyor. Evde çalışan kadından kuşkulanıyor. Kullandığı su bardağını, çatalını gizlice alıp geliyorlar. Ya da mücevherlerinin üzerinde DNA'sı kalmıştır diye geliyorlar. Bu tür durumlarda insanları ya ikna ettim ya da savcıya yönlendirdim.
Bazıları da DNA diyemiyor, "Dana testi yaptırmak istiyorum" diyor.
Başvuran çiftlere herhangi bir nedenden ötürü babalık testi yapmadığınız oldu mu?
O kadar çok ki. Ben Adli Tıp Enstitüsü'nde müdürken eşinden ya da çocuğundan en çok şüphelenenler erkeklerdi. Ardından kadın, çocuk ve akrabalar geliyordu. Eğer erkek bu testi yaptırmak için eşinin ya da birlikte olduğu kadının rızasını almışsa, kadının test konusunda en ufak bir şüphesi yoksa o zaman ben erkeği bu testi yaptırmamaya ikna ediyordum.
Böyle birçok erkeği vazgeçirdim. Sonuçta erkeklerin kafasındaki kuşku hiçbir zaman yok olmadı. Hatta bazıları sonra yeniden geldi. Ama önemli olan çocuğun sıcak bir yuvada birkaç sene daha geçirme şansını yaratmak.
Bunun tersi örnekler de var. Taraflardan birinin haberi yoksa test yapılamaz. Ama diyelim ki erkek bir kadınla evli. Ama aynı zamanda yabancı uyruklu bir kadınla birlikte. Ortada bu adamdan olduğu sanılan bir de çocuk var. Ve bu çocuğa erkek paralar döküyor. Kadın ise durumun ortaya çıkmaması icin çocuğu babayla yalnız bırakmıyor. Böyle durumlardan hep kuşkulandım.Ve yabancı uyruklu kadının haberi olmaksızın çocuğun saç telinden test yapılmasına rıza gösterdim. Böyle birçok vaka yaşandı.
"Testte bize sorulmayan başka akrabalık ilişkileri bulduk ama onlara söylemedik"
Test yapılırken babalık dışında başka bilgileri görmek mümkün mü? Mesela kalıtsal bir hastalık gibi.
Testte başka hiçbir şey göremezsiniz. Çünkü akrabalığa yönelik bir analiz yapıyorsanız incelediğiniz DNA üzerindeki bölgeler kişinin hastalıklarıyla ilgili bilgi vermez. Saç rengi, ırk bile çıkmaz.
Başka akrabalık ilişkilerinin çıktığı ama söyleyemediğimiz durumlar da oldu. İki çocuklu bir aile geldi. Baba "Bu kız benden mi değil mi?" diye sordu.
Test yaparken analize faydası dokunacağı düşünüldüğünden çocuklar kardeş mi diye bakıldı. Sonuçta şüphelenilen çocuk kendisinin çıktı. Şüphelenilmeyen çocuk ise başkasının. Biz bu durumu açıklamaya yükümlü müyüz diye etik bir tartışma yaptık. Mahkeme "Ne sorulduysa onun cevabını vereceksin" dediğinden biz istenilen cevabı verdik, diğerini söylememeyi uygun bulduk.
Sonuçlar taraflara aynı anda ve kapalı zarf içinde veriliyormuş. Yüzlerine söylenmiyormuş. Peki diyelim ki sonuç olumsuz çıktı ve çiftlerin ciddi sorunlar yaşayacağını biliyorsunuz. Bile bile aradan çekilmek doğru mu?
Prosedür böyle. Fakat bu doğru değil. Benim dönemimde biz bunu yapmadık. Bizde daha örneklerin alınma aşamasında çiftlerle konuşan bir psikolog vardır. Çünkü size gelen kişinin bir ruh hastası olup olmadığını bilemezsiniz. Bizim böyle çok vakamız oldu. Bazı akıl hastalıkları kişide genel bir şüphecilik yaratabilir. Sizin yapacağınız babalık tayiniyle bu kişiler olaya noktayı koymaz. Test doğru mu diye gider başka yerde yaptırır. Ya da sonuç olumlu olsa da aileyi felakete götürür.
