Türkiye’nin kaderinden sorumlu olan gelmiş geçmiş hiçbir siyasi lider, gençliğin sevgi ve sempatisini Barış Akarsu kadar kadar kazanmayı başaramadı..
Acaba neden?
Sorunun cevabı aslında çok basit: Siyasi liderler gençliğe olan sorumluluklarını yerine getiremediler.
Gençlerin desteğini, sempatisini ve sevgisini kazanamayan siyasi liderler, gençliğin enerjisinden yararlanmayı da akıl edemediler bir türlü..
Gençliğin sorunlarına gereken önemi vermeyen siyasi liderler, son yıllarda üniversite anfilerinde gençlikle yüzleşmeye gittiklerinde, kendilerine yöneltilen sorular karşısında şaşkına dönüp afallıyorlar.
Barış Akarsu bir Türk genciydi. Bir televizyon yarışma programına katılarak Türkiye’nin kalbini kazandı.
Bir de siyasi liderleri düşünün..
Onlar yıllardır her gün televizyon ekranlarını işgal ediyorlar ama halkın gönlünü kazanıp iktidar olamıyorlar!
Barış Akarsu’nun katıldığı yarışma programı halk tarafından ilgiyle izlendi, televizyon izlenme rekorları kırdı.
Halk, Barış Akarsu’nun konserlerine koştu.
Barış Akarsu talihsiz bir trafik kazası geçirince internet sitelerinde yer alan haberleri, tıklanma rekoru kırdı.
Halkın içinden çıkan bir gencin halkın gönlünde çok kısa bir sürede sarsılmaz bir taht kuruşuna Türkiye yaşayarak tanık oldu.
Bunu hiçbir siyasi lider başaramadı.
Küçük bir ayrıntıyı öne çıkartmakta da yarar var..
Siyaset ile sanat!
Siyaset; çok yüzlü, içinden yalanların, entrikaların geçtiği büyük ve kirli bir oyun.
Sanat ise; ölümün üstesinden gelebilen tek uğraş.
Ölümsüzlüğe imza atan sanatçı mı, yoksa entrikacı bir siyasetçi mi olmak isterdiniz?
Hangisi sizi mutlu, başarılı ve ölümsüz kılar?
Sanat mı, siyaset mi?
Sanatçı mı güçlü olan yoksa, mesleksiz siyasetçi mi?
Türkiye’nin hiçbir siyasetçisi, Türk sanatçısı kadar sevilmeyi başaramamış ise eğer, bunun sorumlusu elbette ki, bu satırların yazarı değil; olsa olsa hem genç hem de gelecek kuşaklarca tarihin terazisinde icraatlarıyla yargılanmaya mahkum olan siyasetçilerin kendileri olabilir.
Siyasetçi öldüğünde tartışmaya açık icraatlarının yanı sıra, yarattıkları bir üçüncü dünya ülkesi kalır borç batağındaki yoksul vatandaşlarına..
Sanatçı öldüğünde ise; evrensel değerdeki eserleri kalır insanlığa..
İnsanlık o eserler ile aydınlanır, nurlanır, umutlanır ve gelişir..
Siyasetçiden varislerine büyük servetler kalırken, sanatçıdan varislerine eşe dosta ödenmesi gereken küçük borçlar kalır.
İşte aradaki farkın gizemi ve ayıbı bu noktada saklı kalır.
Barış Akarsu, aramızdan ayrıldı. Türkiye onun için ağlıyor.
Güle güle Barış Akarsu..
Çok genç yaşında 40 yıllık siyasi liderlerin başaramadığını başardın; halkın sevgisiydi kazandığın..
Sevgili Barış, zaten senin de tek istediğin bu değil miydi?
O kasım kasım kasılan
hazineden geçinen
ve mesleksiz
koca koca adamların senin büyük başarından öğrenecekleri çok şey var Barış Akarsu..
Ne mutlu sana..
Biliyor musun Barış, senin ölümüne neden olan o kusurlu yolların sorumlusu
o koca koca adamlar
onlar siyasi liderler
onlar hazineden geçinmeli
ve onlar mesleksiz
halkı yoksulken zengin olanlar
onlar evet onlar siyasetçi..
Sen ise halkın kalbini kazanmış onurlu bir sanatçı..
Sen halkın kalbine ulaşan yollar yaptın
o koca koca adamlar
senin ve daha bir çoğumuzun da ölümüne neden olan yolları yapmayı başaramadılar..
Sen sonsuza kadar alkışlanacak olansın
onlar sonsuza kadar lanetlenecek olanlar..
Güle güle Barış Akarsu.. Güle güle..