Başbakan Erdoğan, ATV'de yayınlanan “Seçim Meydanı” programında Ali Kırca'nın sorularını yanıtladı.
“Sayın Baykal son zamanlarda işi iyice çirkin boyutlara getirdi” diyen Başbakan Erdoğan, oğlu Burak Erdoğan'ın gemi alması ile ilgili eleştirilere tepki gösterdi.
Geminin 16-17 yaşında olduğunu ve 2 milyon 100 bin dolara alındığını kaydeden Erdoğan, 500 bin dolar peşinatla alınan geminin oğlu Burak Erdoğan'ın ortağıyla paylaşarak bu peşinatı ödediğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, gemi alırken oğluna destek verdiğini de dile getirdi.
Erdoğan, alınan gemiye “gemicik” demesiyle ilgili soru üzerine de “Gemicik dememin sebebi koster bu. Koster, bu sektörün içerisinde gemiciktir. 4000 ton civarında. Küçük bir şey” dedi.
Ticari faaliyetlerine son verdiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, buradan gelen imkanı çocukları için kullandığını ifade etti.
Programda, şu ana kadar 52 ili dolaştığını kaydeden Erdoğan, AKP'ye 3 Kasım 2002 seçimleriyle mukayese edilemeyecek kadar bir teveccüh olduğunu söyledi. AKP'nin, diğer partiler gibi bölge değil, il mitingleri yaptığını belirten Erdoğan, AKP'nin seçimden büyük başarıyla çıkacağını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, seçim sürecinde 4 kilo olmak üzere, seçim öncesiyle birlikte toplam 8 kilo verdiğini ve 98 kilodan 90 kiloya düştüğünü ifade etti.
Erdoğan, sesinin kısılması nedeniyle iğne yapılması gibi herhangi bir önlem alıp almadığı yönündeki bir soru üzerine de iğne yaptırmadığını söyledi. Ses kısıklığını gidermek için bol bol su içtiğini anlatan Erdoğan, çiğ yumurta ile acı olmayan biberin karışımını kullandığını bildirdi. Erdoğan, maydanoz, limon ve sudan oluşan bir karışımı kaynatıp içtiğini de dile getirdi.
“SERT MİZAÇLI BİRİSİ DEĞİLİM”
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, seçim meydanlarındaki üsluptan memnun olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Ben şahsen rahatsızım. Ama beni buna zorlayan sebep aslında iftiralar. Benim yalana tahammülüm yok. Doğru konuşmadıkları zaman buna tahammülüm yok. Çünkü aldığım terbiye zaten buna müsaade etmiyor. Çünkü Ben aslında sert mizaçlı birisi değilim. Yumuşak mizaçlıyım. Ama yumuşak mizaçlı birisi olmamı da kimsenin istismar etmeye, suiistimal etmeye hakkı yok. İftiralar atacaksın aslı astarı olmayan...
Örneğin, 'AKP altın dağıttı', 'AKP kömür dağıtıyor.' Bizim toplu konutlar tamamıyla inkar ediliyor.
Sayın Baykal'ın gazetelere verdiği ilanda Türkiye'nin dış borcu 406 milyon dolar deniliyor. Bunu nereden tutarsanız tutun böyle bir rakam yok ortada. Yok böyle bir şey. Biz göreve geldiğimizde kamu borç stokunun GSMH'ye oranı yüzde 78,4'tü. Biliyorsunuz borç, GSMH'ye oranla ölçülür. Şu anda ise kamu borç stoku yüzde 45'tir.
Bunlar özel sektörün borcunu da devletin dış borcu gibi kabul ediyorlar. Halbuki biliyorsunuz özel sektörün borcundan Hazine sorumlu değildir. Ne kefilidir, ne sorumlusudur.
Bizim 2006 yılı sonu itibariyle kamu net borcumuz 186 milyar dolardır. 2007 Mart ayı itibariyle de özel sektörün borcu 126 milyar dolardır. Yani bunların ikisini de toplasan yine o rakam olmuyor. Bizim özel sektörün borcuyla yakından uzaktan alakamız yok.”
“KAÇ KEZ 'MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARDIM' DEDİM”
Cumhurbaşkanlığı seçimine de değinen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sayın Baykal'a, yüz yüze bakacağız. Kapıları kapatma diye çağrım oldu. Mesela Cumhurbaşkanlığı olayı ile ilgili daha tablo belli değildi, nasıl bir Meclis olacağı belli değildi. Hemen bir tavır. 'Meclis'in dışından...' Kardeşim dur ya. Niçin kilitliyorsun işi?
Sen bunu böyle söylediğin zaman benim cevabım hazır. Niye? Çünkü ben Meclis'in dışından bir cumhurbaşkanı adayını özellikle 550 milletvekiline saygısızlık olarak görüyorum. Ben, Meclis dışından bir Cumhurbaşkanı formülüne kesinlikle karşıyım. Sayın Baykal'a baksanıza, 'AKP'nin bir militanı Çankaya'ya çıkamaz' diyor. Kendi partisinin milletvekilleri için de aynı ifadeyi kullandı daha sonra.
Lügatta 'militan' sözünün ne onlama geldiğini bir öğren ya. Böyle olur mu? Yani bizim milletvekillerimizin hepsi saygın, siyaseti demokratik sistem içerisinde yürüten insanlar. Militarist bir yapının elamanları değil ki.
Sayın Baykal'ın ağzından çıkanı kulağı duymuyor. İyice bu ara dağıttı. Belki önüne kamuoyu araştırmaları geliyor. Bunları görünce dağıtıyor.
Bir defa ben, kaç kez 'Milli görüş gömleğini çıkardım' dedim.
Bu millet reşit olmadı mı? O olgunluğa sahip değil mi? Bırak da bunun kararını millet versin. Sen buna inanmıyorsan, biz de diyoruz ki, millete gidelim. Kararı millet versin o zaman.”
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Başbakan Erdoğan, “Bir gazeteye verdiğiniz demeçte uzlaşma olabilir dediniz. Bu, Sayın Gül'ün adaylığından vazgeçtiğiniz ve bir başka isim konusunda uzlaşmaya hazır olduğunuz biçiminde yorumlandı. Bunu açar mısınız?” sorusunu üzerine de “Asla. O, gazetenin senaryosu. Benim öyle bir beyanım yok. Hala benim bireysel düşüncem Abdullah Bey'dir. Ben hep şunu söyledim. Abdullah Bey'in iradesi benim için önemlidir. Abdullah Bey diyorsa ki, 'Burada farklı bir uygulama getirelim.' Otururuz değerlendiririz. Partimizin karar organlarında bunu konuşuruz, ondan sonra da gerekli adımı atarız” diye konuştu.
Erdoğan, “Abdullah Gül çekilirse, 'Ben olmayacağım' derse yeni bir arayışa ve uzlaşma çabalarına mı girersiniz?” yönündeki soruya da “Bu tür şeyler ancak o zaman tartışılır” yanıtını verdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Biz millete gitmeyi istiyoruz. Bu Parlamento yeterli sayıyı vermezse, mesela biz diyelim ki, 367'nin üstünde bir oyla çıkmazsak burada görünen şey bir defa bu iş tıkanmıştır. Destek denenir, aranır. Destek bulmadığımız takdirde gidilecek yol neresidir? Millettir.
Gazetelere çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı referanduma gidilmesini istemiyor. Gerçi bunu bana daha önce söyledi. Bende tam aksine, böyle bir tıkanıklığın bundan sonraki dönemlerde de geleceğini düşünerek millete gitmenin daha isabetli olacağını düşünüyorum. Çünkü millete gidersek tıkanıklık olmaz. Birinci turda seçilemezse zaten ikinci turda seçiliyor.”
