Ülkemizde yaşadığımız her türlü sorunun temelinde eğitim olduğunu gören ve bu sorunların çözümü için “Ben ne yapabilirim?” diyen düşünenlerin 1992 yılında bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Bugüne kadar 20.000 öğrenciye eğitim bursu vererek onların yaşamlarına dokunmuştur. Dokundu derken sadece burs vermedi, parasal katkıyı aşan bir iletişimle kırsaldan ilk defa üniversite kazanıp gelen gençlerin şaşkınlık ve çaresizliğinden, köylerdeki ve mezralardaki umutsuz kızlara, göçle büyük kentlere gelen hiç okula gönderilmemiş kadınlara kadar uzanan bir çizgideki insanları gözleyerek ve minik ellerin, çaresiz kadınların, büyük kentte kültür şoku yaşayan gençlerin eğitimlerine katkıda bulunmuş saygın bir vakıftır YEKÜV.
Amaçlarınız neler?
Ülkemizin çağdaş dünyanın onurlu bir üyesi olmasını istiyoruz. Bunun için; ülke beklentilerine cevap verebilecek, çağın gerektirdiği yeniliklere açık, hür ve bilimsel düşünceye sahip, eğitimli, kültürlü, hukuka saygılı, düşünen, üreten, tartışan, yeteneklerini geliştirebilen bireylerle oluşan bir toplum düşlüyoruz.
Bu hedeflere ulaşabilmek için neler yapıyorsunuz?
Atatürk ilkeleri ışığında, laik ve demokratik cumhuriyetimizin vazgeçilmez kurumlarına sahip çıkacak geleceğin yöneticisi çocuklarımız ve gençlerimize eğitimde uygun koşul ve olanak eşitliği vermek ve onların yetenek ve becerileri ölçüsünde en iyi düzeyde yetişmelerine katkıda ve destekte bulunmak, kaynak ve olanakların yönlendirmesinde eğitimin önemi ve önceliği konusunda kamuoyu yaratarak,eğitim ve kültür gibi temel bir konuya, toplumu ortak etmek, çocuklarımızın, gençlerimizin ve tüm insanımızın eğitsel, sosyal, kişisel ve mesleğe yönelik gelişimlerine katkıda bulunmak için çalışıyoruz. Bugüne kadar bu kapsamda sayısız faaliyetlerimiz oldu. Seminerler, organizasyonlar, tiyatro, konser ve eğitici nitelikli aktiviteler gerçekleştirdik. Şu anda çok önemli bir projemiz var; Barış Kültürü Eğitimi Projesi.
Türkiye’nin bugünlerde en çok ihtiyacı olan şey barış. Bu projenizi biraz açabilir misiniz?
Tabi ki, memnuniyetle. Bakınız şiddet ülke gündemine hep kadına yönelik geliyor. Aslında şiddet sadece orada değil. Şiddet günümüzde okullara kadar inmiş durumda. Öğrenci ile öğrenci arasında, öğrenci ile öğretmen arasında da şiddet görülüyor. Toplumun her kesiminde şiddet var. Tabi bizi özellikle çocuklar ilgilendiriyor. Bir toplum vakfı olarak ve çocuklara yönelik çalıştığımız için bu konu bizi daha çok ilgilendiriyor. Bu nedenle acaba politikanın tamamen dışında bir barış eğitimi nasıl verebiliriz? Bizim yapmak istediğimiz politik, siyasi değil. Acaba toplumda barış kültürü nasıl geliştirilmelidir ki, biz de bir eğitim vakfı olarak topluma bir katkıda bulunalım. Çocukların geleceğine dönük bir katkı sağlayalım.
Biz şunu diyoruz; Barış erken yaşlarda öğrenilen bir davranış biçimidir. Bunun ocağı aile ve okuldur. Çocuklarımıza ailede başlayan bu eğitimi ki bu ailede rol model olarak başlar. Çocuk anne ve babasını taklit eder. Hatta annesinin babasının sevmediği yemekleri de yemez. Daha sonra okula gider. Okul eğitimin ikinci ayağıdır. Bizim iddiamız da aile ile işbirliği içinde okullarda ders olarak müfredata alınması gereken bir barış eğitimi, barış kültürü nasıl olmalıdır fikrinden yola çıktık. Bu doğrultuda,
21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı’nın (YEKÜV), Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (BEUAM) ve Hümanist Büro’ nun ortaklığıyla, Av.Betül Onursal’ın koordinatörlüğünde bir çalıştay oluşturduk. Düzenlenen Barış Kültürü ve Eğitimi Çalıştayı sonucu ortaya çıkan ve değerli üyemiz Yazar Işın Özdemir tarafından yayına hazırlanan kitabımızın basın toplantısı geçtiğimiz günlerde Elite world hotel Taksim'de gerçekleştirildi. Kitap Türkiye’de bir ilke imza atıyor: Barışın erken yaşlarda kazanılan bir davranış biçimi olduğundan hareketle ilk ve ortaöğretim müfredatında “Barış Kültürü ve Eğitimi”nin seçmeli ders olarak yer almasını ve tüm eğitim sisteminin barış kültürü ilkeleri doğrultusunda geliştirilmesini öneriyor.
İl Milli Eğitim Müdürümüz Dr.Muammer Yıldız başta olmak üzere Prof.Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Prof.Dr. Üstün Ergüder gibi değerli akademisyenlerimizin yorumlarının da yer aldığı "Barış Kültürü ve Eğitimi Çalıştayı" kitabı Barış Kültürünün İlk ve Orta dereceli okulların müfredatında yer almasına katkı sunmayı amaçlamaktadır.
Bu çalıştaydan çıkan sonuç şu; Okul öncesinden başlamak üzere lise dahil barış eğitimi ve kültürü müfredatlarda ders olarak yer almalı. Eğitim sisteminin fiziki yapısı ve diğer yapılarıyla barış kültürüne uyarlanması gerekliliği. Birleşmiş Milletlerin Çocuk Hakları Sözleşmesinde çocuğun hakkıdır barış içinde yaşamak. Uluslar arası barış kültürü, barış eğitimi diye bir çalışma var toplumlarda. Gelişmiş ülkelerde çocuk daha disiplin cezalarının ötesinde, daha kişisel benliğini ortaya koyabilecek kişisel gelişimine imkan verecek ortamlarda yetiştiriliyor. Gelişmiş ülkelerde çocukların aşırı bir özgürlüğü vardır. Baskıcı bir rejim yoktur oralarda. Çocuk istediği fakülteye gider , istediği okulu seçer. Kendi istediğini rahatça konuşabilir. Bizim töremiz, geleneklerimiz var. Bizim çocukluğumuz “sen sus, sen konuşma” sözleriyle dolu. Hala Anadolu’da kadının bir kayınpederi yanında konuşma hakkı yoktur.
21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı, bugüne kadar hiçbir zaman politikanın içinde olmamıştır. Çünkü ülkenin her türlü sorunun altında eğitim sorunun olduğuna inanan insanlarız. Biz Cumhuriyetin değerleriyle büyüdük. Kendi çocuklarımızı yetiştirdikten sonra da bu topluma ne yapabiliriz diye yola çıktık. Eğitimde, eğitimli insana nasıl ulaşabiliriz diye çalıştık. Bu doğrultuda 20 yılda, 20 bin çocuğa dokunduk. Okul yaptık. Yurt yaptık. Burs verdik. Biz siyasi olarak hiçbir zaman taraf olmadık.Her partiden belediye başkanlarıyla çalıştık. İşte barış budur.