TBMM eski Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk'a göre Gül'ün cumhurbaşkanlığı yeni Cumhurbaşkanı Halk tarafından seçilene kadar sürer. Ama kendi aday olur ve kazanırsa o zaman mesele yok.
* Başbakan, ’Anayasa hazırlanacak. Ama sonra uzlaşacağız’ diyor. Ne dersiniz, bu kez uzlaşma yoluna gidilir mi?
Açıkça ifade edeyim ki, son Cumhurbaşkanlığı seçimi Anayasa Mahkemesi’nin kararını dikkate almamıştır. Cumhurbaşkanı uzlaşmasız seçilmiştir. Meşruluk tartışmasına girilmez, ama Anayasa Mahkemesi’nin 367’yle ilgili kararına muhalefet var. Kararın gerekçesi de yayınladı. Orada Cumhurbaşkanlığı seçiminin uzlaşmayla yapılması gerektiği söyleniyor.
* Ama sonuçta 367’yi buldular...
- Buldular da Anayasa Mahkemesi, ‘367 kararını, partiler arasında uzlaşmayla, tarafsız bir cumhurbaşkanı seçmek için veriyoruz’ diyor. Demek ki 367 oyun uzlaştığı bir cumhurbaşkanını ortaya çıkarmak gerekiyor. Ama bu olmadı. Bu durum Anayasa Mahkemesi’nin kararına aykırılıktır. Bir ikinci nokta şu; cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili iki anayasa kuralı var. Birincisi üstünden seçim yapılan anayasa maddesi; diğeri de referanduma sunulan madde. 21 Ekim’de bir referandum yapılacak. O referandumla ilgili kanun metninde bir geçici fıkra var; “11. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir” diyor. Eğer o anayasa değişikliği kabul görürse, yani halk referanduma ’evet’ oyu verirse, ortaya çok ilginç bir durum çıkacak. Yüksek Seçim Kurulu, o karar Resmi Gazete’de ilan edildiği gün, yeni seçim için takvim yapmak zorunda. Yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi için... Nasıl ki, referandum kararını Sayın Sezer Resmi Gazete’de ilan ettiğinde, YSK kimseye sormadan referandum takvimi ilan etti. Halk oylaması bittiği gün de, kesin sonuçları Resmi Gazete’de ilan edecek. Geçmiş referandumlarda olduğu gibi...
Kuzu, ‘Kendiliğinden düşer’ diyor ama
* Bu bağlayıcıdır mıdır?
Bağlayıcıdır... Yüksek Seçim Kurulu’nu da bağlar, parlamentoyu da bağlar. Cumhurbaşkanı seçimine geçilmeden önce parlamento bu sorunu çözmeliydi. Çünkü ön mesele buydu. Ama öyle olmadı. Referandum sürecinde yeni bir cumhurbaşkanı seçildi, eski kanuna göre. Aslında 11. Cumhurbaşkanı denmese o kadar önemi yoktu. Şimdi bir nokta karar var. Nokta karar da, “11. Cumhurbaşkanı’nı halk seçer” diyor. Şimdi 11. Cumhurbaşkanı’nın seçilmiş olması, o maddeyi düşürmez.
* AKP milletvekili Prof. Burhan Kuzu, “O madde kendiliğinden düşer” diyor...
Bu ağaçtaki armut değil ki, sallayınca düşsün. Hiçbir hukuk maddesinin kendiliğinden düştüğünü görmedim. Hele bu anayasa kuralıysa hiç düşmez. Benim yorumum şu; Gül’ün cumhurbaşkanlığı, halk tarafından yeni cumhurbaşkanı seçilinceye kadar sürer. Tabii, Gül kendi aday olur ve kazanırsa mesele yoktur.
* Yeniden bir kriz mi yaşayacağız yani?
Maalesef. Bakın, Sayın Erdoğan ne dedi? “22 Temmuz’da iki sandık gelecek önünüze. Bir sandıkta Cumhurbaşkanı seçeceksiniz, diğer sandıkta da siyasi iktidarı.” dedi. Kendi beyanı. Sonra Sayın Sezer, bunları veto etti. Israr ettiler. Eğer Sezer’in veto etmesinden sonra dursalardı mesele yoktu. Kendileri bu açmaza düşmüşlerdir. Bu da neden oldu? Siyasetin hukuka, Anayasa’ya müdahelesinden oldu. Sayın Erdoğan’ın birdenbire vahiy gibi kendisine gelen halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı fikrinden oldu. 21 Ekim’e ne kaldı? 1.5 ay sonra önümüze gelecek bu hadise. Bu tüp bebek gibi bir hadise açıkçası. Kendi kendilerine yaptılar, getirdiler. Kimse de farkında değil. O nedenle Cumhurbaşkanlığı krizi bence şu anda Çankaya’ya taşınmıştır. Düşünün ki, 5-6 aydır Cumhurbaşkanı seçimiyle uğraşıyoruz, didiniyoruz. Sayın Gül’le ilgili iddialar ortaya atılıyor. Karşıtlar var, taraftarlar var. Böyle bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapmışken, 21 Ekim’de bu olacak. Bence yağmur duasına çıkar gibi, AK Partililer duaya çıksınlar. Halk o referandumu reddetsin. Mesele biter. Yoksa yeniden seçim olacak. Tahmin ediyorum, 21 Ekim’den sonra, Ocak ayından itibaren, Cenab-ı Hakk’ın izniyle yeni bir dindar cumhurbaşkanı seçmek için tekrar halk oylamasına gideceğiz.