“367 OLMAZSA REFERANDUM YOLU ARANACAK”
367 çoğunluğu bulunamazsa referanduma gitme yolunu arayacaklarını belirten Erdoğan, “367 bulunamazsa ve cumhurbaşkanı seçilemezse seçimlerin yenilenmesi de söz konusu olabilir” yönündeki hatırlatma üzerine de şunları söyledi:
“Tabii olabilir. Ama şöyle bir durum var. Şimdi toplantı yeter sayısında bundan öncekinde biliyorsunuz Parlamento'ya gelmediler. Parlamento'ya gelinseydi bu iş biterdi zaten. Şimdi burada aynı yola gidilirse bu iş ciddi manada tıkanır ve dediğiniz tehlike çıkar. Soruyorum, Türkiye Allah aşkına 40 günde bir seçim yenilenmesine tahammül edebilir mi? Meydanların hali ortada. Yeni bir seçimden çıkmışsın bütün bu mali yük, gerek YSK'nın yapacağı hazırlıklar, gerek siyasi partilerin bu noktada yapacağı yatırımlar bu ülke için ciddi bir katma değer kaybı değil mi? Birçok CHP milletvekili aday olamayacaklarını bilselerdi, ben inanıyorum ki ne yapar ne eder içeri girerdi. Ters düşmeyelim yönetimle dediler. Kapılar tutulunca gelmediler.”
SEÇİM SONRASI İTTİFAKLAR
Erdoğan, “Siz seçimden sonra, ittifaklar arayışında MHP ile mi DTP ile mi müzakere yaparsınız?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Bunları konuşmak çok erken ama DTP diye bir parti yok Parlamento'nun içinde. Böyle bir beklenti var. Şunu çok açık, net söyleyeyim. Biz o tür, oradan gelecek olan böyle bir oluşumla ki, bu DTP bir defa PKK'yı arka bahçesi olarak gördükçe, PKK'yı bir terör örgütü olarak ilan etmedikçe bizim DTP ile yapacağımız hiçbir birliktelik olamaz. Kesinlikle. Çünkü bunu açıklayamıyorlar. Açıklayamadıkları gibi 'arka bahçemiz' diyorlar. Savunur halde gözüküyorlar. Bunları görüyoruz.
Yerel yöneticilerinin tutumları zaten bunu çok açık, net ortaya koyuyor. Bu bakımdan böyle bir birlikteliğimizin olması söz konusu olamaz. Bir defa illegal bir yapı ile müşterekleri devam ettiği sürece AKP'nin onlarla böyle bir tutum içerisine girmesi mümkün değil. Terör örgütünü reddetmesi lazım. Buna karşı bir tavır ortaya lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında olmasını ortaya koyması lazım.”
“UÇLARDAN FAYDA YOK”
Erdoğan, yeni oluşacak Meclis'te MHP ve DTP'nin yer almasının gerginliğe yol açmasından endişe ettiğini de söyledi. Erdoğan, “Ben bu seçimi toplumsal merkezin güçlenmesi için fırsat olarak görüyorum. Uçlardan fayda yok” diye konuştu.
BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN KULLANDIĞI SİLAHLAR
Erdoğan, “PKK'nın elindeki silahların ABD yapımı olduğu ve ABD tarafından PKK'ya verildiği yönündeki iddialar gündeme getirilmişti. ABD bugün bunu doğruladı. Yolsuzluklar olduğu söylemi sizi tatmin etti mi? Gerçekten ABD tarafından doğrudan silah verilmiş olabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Dışişleri Bakanımız bu konuyu yakından takip ediyor. Dikkat edilirse yakalanan bütün teröristlerde veya ölü olarak ele geçirilen teröristlerdeki silahların ve patlayıcıların Amerika'ya ait olduğu görülüyor. Bu tespitler artık endişe olmaktan çıkıyor. Bunun uluslararası silah tüccarları vasıtasıyla mı yoksa Amerika tarafından doğrudan mı? Biz bunun üzerindeki şüphelerimizi, tereddütlerimizi Amerika'nın ilgili mercilerine ilettik. Bunu yakın takibe almış durumdayız. Kendileri de böyle bir şeyin olduğunu kabul ediyorlar.
İçerdeki bağları, ilintileri araştırdıklarını söylüyorlar. Biz işin üzerine üzerine gidiyoruz. Aynı şekilde Genelkurmayımız kendi ilişki ağları içinde bunu sürdürüyor. Temenni ederiz ki, bu konuda endişe ettiğimiz neticeye ulaşmayalım.”
Erdoğan, “Yani Amerika'nın doğrudan silah temin ettiği gibi” hatırlatması üzerine de, “Evet. Çünkü o zaman durumu çok daha farklı değerlendirmek gerekecektir” dedi.
Erdoğan, “O ihtimalin gerçek olduğunu varsayarak, ABD'nin nasıl bir menfaati olabilir bundan? Amerika neyi amaçlıyor olabilir PKK'ya silah temin etmekle?” sorusu üzerine de şunları söyledi:
“Tabii olay salt PKK konusu değil. Amerika'nın şu anda Irak üzerinde hesapları var. Koalisyon güçleriyle orada yürüttüğü operasyonel durum var. Bilinen var, bilinmeyen var. Şimdi bunları bizimle Amerika'nın dört dörtlük paylaştığını söyleyemeyiz. Ama biz güçlü bir mekanizma oluşturduk. Stratejik bir müttefik olarak sen bir terör olayıyla karşı karşıya kaldığın zaman bizden yardım istiyorsun ve biz sana gereken yardımı veriyoruz. Afganistan olayı bunun en açık örneği. Yani burada kalkıp 'senin teröristin kötü, benimki iyi' gibi yaklaşımın içerisine girmek doğru olabilir mi? Teröristin hepsi kötüdür. Buna karşı da uluslararası mücadele platformu oluşturmamız gerekir.
Biz nerede terör varsa orada yerimizi aldık. Çünkü bundan muzdaribiz. Teröre verdiğimiz şehit sayısı 15 bine yaklaştı. O zaman sen de bu konuda, nasıl ki, ikiz kulelerin vurulması olayında dünyayı ayağa kaldırdıysan burada da kalkıp aynı şekilde, aynı katılımı, aynı müşterek çalışmayı göstermen lazım.
Bu konuda sen üzerine düşeni yapmazsan biz de gerekeni yapmak durumunda kalacağız. Gereği belli.”
IRAK BAŞBAKANI SEÇİM SONRASINDA TÜRKİYE'DE
Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin Türkiye'yi ziyaret etmek istediğini, ancak seçimler nedeniyle bu görüşmenin seçim sonrasına bırakıldığını açıklayan Başbakan Erdoğan, “Seçimler sonunda kendisini burada göreceğiz ve üçlü mekanizma olarak görüşmelerimizi yapacağız. Burada beklediğimiz neticeyi almamız lazım. Bu neticeyi aldık, aldık. Almadığımız takdirde o zaman bu işin yöntemini ilgili birimlerle değerlendirip kararı vereceğiz” diye konuştu.
Erdoğan, program sunucusunun, “Yani, seçimler sonrasında sınır ötesi operasyon Türkiye'nin gündemine gelebilir” hatırlatması üzerine de “Her şey olabilir. Hepsi bu işin içinde. Gelebilir. Gereken ne ise gerektiğinde, anında yapılır. Bunu yapmaya da zaten muktediriz” dedi.
Erdoğan, sınır ötesi operasyonun yapılmamasının seçimlerle bir ilgisinin bulunmadığını da belirterek, “Gerektiğinde yine yapardık. Bizim için öncelik ülkemizin buradaki menfaatleri, çıkarıdır. Bu işte yani kalkıp da işin dedikodusunu yapmak gibi bir şey de olmaz. Bu iş bir siyasi rant için de yapılmaz. Yapılması gerekiyorsa yapılır” diye konuştu.