Bu rapor sıradan bir şeker tahlili ya da kolesterol testi değil. Testin sonuçları olumlu çıksa bile kadın ömür boyu bunu kocasının kafasına kakacak, onu hiç affetmeyecektir. Psikolog bu gibi durumda bile taraflara doğru şeyler telkin etmeli, eşlerin bunu koz olarak kullanmamasını sağlamalı.
Bu testi sırf meraktan yaptıranlar oluyor mu? Çok pahalı olmayan bir test ne de olsa.
Bakın bunun ucunda miras ya da duygusal bir problem vardır. Meraktan genelde kendi etnik kökenini tespit ettirmek için tahlil yaptırmak isteyenler var. Yani "Ben acaba neyim? Yüzde 30 Çerkez miyim?" diye. Bu test Türkiye'de henüz yapılmıyor. Beş sene içinde bu da gelecek.
Yurtdışında bunu yapan şirketler var. Türkiye'den birçok kişi kan gönderiyor. Çünkü testlerin sonucunda sadece etnik köken saptanmıyor, örneğin "Afrika'nın X yerindeki Y kişisiyle sen akrabasın" denebiliyor. Soyağacınıza yönelik yepyeni veriler çıkıyor. Hatta bazı insanlar "Biz birbirimize çok benziyoruz, ruh ikizi miyiz?" diye geliyor.
"Oran 99,73'ün altındaysa test yinelenmeli"
Babalık testinin doğruluk oranı ne? Hiç enstitünüzde yanlış bir sonuç çıktı mı?
Bu testte yüzde 99,73 oranı var. Dünyaca kabul edilen bu oranın Türkiye'de de kabul edilmesini sağladım. Veriler bu oranın altında çıkarsa test geçersiz sayılmalı. Hatta sonuç "Bu çocuk bu babadan değil" çıkarsa sadece kanla değil; kemik, saç, tükürük ile tekrar çalışmak zorundasınız.
Bizde yanlışlık yapılmadı. Ama başka yerlerde yorum hatasından dolayı yanlış sonuçlanan birçok test ensititüde tekrarlandı. Zaten yanlış sonuç çıkma oranı Türkiye genelinde çok yüksek. Çünkü bilgisayarlar bir taraftan ineği sokunca diğer taraftan sucuğun çıktığı makineler değil. Yorum çok önemli.
Hatalı testler ne gibi sonuçlar doğuruyor? Ölüm, intihar gibi olaylara rastladınız mı?
Bir kısım zaten kendini psikolojik olarak hazırlıyor. Boşanmayla sonuçlanıyor. Bir kısım kanlı bıçaklı olabiliyor, aynı mekanda yan yana bile gelemiyorlar. Ölümlere de şahit olduk. Örneğin bir erkeğin, çocuğun babası çıkmadığı bir vakada kadını öldürdüğünü biliyoruz. Daha sonra analizin yanlış yapıldığı ortaya çıkıyor. Yani verilen rapor kadının canına mal oldu. Dolayısıyla bir kere yanlış sonuç verdiniz mi geri dönüşü çok zor oluyor.
Peki hata oranını azaltmak için önlem alınıyor mu?
Çok iyi bir kimlik tespiti yapılmalı; parmak izinden, kandan, fotoğraftan... Çünkü karşınıza gelen insanlar gerçekten o kişi olmayabilir. Mesela gerçek baba yerine ikizi geldiği gibi gerçek anne yerine kendi kızı veya annesinin geldiği durumlara çok rastladık. Laboratuvarda örneklerin karışmaması için temiz çalışılmalı. Test numuneleri yerinde alınmalı. Örnekler karışabiliyor, doğru paketlenmediği için sonuca ulaşılamıyor.
