Devrim Sevimay'ın röportajı
Necmettin Erbakan'ın ağır Osmanlı nezaketi ve incelikli zekâsı tam bildiğiniz kıvamında... Ancak, söyleşimizin önceden belirlenmiş seçim konusunun dışına çıkmasıyla yüzü biraz asılıyor. Daha ısrarcı olursak kırmıyor ama artık sabır göstermeye başladığını da gizlemiyor. Buna karşın Erbakan'ın yıllardır açmadığı 28 Şubat'ın asker boyutuna az da olsa girebildik. Daha konuşulamamış onlarca başlık olmakla birlikte Erbakan'la söyleşimizin ikinci bölümü şöyle:
28 Şubat niçin yapıldı?
Laiklik kılıftı. Asıl üç sebeple bizden hiç hoşlanmadılar: Bir, denk bütçe yaptık. İki, devletin özel bankalardan yüksek faizle borç almasını önleyen havuz sistemini kurduk. Üç, Türkiye'yi İslam ülkelerinin lideri yapacak D-8'leri kurduk. Bu üçü olunca emperyalistler, "Oooo, bu çocuk oyuncağı değil, bu yeni bir dünya kurmaktır" dedi. Biz D-8'leri 15 Ekim 1996'da kurduk, Amerikan hariciyesi 30 Ekim'de kripto yazıp bazı maslahatlara gönderdi.
28 Şubat olur olmaz istifa etmediğinize pişman mısınız?
Hayır, değilim. Çünkü biz bırakıp gidecek adam değiliz.
Sonuçta gitmediniz mi?
Biz 28 Şubat'tan dolayı değil, ortağımız çürük çıktığı için gittik. Ortağımızın içerisindeki 50 kişiyi tehditle Meclis'teki çoğunluğumuzu ortadan kaldırdılar, o yüzden gittik.
Hangi 50 kişi?
Hepsi arkadaşlarımız. Şimdi geliyorlar, nasıl tehdit edildiklerini bize anlatıyorlar. "Beni çağırdılar, tehdit ettiler. Bana Yassıada'daki odamı gösterdiler. Ben bu davadan ayrılacak insan değildim, ama bu tehditler karşısında mecbur kaldım. Çok özür dilerim sizden" diyorlar. Ben bu sözleri hepsinden hâlâ dinliyorum.
Kimlerin tehdit ettiği belli mi?
Bu bir kampanya tarafından yürütüldü. Bunların hepsinin ismi belli. Bunlar çeşitli yerlerde merkezler kurup bu 50 kişiyi çağırdılar ve tehdit ettiler.
Siz Yassıada mı dediniz az önce?
Evet, onlara Yassıada'daki odalarını gösterdiler. Dediler ki, "Askeri ihtilal yapılacak, yaptırılacak ve siz Yassıada'daki şu odaya götürüleceksiniz." Buraya varıncaya kadar tehdit edildiler. Bunun üzerine ortağımız Çiller Hanımefendi geldi, "Maalesef 50 vekilimiz hükümetten desteğini çekti" dedi. Biz de böylece 291 imzayla seçim kararı aldık. Çünkü Çiller Hanım, "Ben seçime gideceğim ve bu 50 kişiyi temizleyeceğim" dedi.
Demirel tersini yaptı
18 Haziran'da istifa etmeseydiniz darbe mi olacaktı?
Hayır, ama bizim koalisyon protokolümüze göre erken seçim kararı alındığında başbakan değişecekti. Biz de verdiğimiz söze sadık olduğumuz için Çiller Hanımefendi'ye, "Hay hay" dedik ve istifa edip başbakanlığı kendilerine bıraktık. Ben Demirel'in önüne 28 Haziran'da önce 291 imzalı kâğıdı koydum, dedim: "Bak, üç ay içinde seçime gidilecek. Bu bir. Ben protokolümüz gereği çekiliyorum, vazifeyi Çiller Hanımefendi'ye vermeniz için. Bu da iki."
Ama, o, ertesi günü bile beklemeden Mesut Bey'i çağırdı ve görevi ona verdi. Çünkü seçim olsaydı biz daha büyük çoğunlukla gelecektik.
Peki Demirel'in görevi Yılmaz'a vereceğini bilseniz yine de istifa eder miydiniz?
Hayır, böyle bir karar alacağına hiçbir zaman ihtimal vermedik. Çünkü, Demirel 30 senelik siyasi hayatı boyunca 226 ne derse, o olur diyen insandır. Biz 291 imza getirmişiz. Hiç aklımızda yoktu, tam tersini yaptı.