“Terörle mücadelede batının desteğinin alınamadığı” yönünde söylemler olduğunun anımsatılarak, Avusturya ile bir problem yaşandığının belirtilmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Gerekli girişim yapıldı. Irak'tan bu kişiyi (terörist Rıza Altun) istemiş durumdayız. Bu bir 'teröristtir verin' dedik. Avusturya'ya gerekeni söyledik. Son birkaç gün içinde yazışmalar sürdü. Irak'a ise yeni söyledik. Burada hassasiyetimizi biliyorlar. Belki Pazar günü seçimden sonra bu konuyla ilgili görüşmek için 'buyur gel' diyebileceğiz Irak Başbakanı'na.”
Başbakan Erdoğan, AB'ye üyeliğe ilişkin çalışmaların gidişatına ilişkin bir soruyu da “AB üyesi olalım yaklaşımı yüzde 50'nin üzerinde 55 civarında. 'AB'ye bizi alırlar mı?' sorusunda sıkıntı var. İki sorunun cevabı ayrı. Bizim şu anda AB'ye üyelik noktasına bir sıkıntımız yok. Almanya dönem başkanlığında 3 fasıl açıldı. Portekiz Başbakanı, devralırken yapığı konuşmayla olumlu mesajlar verdi. Bu süreçte de Almanya dönemindeki performansı yakalayacağız” şeklinde konuştu.
“AB'ye üyeliğe ilişkin görüşmelerde önümüze hep Kıbrıs getiriliyor” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu noktada kararlılığımızdan taviz vermeyiz. Kazanılmış haklar var. KKTC vatandaşların haklarını vermeyiz. Sayın Merkel'in son yaptığı açıklamada, bizim sürekli üzerinde durduğumuz konuydu. 'Güneyin AB'ye alınmasıyla hata ettik' dedi. Yeni mi anladın? Hangi kıstasa vurursanız vurun, Güney Kıbrıs alınamaz. En önemli kriter, kendi içinde sıkıntıları olmayacak. Kıbrıs olarak alıyorsun, bir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bir de KKTC var. KKTC'yi, Türkiye Cumhuriyeti tanıyor. Diğer taraftan bakıyorsun, İslam Konferansı Örgütü, Kıbrıs Türk Devleti olarak kendisini kabul ediyor. Gözlemci sıfatıyla çağırıyor. Pakistan Devlet Başkanı, Sayın Talat'ı resmi davetli olarak davet ediyor. Kıbrıs kendi içinde bir bütün değil ki, sen 'Kıbrıs' diye alıyorsun. Kuzeyi ne yapacaksın o zaman? Hangi hakla 'Kıbrıs' diyorsun? Yanlış burada. 'Kıbrıs' diye bir devlet yok. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi var. Bunları devamlı gerekçe olarak önümüze getiriyorlar. Ama biz mücadelemizi diplomatik olarak ortaya koyuyoruz.”
Erdoğan, aynı konuya ilişkin bir başka soru üzerine de “Bakıyorsunuz, dün farklı düşünen liderler bugün farklı düşünebiliyor. Böyle çok enterasan şeylerle karşılaşıyoruz. Bakıyorsunuz, yönetime gelen liderler tavır değiştirip Türkiye'ye karşı olumlu yaklaşabiliyorlar” dedi.
EKONOMİ
“Vatandaşların esas meselesi ekonomi. Son özelleştirmeler var. Eleştiri konusu olan. Petkim özelleştirmesi... 'çok ucuza gittiği, ihaleyi alanların kimler olduğunun bilinmediği yönünde eleştiriler var. Sizin bu konulardaki görüşleriniz nedir?” sorusuna Erdoğan, “Bunların hepsi ulusalcı akımların ileri sürdüğü, tutarsız, iftira kampanyaları. Şu ana kadar ben 'ucuza gitti' diyeni duymadım” yanıtını verdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Geçmişte buraya Koç Grubu 650 milyon dolar vermişti. Şimdi 2 milyar doların üzerine çıktı. Türkiye'de artık bir serbest pazar ekonomisi var. Ceyhan ciddi bir petrol havzası haline geliyor. Tüm çalışmalarımızı ona göre yaptık. Artık Türkiye'nin de bir Rotterdam'ı olabilecek. Bir Kazak Türkü ihaleyi kazandı. Rus şirketini de yanına almak suretiyle bu işe girdiler. Bu Kazak Türkü, bu alımdan sonra onlara düşen hisseleri de almak suretiyle yüzde 70-80 hissesi onun olacak.”
Özelleştirmelere farklı yaklaşanlar olduğunu vurgulayan Erdoğan, MHP'nin seçim beyannamesinde bu konuya ilişkin, “Yabancı Sermayenin ve Özel Sektör Yatırımlarının Özelleştirilmesi” başlıklı bir bölüm olduğunu belirtti.
Erdoğan, yatırımın ve istihdamın artması için özelleştirmenin özendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Açıklamaları sırasında şehirlerin yapısına da değinen Erdoğan, illerin “müze fakiri” olduğunu vurgulayarak, “Mesela, İstanbul müze fakiri bir şehir. Koç grubuna bunun için bir yer tahsis ediyoruz. Merkezde bunları yoğunlaştırıyoruz, artıracağız” dedi.
Erdoğan, bir soru üzerine, İstanbul'a 3. boğaz köprüsünün yapılacağını, Kastamonu ve Sinop üzerinden gelecek Karadeniz Sahil Yolunun bu köprünün ayağına bağlanacağını söyledi. Erdoğan, “Bu dünyanın en uzun deniz gören yolu olacak. Müşterileri hazır. Devlet cebinden para ödeyerek yapmayacak” dedi.
“BAYKAL KILAVUZLARINI İYİ SEÇEMİYOR”
Miting alanlarında bir süre “saatlerin” konuşulduğunun anımsatılması üzerine Erdoğan kolundaki saati göstererek, “Benim belediye başkanlığından olan saatim. O saat, o dönemde aldığım kasamda duran saat. Beyefendinin (CHP Genel Başkanı Baykal) anlattığı gibi 60 bin dolarlık değil, 12 bin dolar falan” dedi.
“Sayın Baykal, kılavuzlarını iyi seçmiyor, çok aldatılıyor” diyen Erdoğan, CHP liderinin bu nedenle sürekli bu tür polemiklerin içine girdiğini söyledi. Erdoğan, “Sayın Baykal, 'ben marka giymem' diyor. Yani ben mi giyiyorum onu mu söylüyor? Marka takıntım yok. Ülkem bu konuda başarılı. Tamamen yerli malı giyerim. Sayın Baykal, benimle uğraşacağına şöyle bir bir mal varlığını açıkla. Dürüstü ol. Kendi mal varlığını, eşinin mal varlığını açıkla. Açıklayamıyorsun, bundan kaçıyorsun” diye konuştu.
Erdoğan, hükümetleri döneminde milli gelirin arttığını, borç faizlerinin düştüğünü, batık bankaların mudilerinin mağduriyetlerinin giderildiğini anlattı. Erdoğan, “Atatürk döneminden sonra ikinci sırada en büyük büyüme bizim hükümetimiz döneminde yakalandı. Bunların görmemezlikten gelmek... Bunu anlamakta zorlanıyoruz” dedi.
BAHÇELİ'NİN ELEŞTİRİLERİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendisine yönelik eleştirilerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, “Bahçeli, 'ben hükümette bulunduğumu 3.5 yıl içinde 4 ülkeye gittim. Sayın Başbakan, bin 500 günde yüzlerce kez 850 yakın yurt dışına çıkmıştır' diyor. Bana söyler misiniz; açık ekonominin olduğu bir dönemde başka ne yapılır? Açık olduğu bir dönemde gelişmiş ülkelerin liderleri dünyayı dolaşıyorlar. O benim dolaşmama dil uzatıyor. Bir insanın adının 'Devlet' olması devleti yöneteceği anlamına gelmez” dedi.
