Uluslararası Cannes Film Festivalinde, Türkiye’nin tanıtımına ilişkin faaliyetler yoğun bir biçimde sürüyor.
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un jüri üyeliği ve yarışan Türk filmleri dışında, ziyaretçiler bu yıl 60’ıncı kez düzenlenen Cannes’in her köşesinde Türkiye görüntüleriyle karşılaşıyor.
Film gösterilerinin yapıldığı sarayın tam karşısına aşılan dev İstanbul 2010 afişi, Türkiye reklamlarıyla donatılmış sahile 300 metre mesafedeki
Bodrum guleti ve 100 metrekare büyüklükteki Türkiye standı herkesin dikkatini çekiyor.
Dünya televizyonlarının yayın yaptığı platformun tam arkasına demirlenen bir Fransıza ait Bodrum yapımı "Turkish Delight" adlı tekne de sürekli ekranlarda yer alıyor.
Tekne ayrıca, Türk film ekiplerinin dünya medyası için, basın toplantılarının mekanı oldu. 100 metrekare büyüklükteki Türkiye standı da Cannes’da bulunan tüm dünya sinemasının temsilcilerine evsahipliği yapıyor.
Misafirler, Türkiye standında Türk rakısından, kahvesine, tatlılarından çerezine kadar yiyecek ve içeceklerle ağırlanıyor.
"TÜRKİYE’YE YAKIŞIR TANITIM YAPTIK"
Festival sırasında, Türkiye’nin tanıtımını üstlenen Paris Turizm ve Tanıtma Müşaviri Serpil Varol, "Cannes’e gelen herkesin bir şekilde ve köşede mutlaka Türkiye’yi gördüğünü" söyledi.
Varol, festival boyunca yapılan etkinlikleri şöyle açıkladı:
"Festivalin bir jüri üyesi Orhan Pamuk. Ayrıca Fatih Akın’ın ’Yaşamın Kıyısında’ filmi Altın Palmiyede yarışıyor. Semih Kaplanoglu’nun ’Yumurta’ filmi, ’Yapımcının 15 günü’ kategorisinde yarışıyor. ’Süt’ filminin de atölye kategorisinde proje olarak seçilmiş olması son derece önemli. Bütün bu gelişmeler paralelinde, biz de Turizm Bakanlığı olarak bu yıl festivalde Türkiye’yi tanıtmak için daha fazla ağırlık verdik."
Yetkin Dikinciler: Cannes'da olmanın gururunu yaşıyorum
60. Cannes Film Festivaline katılan Türk filmlerinden "Mavi Gözlü Dev: Nazım Hikmet" filminin başrol oyuncusu Yetkin Dikinciler, "festivale iştirak etmenin gururunu ve keyfini yaşadığını" söyledi.
Dikinciler, "Bu benim Cannes sahillerine, Cannes topraklarına ilk ayak basışım. Türkiye’de halen vizyonda olan filmimiz yarışma bölümünde değil, ancak film pazarında gösterime girecek. Umudumuz; öncelikle tabii Türk sineması adına bu ürün başka ülkelerde vizyona girer. Ya da başka bir deyişle zaten dünya vatandaşı olan Nazım Hikmet dünyadaki diğer sinema seyircisiyle buluşur. Tıpkı şiirleriyle bütün dünyada okuyucularıyla buluştuğu gibi" dedi. Filmde özellikle Nazım Hikmet’in Bursa hapishanesindeki yıllarına odaklanıldığını ifade eden Dikinciler, şunları söyledi: "Senarist Metin Belgin ve yönetmen Biket İlhan, Nazım Hikmet’i Nazım Hikmet yapan sürecin en çok hapishane yılları olduğunu düşündüler. Bu konuda da hem fikiriz zaten. Bir yaratıcının dört duvar arasına hapsedilmesi onun hala duvarlarıyla birlikte yaşadığı anlamına gelmez. Nazım Hikmet kendi de söylediği gibi; tıpkı dışardaymışcasına yaşamaya devam ediyor hapishanede. Ve biz dışardakilerle o hapishane sürecini yaşıyoruz bu filmle."