NTV'de canlı yayında soruları yanıtlayan Deniz Baykal, “Siz seçimlerden sonra iktidarda olursanız, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne Kuzey Irak'a operasyon için gerekli direktifi derhal verecek misiniz?” sorusu üzerine terörün kendi gerçek boyutları içinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
“Şu anda güncel gelişmeler bizi Kuzey Irak'a yönelik bir askeri operasyon konusunda bir karar alma noktasına çekiyor” diyen Baykal, şöyle konuştu:
“Bir süre sonra konjonktür değişir başka şey olur, bir süre önce başka bir şeydi. Olayları böyle güncel gelişmelerin önümüze getirdiği konuların ötesinde değerlendirmekte yarar var. O açıdan baktığımızda bazı önemli noktalar var, o da bu iktidarın terörle mücadele konusunda gereken anlayış içine girmemiş olduğu gerçeğidir. Bu tespiti yaparken üzüntü duyuyorum, ama bu gerçektir. Şu anda karşılaştığımız mesele değil bu. Olayın başından beri bu iktidarın teröre yaklaşımında yanlışlık var.”
AK Parti iktidarının göreve gelişinin hemen ardından “eve dönüş” yasasını çıkardığını belirten Baykal, bu yasayı gerekli kılan şartların hiçbirinin olmadığını ileri sürdü. Bu durumu tespit ettikleri ve ifade de ettiklerini belirten Baykal, “Maalesef o eve dönüş yasası, dağa dönüş yasası oldu. Cezaevlerinde tutuklu olan PKK teröristleri tahliye oldu, Hizbullah teröristleri tahliye oldular ve tümü eski işlerine döndüler. Bir kişi bile dağdan inip teslim olmadı” diye konuştu.
Hükümetin Dubai'de “1 milyar dolar karşılığında hiçbir şartta Kuzey Irak'a müdahale etmeyeceğine ilişkin bir uluslararası anlaşma” imzaladığını ileri süren Baykal, bu durumun iktidarın terör meselesini kavramadığını, nasıl yaklaşılması gerektiğini bilmediğini ortaya koyduğunu savundu.
Baykal, imzalanması yasal olmayan bu anlaşmaya tepki gösterdiklerini, bunun sonucunda iktidarın anlaşmayı TBMM'ye getirmeye cesaret edemediğini söyledi.
“Terörle mücadele için ilk iş bu hükümet uzaklaştırılmalıdır. Bu anlayışla bu zihniyetle, mücadele olmaz” diyen Baykal, hükümetin bu konudaki yanlış anlayışının Başbakan Erdoğan'ın söylemlerine de yansıdığını ileri sürdü.
Baykal, Türkiye'nin öncelikli konusunun kendi güvenliği olması gerektiğini vurguladı.
Mücadelenin onayla, rızayla olmayacağını belirten Baykal, meşru savunma hakkının kullanılmasını ve bunun diğer ülkelere de anlatılması gerektiğini kaydetti. Baykal, meşru savunma hakkında hiç kimsenin itiraz edemeyeceğini vurguladı.
Baykal, Türkiye'deki terörle Irak'taki terörün bir bütün olduğunu belirterek, “Terörle ilgili çalışan herkesin ittifak içinde olduğunu bir nokta vardır. Terör, size ulaştığı noktada değil, çıkış noktasında etkisiz kılınır” diye konuştu.
Türkiye'nin kendi içindeki terörle etkili bir mücadele yürüttüğünü, evlatlarını şehit verdiğini belirten Baykal, “Ama terörün kökü Irak'ta, karargah Irak'ta. O Irak'taki karargahı kurutmadan sadece şehitlerin verildiği mücadele ile bu iş olmaz. Sivrisinekle mücadele yetmez, bu bataklığı kurutacaksın. Irak'ta bir terör bataklığı var” dedi.
ABD FAKTÖRÜ
Kuzey Irak'a yönelik operasyonunun ABD ile ilişkileri nasıl etkileyeceği yönündeki soru üzerine de Baykal, Türkiye'nin operasyonunun amacını çok açık şekilde ortaya koyması gerektiğini söyledi.
Baykal, bir komşu ülkenin terörü barındırmasının hiçbir şekilde ve hiçbir ülke tarafından kabul edilemez olduğunu dile getirdi.
Irak'ın terörü Türkiye'nin iç işi olarak gördüğünü, ABD'nin ise duruma farklı baktığını ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
“ABD, PKK'nın bir terör örgütü olduğunu kabul ediyor. Ona karşı mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor. O mücadelenin Irak'ta verilmesi gerektiğine, Irak'ta terör örgütünün kökleştiğine, buna son verilmesi gerektiğine inanıyor. Bunlar bizim kazanımlarımızdır. Olumlu noktalardır. Terörle mücadeleyi kafasına koymuş, iradesini sergilemekte olan bir iktidar, Amerikanın bu angajmanını çok iyi değerlendirmek durumundadır. Amerika bu gerçeği söylüyor ama Türkiye yeter kararlılıkla takip etmediği için durumu geçiştirmek imkanı doğuyor.”
Baykal, Kuzey Irak'ta ABD ile çatışma riski yok mu sorusuna ise “ABD ile niye çatışma söz konusu olsun. Bir terör örgütüne karşı meşru müdafaa içindeyiz. Amerika'ya bunu anlatmak mümkündür. Türkiye'nin kararlı olması zorunludur” dedi.
Baykal, Türkiye'nin kararlı tavrını ortaya koyması halinde uluslararası muhatapların konunun gereğini yapacaklarına inandığını söyledi.
