TÜRKİYE Cumhuriyeti'nin Kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Ölümünün 71. yılında İstanbul'da da törenlerle anıldı. Ulu Önder'in saat 09.05'te hayata gözlerini yumduğu Dolmabahçe Sarayı'ndaki odasında düzenlenen törende duygusal anlar yaşandı.
Atatürk'ün ebediyete intikal ettiği yatağa çelenkler konuldu. Saat 09.05'de sirenler çaldı, saygı duruşunda bulunuldu ve ardından İstiklal Marşı okundu. Yatağın başında nöbet tutan iki erden biri gözyaşlarına engel olamadı.
Mavi Salon'da yapılan Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin de katıldığı törende TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil imzaladığı Dolmabahçe Özel Defteri'ne, “Büyük Önder Atatürk, ulusumuzun çağdaş dünya ulusları arasına girmesi uğruna verdiğin büyük mücadelelerle dopdolu, kısa fakat tarihimizin en şanlı sayfalarının içine sığdığı, ömrünü tamamladığı bu yerde huzurundayız. Zat-ı alinizin önderliğinde Türk milletinin başarıya ulaşan mücadelesi, Türkiye Cumhuriyeti’ne uluslararası camiada hak ettiği yeri kazandırmıştır. Bizlere mirasın olan ve ‘En büyük eserim’ dediğin Cumhuriyet’in bu yıl 86. yıl dönümünü coşkuyla kutladık. Gelecek nesillerin de yüzyıllar boyunca bu büyük mirası sahipleneceğinden hiçbir şüphemiz yoktur. Türk ulusunun yüksek ideallerinden şaşmaması yolundaki kararlılığımızla huzurunda sana olan saygımızı ve sevgimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Ruhun şad olsun." yazdı. UZUN KUYRUKLAR OLUŞTU
Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu odayı ziyaret etmek isteyen vatandaşlar, Dolmabahçe Sarayı önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Ellerinde Türk bayrakları taşıyanlar saat 09.05'de saygı duruşunda bulundu, hep birlikte İstiklal Marşı okudular. Bir kadının elindeki dövizde, “Atam içeride ve dışarıda, kim ne söylerse söylesin. Ne senden vazgeçeriz, ne senin eserinden”, kalpaklı bir Atatürk fotoğrafının altında ise, “Demokratik laik hukuk düzeninde, hep Mustafa Kemal'in izinde” yazısı yer aldı. Dolmabahçe Sarayı önünde Deniz Polisi önlem aldı. Dolmabahçe açıklarına gelen bir teknede, “Açtığın yolda gösterdiği hedefe hiç durmadan yürüyoruz.İmza Vira Yatçılık” yazısı dikkati çekti.
Sarayda ayrıca 15 Kasım'a kadar ziyaret edilebilecek "Belge ve Fotoğraflarla Atatürk ve Milli Saraylar Sergisi" açıldı.
BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ'NDE TRAFİK DURDU
Saatler 09.05'i gösterdiğinde de Boğaziçi Köprüsü'nde trafik durdu. araçlarından inen sürücüler kornalarını çalarak, Ata'yı andılar, saygı duruşunda bulundular.
SAYGI DURUŞUNA TURİSTLER DE KATILDI
Atatürk'ü annma törenleri çerçevesinde yakalarına Atatürk posteri takan Atatürk Havalimanı personeli de dış hatlar gidiş katında toplanarak saat 09.05’de Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafı ve Türk bayrağının önünde saygı duruşunda bulundu. Yolcular saat 09.05'te çalan sirene önce şaşırdılar ancak İngilizce ve Türkçe yapılan anonsun ardından, sirenlerin nedenini anladılar. Atatürk için yapılan saygı duruşuna yabancı turistlerin de katılması dikkatlerden kaçmadı.
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE“ TEPKİSİ
Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda düzenlenen törene İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ahmet Selamet, 1’inci Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.
Anıta çelenkler konuldu, 09.05'de sirenler çaldı, saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklaL Marşı okundu. Vali Güler, anıt özel defterine "Her 10 Kasım’da olduğu gibi sevgi ve saygımızı teyid etmek üzere buradayız. Yüce Atam tarihin akışını değiştirdiniz. Yıllar geçse de insanlık için esin kaynağı oldunuz. Türk milleti, yüce Ata’sını unutmadı, unutmayacaktır. En büyük eseriniz Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatmak amacındayız. Sizi gönlümüzde yaşatacağız" diye yazdı.
Güler’in anıt özel defterini imzalamasının hemen ardından töreni izleyen 85 yaşındaki sanatçı İlham Gencer, “Ne Mutlu Türküm diyene” diye bağırdı. Elindeki Atatürk posterini de havaya kaldırarak tekrar aynı sloganı atan Gencer’e sivil polis memurları ve vali Güler’in korumaları müdahale etmek istedi. Korumaların ve polisin müdahalesi sırasında Gencer’in elindeki Atatürk posteri yırtıldı. Bu duruma sinirlenen İlham Gencer, “Elimdeki pankart değil bunu yırtıyorsunuz. Ne var bunda Atatürk’ün fotoğrafı var?” dedi. Polis müdahaleden vazgeçince Gencer töreni izlemeye gelen öğrencilerden, “Ne Mutlu Türküm Diyene” diye bağırmalarını istedi. Bunun üzerine Vali Güler’in korumaları “Burası gösteri yeri değil?” diyerek Gencer’i anıttan uzaklaştırdı. Taksim Metro çıkışına kadar polis eşliğinde götürüldükten sonra burada bırakılan İlham Gencer, “Ben siyaset yapmıyorum, Türkçülük yapıyorum” dedi.