"O Yassıada'daki odalara ya biz götürülürsek" diye hiç korktunuz mu?
Hayır hayır, biz yaptıklarımızdan emin olduğumuz için hiç korkmadık.
Bu süreçte asla affetmeyeceğiniz kim?
Tövbe kapısı her zaman açıktır, onun için asla affetmeyeceğimiz insan yoktur.
En kabahatli bulduğunuz?
Millet karar versin.
Siz 28 Şubat'ı planlayanların medyaya ve işadamlarına bir şekilde tesir ettiklerini açık açık söylüyorsunuz, ama, asıl 28 Şubat'ı yapan asker, onları hiç sorumlu tutmuyor musunuz?
Şimdi ben işin o tarafına gitmiyorum.
Neden gitmiyorsunuz?
Gitmiyorum, çünkü, ben biliyorum ki bizim ordumuz Türkiye'nin Milli Görüş'e en bağlı, en sağlam kuruluşudur. Çeşitli etkilemeler olmuştur ve bugüne kadar da birtakım olaylar meydana gelmiştir. Fakat, bu işin aslını değiştirmez. O nedenle bu kabil münferit şeylerden yanlış düşünceler çıkmasını istemediğim için gitmiyorum.
Yani 28 Şubat örneğinden yola çıkarak tüm ordunun zan altında kalmasını mı istemiyorsunuz?
Evet tabii. Ordumuz, bütün tahribatlara rağmen Milli Görüş'ümüz açısından en sağlam kuruluşumuz.
Belki de sanıldığı kadar yekpare değil?
Hayır, onu kabul etmem mümkün değil. Ordumuz 600 bin kişilik bir topluluktur ve tam bir Milli Görüş topluluğudur. Biz ordumuza toz kondurtmayız.
Madem Milli Görüş'lüler o zaman Milli Görüş'e niçin darbe yaptılar?
Şimdi, tabii, burada bu suallerin cevaplarını şu anda verecek değilim, o belgelerde her şey anlaşılıyor. Sadece yaşadıklarımızı gördünüz ve ben gerçeği ifade ediyorum. Bu çalışmaların aslında laiklikle maiklikle ilgisi yoktur. Bunu anlatıyorum size.
200 general ağladı
Kızmanızı göze alarak bir şey sormak gerekiyor, çünkü, şu her iki şık da konuşuluyor. Bir: Erbakan askerlere bir söz söylemiyor, çünkü, çok ciddi bir devlet adamı kimliği vardır ve kamuoyu önünde kurumları yıpratmaz. İki: Erbakan hapse girmek istemediği için daha fazla konuşmuyor?
Hiç alakası yok. Birincisi doğru ve ayrıca da asıl doğru olan benim söylediğimdir: Ordumuzun Milli Görüş'e sahip olduğunu biz kesinlikle biliyoruz. Sizin hiçbirinizin haberi yok. Ben 1960 yılında, ihtilalin arkasından Gümüş Fabrikası'nı kurduğum zaman askerler bana geldi ve "Ne istiyorsun?" diye sordular. "Para mı, döviz mi, ne?"
Ben, "200 generale konferans vermek istiyorum" dedim. Şaşırdılar. Çünkü, ben eğer ABD bize ambargo uygularsa, hiç değilse kendi pistonumuzu kendimiz yapalım istiyordum. Bunun üzerine Milli Savunma Bakanlığı'nın altındaki sinema salonunda 200 general toplandı. Onlara bir saatlik film hazırladım. Filmin iyi gözükmesi için elektrikler söndürülmüştü. Konferansım bittiği zaman elektrikleri açtılar ve bir de baktım ki salondaki 200 generalin 200'ü de ağlıyor. (Bunları söylerken Erbakan'ın gözleri yaşarıyor) Niçin? Çünkü, söylenenlerden öyle etkilendiler ki... Hepsi Milli Görüşçü olduğu için... Bir tane istisnasız... Bunu gözümle yaşadım... Her biri bu kadar temiz insanlar...
O yüzden de askerle zıtlaşmıyorsunuz?
Niçin zıtlaşayım. Ben 200 generalin ağladığını gördüm. Bugün de 200 generali getirin, ben yine ağlayacaklarını ve boynuma sarılacaklarını biliyorum. Zaten, hepsi de Milli Görüş'ten başka çare olmadığını idrak etmeye başladı. Bunu bize gelen çok kıymetli emekli askeri zevat açıkça söylüyor.
(Milliyet)