Erdoğan, yurt dışı gezilerinin ardından ihracatta patlama olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, “Laiklik”le ilgili bir soruyu yanıtlarken, “Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik kavramı 82 Anayasası'nda yapılmıştır. Biz bu tanımı partimizin programına koyduk. Gerçek anlamda laik olan bir insan insanların inançlarına saygılı olmalıdır ve güvence altına almalıdır. Bizim bir sivil bir anayasa çalışmamız var. Orada bu, bu dur diyeceğiz” diye konuştu.
KAPKAÇ SORUNU
“Kapkaç sorunu neden arttı? Bunun örgütlü olduğunu, terör örgütünün uzantısı olarak büyük şehirlerde organize yapıldığını söyleyenler var. Siz görüşünüz nedir?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Son 1-1.5 yılda gerileme başladı. Bir ara hakikatten artmıştı. Bize göre bunun temelinde göç var. Bir de çete, mafya vesaire. Onlar 18 yaş grubu altı çocuklara maalesef Güneydoğu Anadolu'dan ağırlıklı olarak da Diyarbakır'dan büyük şehirlere çekiyorlar. Bunlar yapıyorlar. Fakat çetelerin çökertilmesi olayı, mafya eliyle verilen işlere karşı verilen mücadele. Bunlardan sonra ciddi manada gerileme başladı. Asıl önemli olan, sosyo-ekonomik yatırımlarla terör bölgelerini değiştirmemiz gerekiyor. Gelir gelmez bununla ilgili bir çalışma yaptık. Terör örgütünün, 'senin okulun, hastanen, yolun var mı? Bu devlet, senin devletin değil. Dolayısıyla sen daha ne duruyorsun?' diyerek herkesi ayaklanmaya davet etti. Biz, süratle bölgede alt ve üst yapı çalışmalarını yaptık. Bugüne kadar görmediği duble yolları bizim dönemimizde gördü. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da eğitimde patlamalar oldu. Okullarımıza bilgisayar dağıttık, bilişim teknoloji sınıfları kurduk. bir Başbakan ülkesinin ihmal edilmiş bu bölgelerine gidiyorsa buralara güven gelir. Ben buralara gidiyorum esnafı ziyaret ediyorum.”
Terör örgütünün zayıflamaya başladığına dikkati çeken Erdoğan, “Diyarbakır mitingine gittiğimde halkımızın hava alanı yolundan meydana kadar ellerindeki Türk bayraklarıyla beklemesi çok güzel bir olaydı. Demek ki, benim Kürt kökenli vatandaşlarım bu noktada sorunu yok. Kürt sorunu diyorsun, desen ne olacak ne kaybedeceksin” şeklinde konuştu.
“Her unsurun kendine ait sorunları var” diyen Erdoğan, görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Güneydoğuda iki parti var, bir bağımsızlar, bir de AKP. AKP orada kıyasıya bir mücadele veriyor. Niye? Halkımız aldatılmasın diye. Bizim tek çatımız var. Türkiye'de çok etnik unsurun var olduğu söyleniyor. Tek çatı nedir? Anayasal vatandaşlık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı mesele bu. Türk milleti olarak milli birliğimizi, bütünlüğümüzü koruduğumuz sürece kimse bizi bölemez.”
“Türk milleti kavramını dışlamıyorsunuz o zaman” sözleri üzerine Erdoğan, “Olur mu öyle şey, Sayın Baykal'ın bana attığı iftiralardan bir tanesidir. Sayın Baykal benim kullandığım kadar grup toplantılarında 'Türk' kelimesini kullanmamıştır. Sayın Bahçeli de öyle” dedi.
Erdoğan, bir başka soru üzerine, YÖK konusunda kurumsal mutabakatın sağlaması halinde bir değişikliğin değişikliğin yapılmasının şart olduğunu vurgulayarak, “YÖK, bu haliyle Türkiye'ye, üniversitelere yüktür. YÖK maalesef herkesin de üzerinde ittifak ettiği gibi reforma ihtiyacı olan bir kuruluştur” diye konuştu.
“BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ”
“Seçim konuşmalarında “başörtüsü”nü hiç gündeme getirmediniz. Bunun çözülmesi yolunda parti tabanından da büyük talep var. Ne düşünüyorsunuz?” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Türkiye'de başörtü meselesi özgürlük meselesidir. Bu halkla ilgili değil, eğitimle alakalı bir konu. Dolasıyla eğitimde özgürlük meselesi. Bu, seçimde kullanılacak, istismar edilecek mesele değildir. Bu, din ve vicdan özgürlüğüyle alakalı bir konudur. Kimse bunu bir siyasi partinin simgesi olarak algılayamaz. Bunu kesip atıyorum. Vatandaş başını, inançlı olduğu için, dinin gereği olduğu için örtüyor. Bir dayatmayla değil. Bu konuda çok kamuoyu araştırması yapıldı. Bir araştırmada, yüzde 70 civarında toplumda mutabakatın olduğu bunun özgürlük meselesi olduğu, bunların da eğitim öğretim hakkını kullanması yönünde mutabakat olduğu ortaya çıktı. Bunların eğitim özgürlüğünü elinden almak bir zulüm değil mi, haksızlık değil mi? 'Bunun için böyle bir kurumsal mutabakatın olması gerekiyor. Aksi takdirde iş gerilir. Onun için biz bu gerilimin tarafı olamayız. Ama böyle bir özgürlük meselesinin halli için üzerimize düşeni yaparız' dedik. Şu anda da aynı kanaatteyiz.”
DP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın konuya ilişkin görüşlerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, “Engellerin aşılması için Anayasa değişikliği gerekiyor. Birilerinin özellikle yaptığı gibi seçim meydanlarında başörtüsü veya türban dağıtmıyoruz. Bazı liderler, bazı bağımsız vekiller yapıyor. Özellikle, Sayın Baykal bu işi çok iyi yapıyor. Sayın Baykal, zaman zaman grup toplantılarına başörtülüleri de getiriyor. İstismar yapmasınlar. Ben bunu seçim vaadi yapmam.”
DOKUNULMAZLIKLAR
Erdoğan, milletvekili dokunulmazlığı konusundaki bir soru üzerine de şunları söyledi:
“Parti programınında dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili madde var. Ama sadece milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması değil. Yargı, asker kalkacaksa böyle kalkacak. Sadece milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması demek politikanın yozlaşması demek.”
Sözlerini “Dokunulmazlıkta bir saptırma var. Milletvekilinin dokunulmazlığı yok. Ben buna katılmıyorum” diye sürdüren Erdoğan, milletvekilin dokunulmazlığının, görev süresinin tamamlamasının ardından sona erdiğini hatırlatarak, “Bittiği anda yargılanıyor. Sayın Baykal'ın kalkıp bunu ağzına pelesenk etmesi anlaşılır şey değil” dedi.
KÜRESEL ISINMA VE SU SORUNU
Türkiye'nin, Kyoto Sözleşmesi'ne imzalamasıyla ilgili bir çalışma bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Erdoğan, “Kyoto Sözleşmesi'ni imzalama konusunda çalışma yok” dedi. Başbakan, bu konuda dünyada konsensüs oluşmadığına dikkat çekti.
Su konusuna da değinen Erdoğan, devletin attığı adımlar olduğunu belirterek, “Siyaset her zaman zorla mücadele etmektir. Kolayla mücadele etmektir. Ekim ayında İstanbul Melen'e kavuşacak. Ankara hızla çalışmasını sürdürüyor. 40 kilometrelik boru çalışmasını bitirdi. Orası da bittiği taktirde Ankara'da kaynak elde etmiş olacak” dedi.
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine Galatasaray tarafından yaptırılan Seyrantepe Stadı'nın açılışında Türkiye'nin kendisini Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak göreceğini ifade etti.
