Devrim Sevimay'ın röportajı
3N1K
KİM: Prof. Dr. Necmettin Erbakan.
NEDEN: Tam 10 yıl önceydi... Refahyol hükümetinin resmi olarak tamamen bittiği 2 Temmuz 1997'den sonra bir daha ne Ankara'nın lacivert salonlarında, ne de medyanın çok tirajlı gazetelerinde gördük kendisini. Yazılı büyük basından en son kime konuşmuştu, 20 yıldır yanından ayrılmayan Özel Kalem Müdürü Mehmet Karaman bile hatırlamıyor. Zaten o da söze "Uzun zamandır Milli Gazete ve Vakit gazetesi dışında ilk kez Milliyet'le görüşmeyi kabul ettiğimin farkındasınız değil mi?" diye başlıyor. Bu aslında bizim de merakımız: Konuşmayı niye şimdi kabul etti Erbakan? Niye daha önceki seçim dönemlerinde değil de 22 Temmuz arifesinde? Bir söyleşiyle SP'nin oylarını artırma hesabı yapmayacağına göre asıl sebep ne? Erbakan'a giderken aklımızda 10 yılın birikenlerinin yanı sıra bu soru da vardı...
NE ZAMAN: 29 Haziran, Cuma.
NEREDE: Balgat'taki konutunda.
AKP iktidar olamazsa ne olur?
Bu AKP'nin sonudur. Çünkü Milli Görüş'ü içlerinde tasfiye ettiler. O tasfiye ettiklerinin hepsi her gün buraya gelip ağlıyor. Zaten onların yönetimi bunları hiçbir zaman insan yerine koymadı. Bu insanların hiçbirine hiçbir şey sorulmadı. Sırf halktan oy almak için kondular.
Geçen seçim öncesinde ne dediler halka; "Biz Erbakan Hoca'nın emriyle kurulduk", "Erbakan'ı cumhurbaşkanı yapacağız", "Hoca da ikili oynuyor..." Köylerde oy almak için insanlara hep "Biz de Milli Görüşçüyüz" diyorlardı. Kentlerde ise "Milli Görüş gömleğini çıkardık..."
Şimdiki aday listelerine bakınca nasıl bir AKP görüyorsunuz; daha merkezde denebilir mi?..
Merkez falan bunlar laf; daha işbirlikçi... Yeni dünyayı öğrenelim: Yeni dünyada sağ-sol-merkez yok. O komünistler zamanındaydı. 90'da değişti bu. İşbirlikçi misin, değil misin? Şimdi AKP Milli Görüşçüleri de tasfiye etti, daha işbirlikçi oldu. Kendi tabanından tamamen koptu.
Zaten bunlara artık parti demek dahi doğru değil. Bunlar bir gecekonduydu. Bir sürü insan bir araya toplanmıştı. Şimdi yarısı tasfiye edildi. Geriye kalanlar ise kendilerinden emin değil. Böyle bir parti olmaz. Bir kere bir davası yok. O yüzden çok kolaylıkla bölünür.
İktidar olsa da mı?
İktidar olsa da bölünür. Çünkü hükümette görev almayanların, talepleri yerine getirilmeyenlerin, menfaatleri verilmeyenlerin hepsi husumet besler. Bir dava için, bir ideal için bir araya gelmiş değiller.
Milli Görüş gömleğini çıkardılar, sadece bölüşüm için bir araya gelmiş bir topluluk haline dönüştüler. Böyle toplulukların yaşaması mümkün değildir. Bu bir saman alevidir, gelir ve geçer. İçeride huzursuz çok büyük isimler var. Geliyorlar, buraya ağlıyorlar. "Mutlaka bunun hesabını soracağız" diyorlar. Bakın, bu yürümez. Bu böyle gitmez.
'İşin kökü kötü, temeli bozuk'
Vecdi Gönül sizin 2000'deki cumhurbaşkanı adaylarınızdan biriydi ve bu dönemde de adı geçti. Ne dersiniz, Gönül aday gösterilse hiçbir kriz çıkmayabilir miydi?
Vecdi Gönül sevdiğimiz, efendi bir insandır. Ama bu krizin temeli şahıslarla ilgili değil. Asıl işin kökü bozuk, temeli bozuk. Önce Tayyip Bey kendisi cumhurbaşkanı olmak için yandı tutuştu. Beceremedi. Arkasından hiç istemeden Abdullah Gül'ü yapmak istedi. Onu da beceremedi. "Halka seçtireyim" dedi, onu da beceremedi. 360 vekille oluyor bunlar. Yahu bir millet, bir partiye daha fazla ne yapabilir?
Ama Başbakan şimdi "Beni Meclis'e 400 vekille gönderin, yoksa cumhurbaşkanı krizi çıkar" diyor?