* Başka bir alternatif yok mu?
Bence yok. Aksini söyleyen biri varsa çıksın neden olduğunu söylesin. Burhan Kuzu kardeşimizin söylediği gibi bu madde kendiliğinden düşmez. Düşürse hukuka saygımız biter. Halk oylamasının hiçbir değeri kalmaz. Oysa üstün hukuk kuralı halkın kararıdır.
AKP’Yİ İKTİDARA TAŞIYAN KAPİTALİSTLER KORKU İÇİNDELER
* TÜSİAD, ideolojik kadrolaşmaya dikkat çekerek, “Diyanet’ten diğer kamu kuruluşlarına AKP döneminde geçenlerin sayısı 1850 oldu” diye bir uyarı yaptı.
Bu bir istatistik bilgi. Türkiye’de olup bitenleri anlayabilmek için bu istatistiğe gerek yok. Öyle birileri Başbakan bile oluyor! Bu çok doğal bir şey. Ama önemsenecek olan nokta, onları oradan alıp tayin edecek makamlara siyasi kişilerin gelmemesini sağlamak. Geldikleri zaman da, gerçekten değiştikleri zaman gelmelerini sağlamak. Bu tayin ve terfi işlerine bakıyorum, hiç de ümit verici gözükmüyor. Bugün görüyorsunuz tayin edilen kimi üniversite rektörleri, kimi müsteşarlar, kimi valiler imam hatip liseli. Bu kadrolaşma aslında bir dayanışma ortaya çıkarmasa önemi yok. Ama kendi aralarında dayanıştıkları için cumhuriyet ilkelerine aykırı bir olgu niteliğini kazanıyorlar. Tabii bu da belli duyarlı çevreleri rahatsız ediyor. Bu nedenle çok kolayca, çok iyimserce halledilebilecek bir sorun değil. Açıkçası, madem konu buraya geldi, şunu söyleyeyim; uluslararası ve milli kapitalizm AK Parti’yi iktidara taşımıştır. Şimdi ikinci kere iktidara gelişinden sonra korku dönemine girdiler. Çünkü onlara ihtiyacı kalmamış bir siyasi iktidarla karşı karşıyalar. İşçi ve memur sendikalarının da gücü azaldı zaten. Bir tek THY’deki işçi grevi bir sonuç vermiştir. Son yıllarda grevlerde elde edilmiş emeğin bir hakkı var mı? Sendikalar, üretimden doğan haklarını kullanabiliyorlar mı? Meydanlarda bağırıyorlar yalnız. Sendikalı işçi sayısı azaldı. Memur sendikaları sürekli çene yoruyor, gösteri yapıyor. Başka da hiçbir işlevleri yok. Yeni anayasada, işçilerin, memurların hakları da düşünülmeli.
Tarih Evren’e cezasını vermiş Hande Ataizi’nin resmini yapıyor
* Kenan Evren’in yargılanmasını önleyen geçici 15. madde kaldırılabilir mi? Hoş Evren, ’Ben öldükten sonra o maddeyi değiştirsinler’ diyor ama...
Kenan Evren’i yargılamak Türk demokrasisine hiçbir fayda sağlamaz. Siyasette geçmişe dönük hesaplaşmalar yanlıştır. Ayrıca hukuka da aykırıdır. O zaman dönüp Yago’yu yazdığı için (Othello’daki, hırslı karakter) Shekespeare’i de mi yargılayacaksınız? Geçmişte hata yapanlar siyasi tarih tarafından yargılanırlar. Siyasi tarih zaten hepimizi yargılıyor. Ama ne zaman? Belli bir süreçte...
t Ama 12 Eylül’de idam edilmiş, gözaltında ölmüş, suçsuz yere hapse atılmış, yüzlerce, binlerce insan var...
Ama Kenan Evren’e talih ve tarih bir ceza vermiş. Hande Ataizi’nin resmini yapıyor. Düşünün bir diktatördü o...
74 YAŞINDA!
“Kaç yaşındasınız?” diye soruyorum Cindoruk’a. “75’e geldim” diyor. Dilek Hanım, itiraz ediyor: “Hayır, 74!” Cindoruk, bildik esprili üslubuyla cevap veriyor: “Tamam, seni teselli edecekse 74 olsun!”
(Vatan)