“Sayın Baykal son zamanlarda işi iyice çirkin boyutlara getirdi” diyen Başbakan Erdoğan, oğlu Burak Erdoğan'ın gemi alması ile ilgili eleştirilere tepki gösterdi.
Geminin 16-17 yaşında olduğunu ve 2 milyon 100 bin dolara alındığını kaydeden Erdoğan, 500 bin dolar peşinatla alınan geminin oğlu Burak Erdoğan'ın ortağıyla paylaşarak bu peşinatı ödediğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, gemi alırken oğluna destek verdiğini de dile getirdi.
Erdoğan, alınan gemiye “gemicik” demesiyle ilgili soru üzerine de “Gemicik dememin sebebi koster bu. Koster, bu sektörün içerisinde gemiciktir. 4000 ton civarında. Küçük bir şey” dedi.
Ticari faaliyetlerine son verdiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, buradan gelen imkanı çocukları için kullandığını ifade etti.
Programda, şu ana kadar 52 ili dolaştığını kaydeden Erdoğan, AKP'ye 3 Kasım 2002 seçimleriyle mukayese edilemeyecek kadar bir teveccüh olduğunu söyledi. AKP'nin, diğer partiler gibi bölge değil, il mitingleri yaptığını belirten Erdoğan, AKP'nin seçimden büyük başarıyla çıkacağını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, seçim sürecinde 4 kilo olmak üzere, seçim öncesiyle birlikte toplam 8 kilo verdiğini ve 98 kilodan 90 kiloya düştüğünü ifade etti.
Erdoğan, sesinin kısılması nedeniyle iğne yapılması gibi herhangi bir önlem alıp almadığı yönündeki bir soru üzerine de iğne yaptırmadığını söyledi. Ses kısıklığını gidermek için bol bol su içtiğini anlatan Erdoğan, çiğ yumurta ile acı olmayan biberin karışımını kullandığını bildirdi. Erdoğan, maydanoz, limon ve sudan oluşan bir karışımı kaynatıp içtiğini de dile getirdi.
“SERT MİZAÇLI BİRİSİ DEĞİLİM”
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, seçim meydanlarındaki üsluptan memnun olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Ben şahsen rahatsızım. Ama beni buna zorlayan sebep aslında iftiralar. Benim yalana tahammülüm yok. Doğru konuşmadıkları zaman buna tahammülüm yok. Çünkü aldığım terbiye zaten buna müsaade etmiyor. Çünkü Ben aslında sert mizaçlı birisi değilim. Yumuşak mizaçlıyım. Ama yumuşak mizaçlı birisi olmamı da kimsenin istismar etmeye, suiistimal etmeye hakkı yok. İftiralar atacaksın aslı astarı olmayan...
Örneğin, 'AKP altın dağıttı', 'AKP kömür dağıtıyor.' Bizim toplu konutlar tamamıyla inkar ediliyor.
Sayın Baykal'ın gazetelere verdiği ilanda Türkiye'nin dış borcu 406 milyon dolar deniliyor. Bunu nereden tutarsanız tutun böyle bir rakam yok ortada. Yok böyle bir şey. Biz göreve geldiğimizde kamu borç stokunun GSMH'ye oranı yüzde 78,4'tü. Biliyorsunuz borç, GSMH'ye oranla ölçülür. Şu anda ise kamu borç stoku yüzde 45'tir.
Bunlar özel sektörün borcunu da devletin dış borcu gibi kabul ediyorlar. Halbuki biliyorsunuz özel sektörün borcundan Hazine sorumlu değildir. Ne kefilidir, ne sorumlusudur.
Bizim 2006 yılı sonu itibariyle kamu net borcumuz 186 milyar dolardır. 2007 Mart ayı itibariyle de özel sektörün borcu 126 milyar dolardır. Yani bunların ikisini de toplasan yine o rakam olmuyor. Bizim özel sektörün borcuyla yakından uzaktan alakamız yok.”
“KAÇ KEZ 'MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARDIM' DEDİM”
Cumhurbaşkanlığı seçimine de değinen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sayın Baykal'a, yüz yüze bakacağız. Kapıları kapatma diye çağrım oldu. Mesela Cumhurbaşkanlığı olayı ile ilgili daha tablo belli değildi, nasıl bir Meclis olacağı belli değildi. Hemen bir tavır. 'Meclis'in dışından...' Kardeşim dur ya. Niçin kilitliyorsun işi?
Sen bunu böyle söylediğin zaman benim cevabım hazır. Niye? Çünkü ben Meclis'in dışından bir cumhurbaşkanı adayını özellikle 550 milletvekiline saygısızlık olarak görüyorum. Ben, Meclis dışından bir Cumhurbaşkanı formülüne kesinlikle karşıyım. Sayın Baykal'a baksanıza, 'AKP'nin bir militanı Çankaya'ya çıkamaz' diyor. Kendi partisinin milletvekilleri için de aynı ifadeyi kullandı daha sonra.
Lügatta 'militan' sözünün ne onlama geldiğini bir öğren ya. Böyle olur mu? Yani bizim milletvekillerimizin hepsi saygın, siyaseti demokratik sistem içerisinde yürüten insanlar. Militarist bir yapının elamanları değil ki.
Sayın Baykal'ın ağzından çıkanı kulağı duymuyor. İyice bu ara dağıttı. Belki önüne kamuoyu araştırmaları geliyor. Bunları görünce dağıtıyor.
Bir defa ben, kaç kez 'Milli görüş gömleğini çıkardım' dedim.
Bu millet reşit olmadı mı? O olgunluğa sahip değil mi? Bırak da bunun kararını millet versin. Sen buna inanmıyorsan, biz de diyoruz ki, millete gidelim. Kararı millet versin o zaman.”
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Başbakan Erdoğan, “Bir gazeteye verdiğiniz demeçte uzlaşma olabilir dediniz. Bu, Sayın Gül'ün adaylığından vazgeçtiğiniz ve bir başka isim konusunda uzlaşmaya hazır olduğunuz biçiminde yorumlandı. Bunu açar mısınız?” sorusunu üzerine de “Asla. O, gazetenin senaryosu. Benim öyle bir beyanım yok. Hala benim bireysel düşüncem Abdullah Bey'dir. Ben hep şunu söyledim. Abdullah Bey'in iradesi benim için önemlidir. Abdullah Bey diyorsa ki, 'Burada farklı bir uygulama getirelim.' Otururuz değerlendiririz. Partimizin karar organlarında bunu konuşuruz, ondan sonra da gerekli adımı atarız” diye konuştu.
Erdoğan, “Abdullah Gül çekilirse, 'Ben olmayacağım' derse yeni bir arayışa ve uzlaşma çabalarına mı girersiniz?” yönündeki soruya da “Bu tür şeyler ancak o zaman tartışılır” yanıtını verdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Biz millete gitmeyi istiyoruz. Bu Parlamento yeterli sayıyı vermezse, mesela biz diyelim ki, 367'nin üstünde bir oyla çıkmazsak burada görünen şey bir defa bu iş tıkanmıştır. Destek denenir, aranır. Destek bulmadığımız takdirde gidilecek yol neresidir? Millettir.
Gazetelere çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı referanduma gidilmesini istemiyor. Gerçi bunu bana daha önce söyledi. Bende tam aksine, böyle bir tıkanıklığın bundan sonraki dönemlerde de geleceğini düşünerek millete gitmenin daha isabetli olacağını düşünüyorum. Çünkü millete gidersek tıkanıklık olmaz. Birinci turda seçilemezse zaten ikinci turda seçiliyor.”