Bunun bir kırık plağı var: "Ben yapacaktım cumhurbaşkanı önledi", "Bana muhtıra verdiler", "Ee ABD'yle İsrail'le harp mı edeyim?" Bana bak ya... Sana ABD'yle İsrail'le harp et diyen var mı? Ama tabii Milli Görüş gömleğini çıkarınca hidayeti karardı; hayrı şer, şerri hayır görmeye başladı ve şimdi adım adım helake doğru gidiyor. Tövbekâr olup bir an evvel kurtulması lazım. Samimiyetle söylüyorum, milletin bunlara yapacağı en büyük hediye bunları iktidardan düşürmek. Çünkü kalırlarsa çok korkunç olacak.
Ne olabilir çok korkunç?
Gerginlikler korkunç bir şekilde artacak. Dış politikayı yürütemeyecekler. Ekonomi iflas edecek. Borç ve faiz sarmalı dayanılmaz bir hale geldi. Borç 400 milyar doları aştı ve satacak başka bir şey de kalmadı, deniz bitti.
Müdahale olasılığı görüyor musunuz?
Biz bunu hiçbir zaman istemiyoruz ve düşünmüyoruz. Olmasına da lüzum yoktur. Çünkü kendileri görecek durumu ve orada oturamayacaklar. Orası yakacak onları.
Yani kadayıfın altı mı kızaracak?
Bu çoktan teşekkül etti. O yüzden de seçilseler bile yürütmeleri mümkün değil, çok kısa sürede seçime gidecekler.
İki yıl sonraki yerel seçimlerle birlikte mi?
Oraya kadar dahi kalamazlar. Çünkü halk seçimde bir ferahlığa kavuşacağız diye sabrediyor. Ama o da olmazsa bu gerginliğin önünde duramazlar.
Israr etseydi Gül'ü seçtirebilirdi
Cumhurbaşkanlığı sürecinde "Erbakan olsaydı uzlaşmaya çalışırdı" yorumunu yapanlar oldu; doğru mu?
Eve doğrudur, biz olsaydık uzlaşı arardık. Biz kaç defa koalisyon kurduk. Hep uzlaşıyla. 28 Şubat'ın ardından bile parti başkanlarını ziyaret ettik, "Gelin demokrasiyi birlikte koruyalım" diye. Elbette insanlar milli menfaatler etrafında uzlaşmalı, görüşmeli ve bu işi başarmalıdır.
Sizce böyle bir üslup benimseseydi Gül'ü de seçtirebilir miydi?
Israr etseydi bu da olabilirdi. Daha yumuşak bir üslup izler, gider konuşur, anlatır ve bir çözüm ortaya konurdu.
Oturumda da 367 kişi bulunmalı
367'yi Özal'ın cumhurbaşkanı seçileceği dönemde ilk gündeme getiren sizdiniz?
Tabii böyle olması temenni edilir. Yani bir ülkenin cumhurbaşkanı hakikaten büyük bir çoğunlukla seçilmelidir.
Yani toplantı yeter sayısı 184 değil, 367'dir?
Tabii o oyun çıkması için o oturumda da 367 kişinin bulunması lazım gelir.
Yani size Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı aykırı gelmiyor?
Bu benim ilk kez milletvekili seçildiğim 1969'da Meclis'e sunduğum yedi Anayasa değişikliğinin bir numaralı olanıdır. AKP de gerçekten isteseydi beş yıl içinde bunu yapardı, ama yapmadı.
Milli Görüş onun doğal yapısıdır
Arınç'ın "dindar cumhurbaşkanı" çıkışı sizce gerekli miydi?
İçinden geçen arzuyu söylemiş, insanların düşüncelerini söyleme hakkı yok mu? Bu yeni seçim hakkında konuşuyor, eskiler hakkında bir şey söylemiyor ki...
ARINÇ FARKLI
Acaba Arınç hiçbir zaman tam bir yenilikçi olmadı mı, yani hep bir ayağı Milli Görüş'ün içinde mi kaldı?
Evet, Milli Görüş'e hep bağlı kalmıştır. Bu da onun doğal yapısıdır. Milli Görüş gömleğini hiçbir zaman çıkarmamıştır.
Temenni edilirdi ki hepsinde de aynı şekilde kalsaydı.
"Kendini kurtarması için dua ederiz "
Şener'in yeniden milletvekili adayı olmaması ne anlama geliyor?
Bu bir tepkidir; yapılanlara karşı gösterilen tepki...
İstese Saadet Partisi'nin yolu açık mı?
İnşallah, dua ederiz kendisini kurtarması için. Kendisi sevdiğimiz biridir.
"Bir ağabey olarak Gül'ü uyarmıştım"
Gül prensinizdi?
Evet.
Şu anki kırgın ve sinirli halini gördükçe üzülüyor musunuz?
Hiç şüphesiz. Sadece şu an değil, daha Milli Görüş yolundan saptığı anda üzüldük. Nitekim kendisi geldi buraya. 2002'nin bir yaz ayıydı. "Ben size haber vermeden bir şey yapamam. Biz böyle bir teşebbüsün içindeyiz" dedi. Ben de "Bak Abdullah, sen şu anda raydan çıkıyorsun ve uçurumdan aşağı uçmak istiyorsun. Ne yaptığının farkında değilsin" dedim. Bir ağabey olarak uyardım. "Sizlere bu kadar emek verdik, kendinize acıyın" dedim.