"DNA testinin olmadığı günlerde insanların eline, gözüne bakılarak babalık tayin ediliyordu"
Babalık testi Türkiye'de ilk ne zaman yapıldı? Ondan önce nasıl tayin ediliyordu babalık?
DNA analizleri yapılmadan önce kan grubu ve de benzerlik tayiniyle kişinin baba olup olmadığı belirleniyordu. Şahıslar Dördüncü İhtisas Kurulu'nun karşısına çıkarılıyor ve kişilerin gözüne, eline, ayağına bakılarak rapor yazılıyordu. Ben bu yıllarda Adli Tıp Kurumu'nda Kimya Dairesi başkanıydım. Babam da kurumun başkanıydı. Bu duruma itiraz edip "Bu böyle olmaz" diyen ilk kişiyimdir.
Babam o dönemde "Doğrusunu biliyorsan gel de yap" dedi. Ben de bunun Biyoloji Dairesi'nin işi olduğunu söyledim. Babamdan sonra kurumdaki itirazlarıma devam ettim. Adalet Bakanlığı'ndan gelen bir faksla görevime son verildi. Ben de Adli Tıp Enstitüsü'ne geçtim. Ve test 1980'lerden sonra yapılmaya başlandı.
"Son iki yılda başvurular 2,5 kat arttı"
Babalık testi nasıl yapılıyor? Test için hangi koşullar aranıyor?
Bu test tanı ve tedavi amaçlı bilimsel araştırmalarda ya da kimlik belirlenmesinde kullanılıyor. Diğer bir deyişle adli tıp amaçlı. Bunlardan biri suçluların olay yerinde veya mağdurun üzerinde bıraktığı biyolojik kalıntılarla kimliklerinin belirlenmesi. Bu kalıntılar kan, tükürük, ter, saç teli olabilir. Bardak, zarf, masa gibi eşyaların üzerindeki kalıntılardan DNA çıkarılabilir. Bunun haricinde kan ya da genital bölgeden sperm alma gibi yöntemler de var.
2004'te Ceza Kanunu'nda biyolojik kalıntıların alınması kişilik hakları göz önünde bulundurularak bazı kurallara bağlandı. Örnekleri toplamak mahkeme ve hakimin takdirine bırakıldı. Mesela kişinin sağlığına zarar verecekse örnek alınmasına izin verilmiyor. Ya da iki yıldan fazla hapis cezasını gerektirecek bir suç işlememişse örnekler kullanılamıyor.
Bir de özel başvurular var. İlk olarak anne ve babanın, sonra babalık testinin anlamını kavrayabilecek yaşta olan çocukların onayıyla akrabalık ilişkileri araştırılır.
Şu an babalık testine büyük rağbet olduğu söyleniyor. Sizce bunun nedeni ne?
Bir kere ilişkiler belli bir noktaya gelince, şüpheler belli bir sınırı aşınca bu testi yaptırıyorlar. Bu rağbetin nedenleri şunlar: Birincisi, kamuoyu bu tetkikin anlamını ve güvenilirliğini öğrendi. İkincisi, bu testi yapan merkezler arttı. Özel başvurulara cevap verecek birçok merkez açıldı. Üçüncüsü, babalık davaları medyada büyük ilgi görüyor. Ama bunun dışında insanların ilişki tarzlarının değişmesinin de etkisi olabilir.
"Anne karnında babalık testi yapmak etik değil"
Bu durumun istatistiki doğruluğu var mı?
Bize yapılan başvuruların eskiden büyük bir çoğunluğu mahkeme yoluyla yapılırdı. Son dönemde ise özel başvurularda büyük bir artış oldu. Uzun zamandır başvuruların dörtte üçü özel, dörtte biri mahkemelerden geliyor. Son iki yıldır babalık testi başvurularında 2,5 kat artış oldu.
Bu kadar rağbet edildiğine göre test ucuz olmalı...