“367 OLMAZSA REFERANDUM YOLU ARANACAK”
367 çoğunluğu bulunamazsa referanduma gitme yolunu arayacaklarını belirten Erdoğan, “367 bulunamazsa ve cumhurbaşkanı seçilemezse seçimlerin yenilenmesi de söz konusu olabilir” yönündeki hatırlatma üzerine de şunları söyledi:
“Tabii olabilir. Ama şöyle bir durum var. Şimdi toplantı yeter sayısında bundan öncekinde biliyorsunuz Parlamento'ya gelmediler. Parlamento'ya gelinseydi bu iş biterdi zaten. Şimdi burada aynı yola gidilirse bu iş ciddi manada tıkanır ve dediğiniz tehlike çıkar. Soruyorum, Türkiye Allah aşkına 40 günde bir seçim yenilenmesine tahammül edebilir mi? Meydanların hali ortada. Yeni bir seçimden çıkmışsın bütün bu mali yük, gerek YSK'nın yapacağı hazırlıklar, gerek siyasi partilerin bu noktada yapacağı yatırımlar bu ülke için ciddi bir katma değer kaybı değil mi? Birçok CHP milletvekili aday olamayacaklarını bilselerdi, ben inanıyorum ki ne yapar ne eder içeri girerdi. Ters düşmeyelim yönetimle dediler. Kapılar tutulunca gelmediler.”
SEÇİM SONRASI İTTİFAKLAR
Erdoğan, “Siz seçimden sonra, ittifaklar arayışında MHP ile mi DTP ile mi müzakere yaparsınız?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Bunları konuşmak çok erken ama DTP diye bir parti yok Parlamento'nun içinde. Böyle bir beklenti var. Şunu çok açık, net söyleyeyim. Biz o tür, oradan gelecek olan böyle bir oluşumla ki, bu DTP bir defa PKK'yı arka bahçesi olarak gördükçe, PKK'yı bir terör örgütü olarak ilan etmedikçe bizim DTP ile yapacağımız hiçbir birliktelik olamaz. Kesinlikle. Çünkü bunu açıklayamıyorlar. Açıklayamadıkları gibi 'arka bahçemiz' diyorlar. Savunur halde gözüküyorlar. Bunları görüyoruz.
Yerel yöneticilerinin tutumları zaten bunu çok açık, net ortaya koyuyor. Bu bakımdan böyle bir birlikteliğimizin olması söz konusu olamaz. Bir defa illegal bir yapı ile müşterekleri devam ettiği sürece AKP'nin onlarla böyle bir tutum içerisine girmesi mümkün değil. Terör örgütünü reddetmesi lazım. Buna karşı bir tavır ortaya lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında olmasını ortaya koyması lazım.”
“UÇLARDAN FAYDA YOK”
Erdoğan, yeni oluşacak Meclis'te MHP ve DTP'nin yer almasının gerginliğe yol açmasından endişe ettiğini de söyledi. Erdoğan, “Ben bu seçimi toplumsal merkezin güçlenmesi için fırsat olarak görüyorum. Uçlardan fayda yok” diye konuştu.
BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN KULLANDIĞI SİLAHLAR
Erdoğan, “PKK'nın elindeki silahların ABD yapımı olduğu ve ABD tarafından PKK'ya verildiği yönündeki iddialar gündeme getirilmişti. ABD bugün bunu doğruladı. Yolsuzluklar olduğu söylemi sizi tatmin etti mi? Gerçekten ABD tarafından doğrudan silah verilmiş olabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Dışişleri Bakanımız bu konuyu yakından takip ediyor. Dikkat edilirse yakalanan bütün teröristlerde veya ölü olarak ele geçirilen teröristlerdeki silahların ve patlayıcıların Amerika'ya ait olduğu görülüyor. Bu tespitler artık endişe olmaktan çıkıyor. Bunun uluslararası silah tüccarları vasıtasıyla mı yoksa Amerika tarafından doğrudan mı? Biz bunun üzerindeki şüphelerimizi, tereddütlerimizi Amerika'nın ilgili mercilerine ilettik. Bunu yakın takibe almış durumdayız. Kendileri de böyle bir şeyin olduğunu kabul ediyorlar.
İçerdeki bağları, ilintileri araştırdıklarını söylüyorlar. Biz işin üzerine üzerine gidiyoruz. Aynı şekilde Genelkurmayımız kendi ilişki ağları içinde bunu sürdürüyor. Temenni ederiz ki, bu konuda endişe ettiğimiz neticeye ulaşmayalım.”
Erdoğan, “Yani Amerika'nın doğrudan silah temin ettiği gibi” hatırlatması üzerine de, “Evet. Çünkü o zaman durumu çok daha farklı değerlendirmek gerekecektir” dedi.
Erdoğan, “O ihtimalin gerçek olduğunu varsayarak, ABD'nin nasıl bir menfaati olabilir bundan? Amerika neyi amaçlıyor olabilir PKK'ya silah temin etmekle?” sorusu üzerine de şunları söyledi:
“Tabii olay salt PKK konusu değil. Amerika'nın şu anda Irak üzerinde hesapları var. Koalisyon güçleriyle orada yürüttüğü operasyonel durum var. Bilinen var, bilinmeyen var. Şimdi bunları bizimle Amerika'nın dört dörtlük paylaştığını söyleyemeyiz. Ama biz güçlü bir mekanizma oluşturduk. Stratejik bir müttefik olarak sen bir terör olayıyla karşı karşıya kaldığın zaman bizden yardım istiyorsun ve biz sana gereken yardımı veriyoruz. Afganistan olayı bunun en açık örneği. Yani burada kalkıp 'senin teröristin kötü, benimki iyi' gibi yaklaşımın içerisine girmek doğru olabilir mi? Teröristin hepsi kötüdür. Buna karşı da uluslararası mücadele platformu oluşturmamız gerekir.
Biz nerede terör varsa orada yerimizi aldık. Çünkü bundan muzdaribiz. Teröre verdiğimiz şehit sayısı 15 bine yaklaştı. O zaman sen de bu konuda, nasıl ki, ikiz kulelerin vurulması olayında dünyayı ayağa kaldırdıysan burada da kalkıp aynı şekilde, aynı katılımı, aynı müşterek çalışmayı göstermen lazım.
Bu konuda sen üzerine düşeni yapmazsan biz de gerekeni yapmak durumunda kalacağız. Gereği belli.”
IRAK BAŞBAKANI SEÇİM SONRASINDA TÜRKİYE'DE
Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin Türkiye'yi ziyaret etmek istediğini, ancak seçimler nedeniyle bu görüşmenin seçim sonrasına bırakıldığını açıklayan Başbakan Erdoğan, “Seçimler sonunda kendisini burada göreceğiz ve üçlü mekanizma olarak görüşmelerimizi yapacağız. Burada beklediğimiz neticeyi almamız lazım. Bu neticeyi aldık, aldık. Almadığımız takdirde o zaman bu işin yöntemini ilgili birimlerle değerlendirip kararı vereceğiz” diye konuştu.
Erdoğan, program sunucusunun, “Yani, seçimler sonrasında sınır ötesi operasyon Türkiye'nin gündemine gelebilir” hatırlatması üzerine de “Her şey olabilir. Hepsi bu işin içinde. Gelebilir. Gereken ne ise gerektiğinde, anında yapılır. Bunu yapmaya da zaten muktediriz” dedi.
Erdoğan, sınır ötesi operasyonun yapılmamasının seçimlerle bir ilgisinin bulunmadığını da belirterek, “Gerektiğinde yine yapardık. Bizim için öncelik ülkemizin buradaki menfaatleri, çıkarıdır. Bu işte yani kalkıp da işin dedikodusunu yapmak gibi bir şey de olmaz. Bu iş bir siyasi rant için de yapılmaz. Yapılması gerekiyorsa yapılır” diye konuştu.
