Sözüm politikacılara değil, bazı gazetecilere... Politikacıya seçmen vurmuş, bir de biz vurmayalım.
Fakat aziz ve değerli meslekdaşlarımıza iki çift sözümüz olacak artık.
Aylardır burada davul çalıyoruz, davul... Perşembenin gelişi çarşambadan kabak gibi ortadaydı... Ama, birilerine şirin görünmek için beş yüz bin kişilik mitingi şişire şişire bir buçuk milyon kişiye çıkaranlar utanmadılar.
Hiç öyle “demedim mi nazlı yarim ben sana” gibi çıtkırıldım başlıklara gerek yok. “Türk basını bu sınavda geçer not alamamıştır, sınıfta kalmıştır” falan gibi laf dolambaçlarına da gerek yok.
Türk basınının bir kesimi, bu seçim kampanyasında son derece rezil, aşağılık, utanç verici bir tutum sergilemiştir!
Ama her zaman yaptığı gibi işi pişkinliğe ve yüzsüzlüğe vuracak, örneğin çok kişinin Tarhan Erdem’den özür dilemek aklına bile gelmeyecektir. “İstifa müessesesini” kendileri için hiç akıllarına getirmeden Deniz Baykal’i istifaya davet edenler de olacaktır. (Pazartesi sabahı gazetelere baktım, olmuş vallahi.)
Kimisi de lafı kıvırtacak, “aslında ben CHP-MHP koalisyonu istemedim ki, ‘farzeyleyelim’ dedim” dümenine yatacaktır.
Kimileri bönlükten düştüler bu duruma, kimileri düpedüz amigoluk gayretinden.
Arada, oyunu bir gün ona bir gün buna vererek herkese mavi boncuk dağıtan, üç erkeği idare eden oynak kadın gibi hem iktidarı, hem muhalefeti, hem de patronu idare edenler de görüldü.
Bönler, kendini solcu sayan ama “cahil halk kime oy vereceğini bilemez” kafasında gidenlerdi. Bunlar “AKP yüzde yirmiyi geçemez” diyerek önce kendi kendileriyle çelişkiye düşüyorlardı, çünkü “kalkınmadan pay alamayan halk artık uyanmıştı!”
Kıytırık kırk okuyucusuyla kamuoyu oluşturduğunu sanan, oturduğu yerden memleket yönetenler vardı... Zırvalarıyla seçmen etkilediğini sananlar vardı...
Akıl almaz, inanılmaz zavallılık örnekleri sergilendi.
“23 Temmuz sabahı Deniz Baykal başbakan, isterseniz bu yazımı kesip saklayın” diyen bile gördük.
Bir arkadaş, “moraran, sararan, sarsılan olabilir” diyordu. Okuyucuya ayıp olmasın diye ben topladım, bu kelimelerin herbirini tek satır yapmıştı. (Fikri Akyüz’ün böyle yazanlar için çok sevimli bir önerisi var. Diyor ki, “madem bu arkadaşlar böyle her kelimeyi tek satır yaparak yazı şişirip köşe dolduruyorlar, çalıştıkları gazetenin muhasebe servisi de bunlara maaşlarını bir lira, beş lira, on lira şeklinde bozuk olarak versin, uğraşsınlar bakalım!...”)
Bir başkasına göre, CHP oy patlaması yapacaktı.
Bunu nereden mi çıkarmıştı? Ali Şen’e sormuştu!
Çünkü “Ali Şen bu işleri bilirdi”... Fenerbahçe’nin efsanevi başkanı Ali Şen’in tahminleri hep doğru çıkarmış...
“AKP ile CHP arasındaki puan farkı kapanacak gibi görünüyor” yazarak bu farkı kapatabileceklerini sananlar da gördük, “CHP, Deniz Baykal’ın bile beklemediği bir oy patlaması yapacak gibi görünüyor” yazıp lafı elinde patlayanlar da... Çünkü, “cumhuriyet mitinglerini CHP doğru okumuştu”... Fakat o mitinglerin yapıldığı İstanbul ve Ankara’da AKP kazanmıştı, artık o kadarcık da olurdu! “Göbeğini kaşıyan ayılar” kime oy vereceklerini gene bilememişlerdi. Karşıdevrimciler, ne olacak...
Kendileri sallıyorlar, kendileri inanıyorlardı. İyi yalan söylemenin önşartı, uydurduğu yalana önce kendisi inanmaktı.
Sandıkta sürpriz pişiyor, moraran, sararan, sarsılan olabilir... Ha?
Kimin morardığını görmesi için aynaya bakması yeterlidir.
“İçi kan ağlaya ağlaya oyunu CHP’ye veren” arkadaşlar da, kanamayı durduracak bir tamponu uygun bir yerlerine tıkmışlardır sanırım.
Ama onlar büyük gazetecidir, ben küçük gazeteciyim.
AKŞAM/habertürk