Bir başka soru üzerine, terörün yalnızca Güneydoğu da patlayan mayınlarla sınırlı olmadığını belirten Baykal, kapkaç, mafyalaşma, terör örgütü PKK'nın siyasi uzantıları gibi unsurlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Baykal, terörün bu uzantılarının da sosyal projelerle önlenebileceğini, bunun için gerekli birimlerin etkin hale getirilmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
SOLDA İŞBİRLİĞİ
Baykal, bu seçim döneminin en önemli özelliğinin “toplumun beklentisi bir işbirliğini getirmesi” olduğunu ifade etti. Baykal, bu konuda DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ile Kurucu Genel Başkan Rahşan Ecevit'in çok büyük katkıları olduğunu söyledi.
Ortada hiçbir sözleşme, protokol, anlaşma ya da imzalı belge olmadığı halde sadece güvene dayalı bir işbirliği oluşturduklarını anlatan Baykal, aralarında sağlanan mutabakatı en iyi şekilde uyguladıklarını söyledi.
İşbirliğinin seçimlerden sonra da devam etmesini istediklerini ve bu doğrultuda çalışacaklarını belirten Baykal, “Her noktada yakın işbirliği ve dayanışma içinde olmaya özen gösteriyoruz. Bunu götüreceğiz. Seçimlerden sonra da bunu götürmememiz için bir neden yok. Götürmeliyiz, böyle bir anlaşmamız yok tabii ama azmimiz var. Umut ediyorum seçimden sonra da bunu sürdürürüz” diye konuştu.
AB ÜYELİK SÜRECİ
Baykal, Türkiye'nin AB'ne üyelik sürecine ilişkin soruları yanıtlarken, Hükümet'in AB ile ilişkilerde doğru politikalar izleyemediğini savundu. Bunun, üye ülkelerin Türkiye'ye haksız tutumlarına da fırsat yarattığı görüşünü dile getiren Baykal, “AB'deki havanın maalesef bütün verilmiş sözlere, yapılmış işbirliklerine, bugüne kadar kat edilmiş mesafeye rağmen hala arzu ettiğimiz iyi niyet noktasında olmadığı çok açıktır” dedi.
AB'ye tam üyelikten yana olduklarını, ancak Türkiye'ye dayatmalar yapılmasından rahatsızlık duyduklarını ifade eden Baykal, AK Parti'nin dayatmalara karşı kararlı bir politika izleyemediğini, teslimiyetçi bir anlayış içinde olduğunu söyledi.
Baykal, demokratikleşme ve 301. maddeye ilişkin soruya da “Türkiye'nin demokratikleşme konusu Avrupa Birliği'nin ağabeyliğinde yapılan bir iş değildir. Bunu ben onuruma yediremiyorum. Türkiye'nin demokratikleşme süreci çok önceden başlamıştır. Türkiye demokrasi doğrultusunda kendi mücadelesini veriyor” yanıtını verdi.
EKONOMİYE İLİŞKİN VAADLER
Baykal, CHP'nin ekonomiye yönelik vaatlerine ilişkin soru üzerine de Türk ekonomisinin; yatırım yapan, üretim yapan bir ekonomiye dönüştürülmesi gerektiğini söyledi.
Hızlı bir sanayileşmeye ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Baykal, bunun yeni bir anlayışla sağlanabileceğini ifade etti.
Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınacağını, vergi etkinliğinin artırılacağını belirten Baykal, Türkiye'nin ekonomik kapasitesini iyi ve tam kullanmasının önemini dile getirdi.
Doğru bir borç yönetimin Türkiye'yi ekonomik açıdan çok farklı bir noktaya taşıyabileceğini bildiren Baykal, hedefin sanayileşme olması gerektiğini, bunun için ciddi işbirliklerine ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
İktidara gelmeleri halinde çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV alınmamasına ilişkin vaatlerinin kimseden taklit edilerek söylenmiş bir söz olmadığını bildiren Baykal, “Bu çiftçinin bu ÖTV'yi taşıyacak mecali yok” diye konuştu.
“AK PARTİ CİDDİ ŞEKİLDE GERİLİYOR”
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la canlı yayında tartışmaya hazır olduğunu belirterek, bunun demokrasinin gereği olduğunu söyledi. Böyle bir tartışma teklifini kendisinin şimdiden kabul ettiğini, ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın böyle bir tartışmaya katılmak istemediğini bildiren Baykal,”Halkın sorusundan kaçılabilir mi, halkın sorgulamasından, böyle bir sorgulamadan kaçılabilir mi? Başbakan neyi konuşmak istemiyor, neden kaçıyor? İşte bu içinde bulunduğumuz durumu gösteriyor. Bu yarım demokrasi” dedi.
Baykal, bir başka soru üzerine seçimlere ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“AKP'nin çok ciddi şekilde gerilemekte olduğunu görüyorum. AKP iktidarı toplumun çok değişik kesimlerinin tepkisini çekmeye başlamıştır. çok ciddi bir oy kaybı içine girecektir. Bu önde gelen gazetelerin seçim çevrelerinde gazetecileri göndererek yaptırdığı çalışmaların ortaya koyduğu net bir gerçektir. Hemen hemen hiçbir seçim çevresinde AKP son seçimde çıkardığı milletvekilini çıkaramaz haldedir. CHP çok ciddi bir destekle daha güçlü bir şekilde bu seçimden çıkacaktır. Pek çok seçim çevresinde 1. siyasi parti konumuna gelecektir. Türkiye'nin AKP karşısındaki tavrı seçimden sonra artık hiç kimsenin inkar edemeyeceği net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ve parlamentoda 2'den fazla siyasi parti yer alacaktır diye düşünüyorum. CHP güçleniyor, AKP geriliyor ve parlamentoda da 3 siyasi parti gözüküyor.”