“Terörle mücadelede batının desteğinin alınamadığı” yönünde söylemler olduğunun anımsatılarak, Avusturya ile bir problem yaşandığının belirtilmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Gerekli girişim yapıldı. Irak'tan bu kişiyi (terörist Rıza Altun) istemiş durumdayız. Bu bir 'teröristtir verin' dedik. Avusturya'ya gerekeni söyledik. Son birkaç gün içinde yazışmalar sürdü. Irak'a ise yeni söyledik. Burada hassasiyetimizi biliyorlar. Belki Pazar günü seçimden sonra bu konuyla ilgili görüşmek için 'buyur gel' diyebileceğiz Irak Başbakanı'na.”
Başbakan Erdoğan, AB'ye üyeliğe ilişkin çalışmaların gidişatına ilişkin bir soruyu da “AB üyesi olalım yaklaşımı yüzde 50'nin üzerinde 55 civarında. 'AB'ye bizi alırlar mı?' sorusunda sıkıntı var. İki sorunun cevabı ayrı. Bizim şu anda AB'ye üyelik noktasına bir sıkıntımız yok. Almanya dönem başkanlığında 3 fasıl açıldı. Portekiz Başbakanı, devralırken yapığı konuşmayla olumlu mesajlar verdi. Bu süreçte de Almanya dönemindeki performansı yakalayacağız” şeklinde konuştu.
“AB'ye üyeliğe ilişkin görüşmelerde önümüze hep Kıbrıs getiriliyor” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu noktada kararlılığımızdan taviz vermeyiz. Kazanılmış haklar var. KKTC vatandaşların haklarını vermeyiz. Sayın Merkel'in son yaptığı açıklamada, bizim sürekli üzerinde durduğumuz konuydu. 'Güneyin AB'ye alınmasıyla hata ettik' dedi. Yeni mi anladın? Hangi kıstasa vurursanız vurun, Güney Kıbrıs alınamaz. En önemli kriter, kendi içinde sıkıntıları olmayacak. Kıbrıs olarak alıyorsun, bir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bir de KKTC var. KKTC'yi, Türkiye Cumhuriyeti tanıyor. Diğer taraftan bakıyorsun, İslam Konferansı Örgütü, Kıbrıs Türk Devleti olarak kendisini kabul ediyor. Gözlemci sıfatıyla çağırıyor. Pakistan Devlet Başkanı, Sayın Talat'ı resmi davetli olarak davet ediyor. Kıbrıs kendi içinde bir bütün değil ki, sen 'Kıbrıs' diye alıyorsun. Kuzeyi ne yapacaksın o zaman? Hangi hakla 'Kıbrıs' diyorsun? Yanlış burada. 'Kıbrıs' diye bir devlet yok. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi var. Bunları devamlı gerekçe olarak önümüze getiriyorlar. Ama biz mücadelemizi diplomatik olarak ortaya koyuyoruz.”
Erdoğan, aynı konuya ilişkin bir başka soru üzerine de “Bakıyorsunuz, dün farklı düşünen liderler bugün farklı düşünebiliyor. Böyle çok enterasan şeylerle karşılaşıyoruz. Bakıyorsunuz, yönetime gelen liderler tavır değiştirip Türkiye'ye karşı olumlu yaklaşabiliyorlar” dedi.
EKONOMİ
“Vatandaşların esas meselesi ekonomi. Son özelleştirmeler var. Eleştiri konusu olan. Petkim özelleştirmesi... 'çok ucuza gittiği, ihaleyi alanların kimler olduğunun bilinmediği yönünde eleştiriler var. Sizin bu konulardaki görüşleriniz nedir?” sorusuna Erdoğan, “Bunların hepsi ulusalcı akımların ileri sürdüğü, tutarsız, iftira kampanyaları. Şu ana kadar ben 'ucuza gitti' diyeni duymadım” yanıtını verdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Geçmişte buraya Koç Grubu 650 milyon dolar vermişti. Şimdi 2 milyar doların üzerine çıktı. Türkiye'de artık bir serbest pazar ekonomisi var. Ceyhan ciddi bir petrol havzası haline geliyor. Tüm çalışmalarımızı ona göre yaptık. Artık Türkiye'nin de bir Rotterdam'ı olabilecek. Bir Kazak Türkü ihaleyi kazandı. Rus şirketini de yanına almak suretiyle bu işe girdiler. Bu Kazak Türkü, bu alımdan sonra onlara düşen hisseleri de almak suretiyle yüzde 70-80 hissesi onun olacak.”
Özelleştirmelere farklı yaklaşanlar olduğunu vurgulayan Erdoğan, MHP'nin seçim beyannamesinde bu konuya ilişkin, “Yabancı Sermayenin ve Özel Sektör Yatırımlarının Özelleştirilmesi” başlıklı bir bölüm olduğunu belirtti.
Erdoğan, yatırımın ve istihdamın artması için özelleştirmenin özendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Açıklamaları sırasında şehirlerin yapısına da değinen Erdoğan, illerin “müze fakiri” olduğunu vurgulayarak, “Mesela, İstanbul müze fakiri bir şehir. Koç grubuna bunun için bir yer tahsis ediyoruz. Merkezde bunları yoğunlaştırıyoruz, artıracağız” dedi.
Erdoğan, bir soru üzerine, İstanbul'a 3. boğaz köprüsünün yapılacağını, Kastamonu ve Sinop üzerinden gelecek Karadeniz Sahil Yolunun bu köprünün ayağına bağlanacağını söyledi. Erdoğan, “Bu dünyanın en uzun deniz gören yolu olacak. Müşterileri hazır. Devlet cebinden para ödeyerek yapmayacak” dedi.
“BAYKAL KILAVUZLARINI İYİ SEÇEMİYOR”
Miting alanlarında bir süre “saatlerin” konuşulduğunun anımsatılması üzerine Erdoğan kolundaki saati göstererek, “Benim belediye başkanlığından olan saatim. O saat, o dönemde aldığım kasamda duran saat. Beyefendinin (CHP Genel Başkanı Baykal) anlattığı gibi 60 bin dolarlık değil, 12 bin dolar falan” dedi.
“Sayın Baykal, kılavuzlarını iyi seçmiyor, çok aldatılıyor” diyen Erdoğan, CHP liderinin bu nedenle sürekli bu tür polemiklerin içine girdiğini söyledi. Erdoğan, “Sayın Baykal, 'ben marka giymem' diyor. Yani ben mi giyiyorum onu mu söylüyor? Marka takıntım yok. Ülkem bu konuda başarılı. Tamamen yerli malı giyerim. Sayın Baykal, benimle uğraşacağına şöyle bir bir mal varlığını açıkla. Dürüstü ol. Kendi mal varlığını, eşinin mal varlığını açıkla. Açıklayamıyorsun, bundan kaçıyorsun” diye konuştu.
Erdoğan, hükümetleri döneminde milli gelirin arttığını, borç faizlerinin düştüğünü, batık bankaların mudilerinin mağduriyetlerinin giderildiğini anlattı. Erdoğan, “Atatürk döneminden sonra ikinci sırada en büyük büyüme bizim hükümetimiz döneminde yakalandı. Bunların görmemezlikten gelmek... Bunu anlamakta zorlanıyoruz” dedi.
BAHÇELİ'NİN ELEŞTİRİLERİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendisine yönelik eleştirilerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, “Bahçeli, 'ben hükümette bulunduğumu 3.5 yıl içinde 4 ülkeye gittim. Sayın Başbakan, bin 500 günde yüzlerce kez 850 yakın yurt dışına çıkmıştır' diyor. Bana söyler misiniz; açık ekonominin olduğu bir dönemde başka ne yapılır? Açık olduğu bir dönemde gelişmiş ülkelerin liderleri dünyayı dolaşıyorlar. O benim dolaşmama dil uzatıyor. Bir insanın adının 'Devlet' olması devleti yöneteceği anlamına gelmez” dedi.