Ne yanıt almıştınız?
Meşhur bir söz vardır, "İnsanların başına bir gelecek varsa akılları başlarından gider." Kararlıydı, boynunu büktü ve ayrıldı gitti.
Şu anki pozisyonuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Aslında bize hürmetinde en ufak bir kusur yapmamıştır. Ama şimdi adım adım yok olmaya doğru gidiyor. Bunu bütün Milli Görüş'ten ayrılanlar için söylüyorum.
'HAKKIMI HELAL EDİYORUM' DEMEDİ
Başbakan hastaneye kaldırıldığı anda içiniz cız etti mi?
Hiç şüphesiz, insanlık başka bir şeydir. Kendisinin sıhhat ve afiyet içinde olmasını her zaman temenni ederiz. Hastalanması bizi üzer. Ama bizi asıl ilgilendiren yanlış yola saparak ülkeye ve kendine zarar vermesi. Keşke söz dinleyebilse...
Kırgın mısınız?
Kırgın değiliz, dua ediyoruz
Biraz kişisel alanınıza giren bir soru olacak, ama kendilerine hakkınızı helal ediyor musunuz?
Yaptıklarına ve yapacaklarına göre... Biz millete hizmet edilmesini temenni ediyoruz. İnşallah hatalarını telafi eder. Duamız budur.
Kesin bir şey söylemediniz?
Söylediğimin içinde her şey var.
"Lübnan 23 Temmuz sabahını bekliyor"
"22 Temmuz seçimi Çanakkale Savaşı'ndan bile daha önemli" demeniz sebebiyle merak ediyoruz: 23 Temmuz sabahı eğer yine bir AKP iktidarıyla uyanırsak ne yaşayacağız; sizi endişelendiren tam olarak nedir?
Hemen söyleyeyim: AKP dış güçlerin isteği doğrultusunda Lübnan'da Hizbullah'la savaşmak üzere oraya asker göndermiştir. Şimdi bu ana kadar asker nefesi kesik bekliyor. Ne bekliyor? 22 Temmuz'u bekliyor. Çünkü şu anda Lübnan'da bir çatışma olsa buraya şehitler gelir ve bu AKP'nin aleyhine olur. Millet askerimizin gönderilmesinin hata olduğunu apaçık bir şekilde görür ve AKP'ye oy vermez.
Diyelim ki bekledikleri gün geldi; ne olacak?
Maazallah AKP yine iktidar olursa söylenecek şey çok açıktır: "Biz buraya barış için gelmiştik, ama Hizbullah bize saldırdı. Biz de kendimizi savunmak için savaştık." Niye yapacaklar bunu? Hizbullah'ı silahsızlaştırmak için. Peki neden? Çünkü İsrail elini kolunu sallaya sallaya Lübnan'a ve sonra da Suriye'ye girsin diye. Bu onların dini. Onlar Nil'le Fırat arasını istiyor; Güneydoğu Anadolu ve Kıbrıs dahil. O yüzden bu seçimler Çanakkale Savaşı'ndan bile daha önemli. Biz 22 Temmuz'da iyi ya da kötü idareyi seçmeyeceğiz; var olmayı ya da yok olmayı seçeceğiz. Durum bu kadar kritik. Benim elimden geldiği kadar mitinglere, konferanslara gitmemin ya da şimdi size konuşmamın sebebi de bu. Milletimiz harakiri yapmasın diye.
İyi, ama AKP asker kullanımı konusunda böyle bir angajmana girse dahi asker buna izin verir mi?
Şimdiki şartları görüyorsunuz: Kuzey Irak harekâtıyla ilgili askerin düşüncesi ayrı, AKP'nin düşüncesi ayrı. Çünkü AKP tamamen dış güçlerin emrindedir ve onların planlarını uygulamak için her türlü taahhüdü uygulamak üzere gelmiştir.
Size "Kanıtla" deseler?
Bütün icraatları bunun kanıtı. Ama bize getirilen birtakım bilgilere göre de başlangıçta yapılan pazarlıklarda AKP yetkilileri tarafından "Sizin arzularınızı yerine getirmek kolay iş. Biz asıl meseleye gelelim" dendiğinden bahsedilmektedir. Bu bilgi bize o toplantılara aracılık yapan bazı AKP öncülerinden gelmiştir ve kesin bilgilerdir.
Peki AKP niye bu kadarına razı olsun?
Bunlar sandalye hırsına kapıldılar. Sandalye hırsı öyle bir hırs ki "Ben hem sandalyede otururum, hem idare ederim" diye geldiler. Ama öbür taraf planlarından hiç vazgeçmedi ve bunlara dediklerini sonuna kadar yaptırdı.
milliyet