Anıtkabir'de düzenlenen tören de Taksim Meydanı'na kurulan sistemle platformdan vatandaşlara izletildi.
CUMHURBAŞKANI GÜL
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 71. yılında Anıtkabir'de düzenlenen devlet töreni ile anıldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığındaki devlet erkanı mozoleye çelenk koyarak, Atatürk'ün manevi huzurunda 2 dakika saygı duruşunda bulundu.
Anıtkabir'deki tören, saat 08.55'de devlet erkanının Aslanlı Yol'da yürüyüşü ile başladı.
Cumhurbaşkanı Gül başkanlığındaki kortejde, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Bakanlar Kurulu üyeleri, kuvvet komutanları, YÖKYusuf Ziya Özcan,MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankara Valisi Kemal Önal, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, siyasi partilerin temsilcileri, bürokratlar ve diğer devlet erkanı yer aldı.
Başbakan Erdoğan Başkanı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye'nin yönü, ekseni bellidir, böyle bir sorunu da yoktur. Türkiye'nin temel ekseni, Batılı gelişmiş ülkeler olduğu kadar, aynı zamanda hem Doğu'dur, hem Kuzey'dir, hem Güney'dir” dedi.
Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca düzenlenen “10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni”nde yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, cumhuriyeti abat edecek, imar edecek programın çerçevesini, “süngü ile silahla kanla elde ettiğimiz zaferden sonra kültür, bilim, teknik, ekonomi gibi alanlarda zafer kazanmak için çalışacağız” sözleriyle ifade ettiğini söyledi.
Milleti refah ve mutluluğa götürecek bu alanlarda güvenle ve başarı ile yürüyebilmenin ise bir şarta bağlı olduğunu dile getiren Erdoğan, “Bu şart şudur: Milletin doğrudan doğruya kendi egemenliğine kendisinin sahip olmasıdır” dedi.
Bu anlayıştan yola çıkarak, cumhuriyetin kuruluş amaçlarına ve ideallerine sımsıkı bağlı kalarak, cumhuriyetin temel değerlerini, kazanımlarını korumak, ülkeyi hak ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak için kararlı bir mücadele vermeye devam ettiklerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Gazi Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti'nin birçok cephede, deyim yerindeyse yedi düvele karşı vatan topraklarını savunduğu bir dönemde askerlik vazifesine başlamıştı. Şam'da 30. Süvari Alayı'nda bölük komutanı iken, Harekat Ordusu'nda kurmay başkanı iken, Trablus Savaşı'nda Tobruk ve Derne'de savaşırken, Balkan Savaşı'nde Gelibolu, Bolayır ve Edirne'yi savunurken, Çanakkale savaşı'nda Anafartalar Grup Komutanı olarak zafere imza atarken, Kurtuluş Savaşımızın başkumandanı iken topraklarımıza göz dikmiş ülkelerin ordularına karşı göğüs göğüse çarpışmalara katılmıştı.
Aynı Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmasının hemen ardından, tüm bu devletlerle diplomatik ilişkileri başlatmış, kin, intikam, nefret duyguları üzerine değil, barış üzerine bir dış politikayı bizzat kendisi inşa etmiştir.
Zira Kurtuluş Savaşı, ülkemizi işgal etmek isteyenlere karşı verilmiş en anlamlı ve nihai cevap olmuştur. Gazi'nin Çanakkale'de ifade ettiği üzere, tüm bu ordular, geldikleri gibi gitmişlerdir. Gazi, yeni dönemde husumeti değil, barışı, uzlaşmayı, diyaloğu, iş birliğini kendisine şiar edinmiş ve bize de bu yolla son derece anlamlı bir miras bırakmıştır.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti, güçlü devleti, barışçı dış politikası, dünyanın 17. en büyük ekonomisi, sağlam toplumsal yapısı ile 'yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesini en somut şekilde yaşatmaktadır. Türkiye'nin, bütün komşularıyla ve bölge ülkeleriyle tesis ettiği ve güçlendirdiği iyi ilişkiler, Atatürk'ün mirasına, ilkelerine sahip ve fikirlerine çıktığını en güzel nişanesidir, tezahürüdür. Esasen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, savaşın ardından yürüttüğü iç ve dış politikanın özü, gayet aşikardır. Türkiye dar kalıplardan çıktıkça, dışa açıldıkça, bariyerleri, engelleri aştıkça, zihinleri özgürleştirdikçe, demokrasi ve insan haklarını çağdaş standartlara ulaştırdıkça, ilerlemeye, kalkınmaya devam edecektir.”