Erdoğan, yurt dışı gezilerinin ardından ihracatta patlama olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, “Laiklik”le ilgili bir soruyu yanıtlarken, “Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik kavramı 82 Anayasası'nda yapılmıştır. Biz bu tanımı partimizin programına koyduk. Gerçek anlamda laik olan bir insan insanların inançlarına saygılı olmalıdır ve güvence altına almalıdır. Bizim bir sivil bir anayasa çalışmamız var. Orada bu, bu dur diyeceğiz” diye konuştu.
KAPKAÇ SORUNU
“Kapkaç sorunu neden arttı? Bunun örgütlü olduğunu, terör örgütünün uzantısı olarak büyük şehirlerde organize yapıldığını söyleyenler var. Siz görüşünüz nedir?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Son 1-1.5 yılda gerileme başladı. Bir ara hakikatten artmıştı. Bize göre bunun temelinde göç var. Bir de çete, mafya vesaire. Onlar 18 yaş grubu altı çocuklara maalesef Güneydoğu Anadolu'dan ağırlıklı olarak da Diyarbakır'dan büyük şehirlere çekiyorlar. Bunlar yapıyorlar. Fakat çetelerin çökertilmesi olayı, mafya eliyle verilen işlere karşı verilen mücadele. Bunlardan sonra ciddi manada gerileme başladı. Asıl önemli olan, sosyo-ekonomik yatırımlarla terör bölgelerini değiştirmemiz gerekiyor. Gelir gelmez bununla ilgili bir çalışma yaptık. Terör örgütünün, 'senin okulun, hastanen, yolun var mı? Bu devlet, senin devletin değil. Dolayısıyla sen daha ne duruyorsun?' diyerek herkesi ayaklanmaya davet etti. Biz, süratle bölgede alt ve üst yapı çalışmalarını yaptık. Bugüne kadar görmediği duble yolları bizim dönemimizde gördü. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da eğitimde patlamalar oldu. Okullarımıza bilgisayar dağıttık, bilişim teknoloji sınıfları kurduk. bir Başbakan ülkesinin ihmal edilmiş bu bölgelerine gidiyorsa buralara güven gelir. Ben buralara gidiyorum esnafı ziyaret ediyorum.”
Terör örgütünün zayıflamaya başladığına dikkati çeken Erdoğan, “Diyarbakır mitingine gittiğimde halkımızın hava alanı yolundan meydana kadar ellerindeki Türk bayraklarıyla beklemesi çok güzel bir olaydı. Demek ki, benim Kürt kökenli vatandaşlarım bu noktada sorunu yok. Kürt sorunu diyorsun, desen ne olacak ne kaybedeceksin” şeklinde konuştu.
“Her unsurun kendine ait sorunları var” diyen Erdoğan, görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Güneydoğuda iki parti var, bir bağımsızlar, bir de AKP. AKP orada kıyasıya bir mücadele veriyor. Niye? Halkımız aldatılmasın diye. Bizim tek çatımız var. Türkiye'de çok etnik unsurun var olduğu söyleniyor. Tek çatı nedir? Anayasal vatandaşlık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı mesele bu. Türk milleti olarak milli birliğimizi, bütünlüğümüzü koruduğumuz sürece kimse bizi bölemez.”
“Türk milleti kavramını dışlamıyorsunuz o zaman” sözleri üzerine Erdoğan, “Olur mu öyle şey, Sayın Baykal'ın bana attığı iftiralardan bir tanesidir. Sayın Baykal benim kullandığım kadar grup toplantılarında 'Türk' kelimesini kullanmamıştır. Sayın Bahçeli de öyle” dedi.
Erdoğan, bir başka soru üzerine, YÖK konusunda kurumsal mutabakatın sağlaması halinde bir değişikliğin değişikliğin yapılmasının şart olduğunu vurgulayarak, “YÖK, bu haliyle Türkiye'ye, üniversitelere yüktür. YÖK maalesef herkesin de üzerinde ittifak ettiği gibi reforma ihtiyacı olan bir kuruluştur” diye konuştu.
“BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ”
“Seçim konuşmalarında “başörtüsü”nü hiç gündeme getirmediniz. Bunun çözülmesi yolunda parti tabanından da büyük talep var. Ne düşünüyorsunuz?” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Türkiye'de başörtü meselesi özgürlük meselesidir. Bu halkla ilgili değil, eğitimle alakalı bir konu. Dolasıyla eğitimde özgürlük meselesi. Bu, seçimde kullanılacak, istismar edilecek mesele değildir. Bu, din ve vicdan özgürlüğüyle alakalı bir konudur. Kimse bunu bir siyasi partinin simgesi olarak algılayamaz. Bunu kesip atıyorum. Vatandaş başını, inançlı olduğu için, dinin gereği olduğu için örtüyor. Bir dayatmayla değil. Bu konuda çok kamuoyu araştırması yapıldı. Bir araştırmada, yüzde 70 civarında toplumda mutabakatın olduğu bunun özgürlük meselesi olduğu, bunların da eğitim öğretim hakkını kullanması yönünde mutabakat olduğu ortaya çıktı. Bunların eğitim özgürlüğünü elinden almak bir zulüm değil mi, haksızlık değil mi? 'Bunun için böyle bir kurumsal mutabakatın olması gerekiyor. Aksi takdirde iş gerilir. Onun için biz bu gerilimin tarafı olamayız. Ama böyle bir özgürlük meselesinin halli için üzerimize düşeni yaparız' dedik. Şu anda da aynı kanaatteyiz.”
DP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın konuya ilişkin görüşlerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, “Engellerin aşılması için Anayasa değişikliği gerekiyor. Birilerinin özellikle yaptığı gibi seçim meydanlarında başörtüsü veya türban dağıtmıyoruz. Bazı liderler, bazı bağımsız vekiller yapıyor. Özellikle, Sayın Baykal bu işi çok iyi yapıyor. Sayın Baykal, zaman zaman grup toplantılarına başörtülüleri de getiriyor. İstismar yapmasınlar. Ben bunu seçim vaadi yapmam.”
DOKUNULMAZLIKLAR
Erdoğan, milletvekili dokunulmazlığı konusundaki bir soru üzerine de şunları söyledi:
“Parti programınında dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili madde var. Ama sadece milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması değil. Yargı, asker kalkacaksa böyle kalkacak. Sadece milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması demek politikanın yozlaşması demek.”
Sözlerini “Dokunulmazlıkta bir saptırma var. Milletvekilinin dokunulmazlığı yok. Ben buna katılmıyorum” diye sürdüren Erdoğan, milletvekilin dokunulmazlığının, görev süresinin tamamlamasının ardından sona erdiğini hatırlatarak, “Bittiği anda yargılanıyor. Sayın Baykal'ın kalkıp bunu ağzına pelesenk etmesi anlaşılır şey değil” dedi.
KÜRESEL ISINMA VE SU SORUNU
Türkiye'nin, Kyoto Sözleşmesi'ne imzalamasıyla ilgili bir çalışma bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Erdoğan, “Kyoto Sözleşmesi'ni imzalama konusunda çalışma yok” dedi. Başbakan, bu konuda dünyada konsensüs oluşmadığına dikkat çekti.
Su konusuna da değinen Erdoğan, devletin attığı adımlar olduğunu belirterek, “Siyaset her zaman zorla mücadele etmektir. Kolayla mücadele etmektir. Ekim ayında İstanbul Melen'e kavuşacak. Ankara hızla çalışmasını sürdürüyor. 40 kilometrelik boru çalışmasını bitirdi. Orası da bittiği taktirde Ankara'da kaynak elde etmiş olacak” dedi.
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine Galatasaray tarafından yaptırılan Seyrantepe Stadı'nın açılışında Türkiye'nin kendisini Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak göreceğini ifade etti.