Kişi başı 767 YTL. Ben göreve gelmeden önce fiyatı yarı yarıya düşürdük. Çünkü numune sadece bir kişiden değil, üç kişiden alındığından maliyet iyice artıyordu.
Testin sonucu ne kadar zamanda belli oluyor?
Üç-beş gün içinde.
Örneğin anne hamileyken, baba çocuktan şüphelendi. Babalık testi daha çocuğun doğmadığı safhada da yapılıyor mu?
Doğum öncesi yapılan genetik analizler hastalıkların belirlenmesine yönelik. Ama daha fetüs anne karnındayken babanın şüphelendiği bir durumla karşılaşmadık. Etik açıdan böyle bir şeyin yapılması pek mümkün değil. Bu tür bir şey ancak kadın tecavüze uğradığında yapılabilir. Böylece kadının düşük yapması sağlanıyor.
"Test yapılan kişinin kimliği kodlanır. Hiç kimse, laboratuvarda çalışanlar dahil, gerçek kimlikleri bilmez"
Evli çiftlerde mi yoksa evlilik dışı durumlarda mı gerginlikler daha büyük oluyor?
Her vaka farklı aslında. Evlilik dışı durumlarda genelde test öncesi büyük bir gerginlik görülmüyor. Taraflar anlaşmış olarak geliyor. Asıl sorun evli çiftlerde yaşanıyor. Test olumlu çıksa da karşılıklı güven problemleri uzun süre devam ediyor.
Test sonuçları nasıl açıklanıyor? Kişinin yaşayacağı psikolojik çöküş hesaba katılıyor mu?
Sonuçlar kişilere elden, aynı anda ve kapalı zarflarla veriliyor. Adrese gönderme diye bir şey yok. Ayrıca mahkeme biyolojik örneği aldığı kişiyi ve veriyi, incelemeyi yapacak kuruma kodlayarak gönderir. Yani testi yapılan kişinin kimliği ve sonuçlar kodlanır. Kimse kimseden haberdar değildir. Özel başvurularda da böyle.
Başvurulardan haberim var ama çok özel bir durum olmadığı müddetçe şahısların kim olduğunu bilmiyoruz. Laboratuvarda analiz yapacak kişiler de bu şahıslarla asla karşılaşmıyor. Zaten kanı alan kişi ayrı, taraflarla görüşen kişi ayrı, yazışmaları yapan farklı. Ayrıca aynı örneği iki ayrı ekip inceliyor ki sonuç garanti olsun. Yani tüm veriler laboratuvara da kodlu bir şekilde gidiyor. Yanlış tetkik yapılmaması için laboratuvarda çalışanların DNA profilleri vardır. Böylece örneklerin karışmaması sağlanır. Bu şekilde bir güvenlik sistemi oluşturuluyor.
Kim olursa olsun biz bu konuya hukuki ve etik çerçevede bakıyoruz. Ama insani boyutta destek vermeye çalışıyoruz. Testin sonucu olumlu da çıksa olumsuz da çıksa karşılıklı kuşkular ailenin temellerini sarsabiliyor.
"Türkiye'de DNA bankası tartışmaları gündemde"
Yabancı ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye bu test açısından ne durumda?
Aynı teknolojiler kullanılıyor. Ama şu an Türkiye'de DNA bankası tartışmaları yapılıyor. Suçluların geride bıraktığı biyolojik kalıntılarla DNA bankası oluşturup kimliğinin belirlenmesi hedefleniyor. Ayrıca uçak ya da tren kazası gibi toplu ölümlerde kimlik belirlenmesinde etkili olabiliyor. Batı'da birçok ülkede bu bankalar var. ABD ve İngiltere'de ceza almış her mahkumun kanı alınıp DNA profilleri saklanıyor. Fransa ve Almanya'da bazen bir suçu çözebilmek için bölgede yaşayan insanların tamamından toplu kan alımları yapılıyor. Bu ihtiyacın şu an Türkiye'de de karşılanması isteniyor.
MİLLİYET