Dünya basını Türkiye'nin devre dışı bırakılmasını gündeme getirdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gazze operasyonu sırasında İsrail’e yaptığı çıkışlar ve iki ülke arasında gerilen ilişkiler, Uluslararası Kriz Grubu uzmanlarından Hugh Pope tarafından bu sözlerle yorumlandı.
Muhafazakar Amerikan gazetesi Washington Times’ta Iason Athanasiadis tarafından kaleme alınan makalede, Erdoğan’ın Gazze saldırılarına verdiği tepkinin yarattığı olumsuz etkiler değerlendirildi. Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri gerdiği, bunun aksine İran ile yakınlaştığı kaydedilen yazıda uluslararası ilişkiler uzmanları ile Türk ordu kaynaklarının görüşlerine de yer verildi. Gazeteye konuşan eski CIA direktörü Graham Fuller, “Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde hasar görmüştür. İsral artık Ankara’nın göz yumduğu bir ülke olmaktan çıktı” yorumunda bulundu. Uluslararası Kriz Grubu analistlerinden ve “Türk dünyasının büyümesi” isimli kitabın yazarı olan Hugh Pope ise, “Türkiye’nin en büyük sorunlardan birisi Ortadoğu’daki her pastaya parmağını sokması ve her cephede aktif olması. Hayli yetenekli olan Türk dışişleri bakanı oraya buraya koşturacağına bir konuya odaklansa daha başarılı olacak” yorumunda bulundu.
Ordu-hükümet ayrı düşünüyor
Ancak gazeteye isim vermeden konuşan Türk ordu kaynakları İsrail ile olan askeri işbirliği konusunda hükümetle görüş ayrılıklarını ortaya serdi. Bir askeri yetkili, “Tahran için İsrail ile askeri işbirliğimizi bitirmeyi düşünmüyoruz. Ayrıca İran ile eskisinden daha farklı bir ilişki dönemine girdiğimiz de yok. İsrail ile askeri anlaşmalarımız devam ediyor. Türk halkının Gazze konusundaki kızgınlığının bu durumu değiştireceğini sanmıyorum” dedi. Chicago’da bulunan Layota Üniversitesi siyaset bilmi uzmanlarından Güneş Tezscur ise, “Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler ittifak gibi değil sadece dostane. Türkiye’nin yanıbaşındaki nükleer bir İran kendisi için güvenlik ikilemine yol açacaktır” yorumunda bulundu.
BATI BASINI BİR HAFTADIR ERDOĞAN’I ELEŞTİRİYOR
FT: Erdoğan’ın sözleri arabuluculuğa darbe vuruyor
DİPLOMASİ atağıyla komşularıyla ilişkilerini düzelten ve bölgesel sorunlarda arabuluculuk rolü üstlenen AKP, uluslararası övgüler alıyordu. Türkiye, sonunda iki yıllığına BM Güvenlik Konseyi üyesi oldu ve bunu, yeni elde ettiği nüfuzunun bir teyidi olarak gördü. Ama Gazze, Ankara’nın hedefleri açısından en önemli sınavlardan biri oldu. Ankara on yıllardır hem İsrail ile askeri işbirliğini hem de Filistinliler ile diplomatik ilişkileri sürdürme siyaseti izledi. Ama İsrail’in son saldırıları Türkiye’de büyük öfke yarattı. Erdoğan’ın duygusal tepkisi ise Türkiye’nin tarafsız arabulucu konumuna zarar verdi.
THE NEW YORK TIMES: Erdoğan parlak bir performans gösteremedi
ERDOĞAN’IN Gazze operasyonları için kullandığı “insanlık tarihine kara leke düşürdüğü” gibi ifadeler Avrupa’daki analistlerin arasında “şaşkınlık” yarattı. Uluslararası arabulucu profilini yükseltmeye çalışan bir lider için pek parlak bir performans değildi. İki ülke, pragmatik ve stratejik müttefik ve orduları arasındaki işbirliği on yıllardır devam ediyor. Nitekim Erdoğan, Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri kesmesini isteyen muhalefete ’Biz bakkal dükkanını yönetmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetiyoruz’ demişti. Ancak Erdoğan’ın İsrail’e yönelik ifadeleri, Avrupa ve Türkiye’deki analistleri kaygılandırdı.
‘İsrail’e davet edilsek de gitmezdik’
DIŞİŞLERİ Bakanı Ali Babacan, Mısır’daki zirveden sonra İsrail’in katılımcı 5 ülkeyi yemeğe davet edip, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e davette bulunmaması konusunda, “Davet edilseydik de gider miydik, ben hiç sanmıyorum. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanımız o resmin içine girer miydi, ihtimal vermiyorum” dedi.
Türkiye-İsrail ilişkilerinin orta ve kısa vadede etkilenmeyeceğini söyleyen Babacan, “O kadar kan döküldükten sonra, biraz daha vakit geçmesi gerekiyor, İsrail’in somut adımlar atması gerekiyor” diye konuştu.
Yahudi lobisi ayakta
Mektubu imzalayan isimlerden ADL Başkanı Foxman, 4 yıl önce Erdoğan’a “Cesaret Ödülü” vermişti. New York’ta 10 Haziran 2005’te düzenlenen törende konuşan Erdoğan, “Türkiye’de anti-Semitizmin yeri olmadığını” söylemişti.
ABD’nin en güçlü 5 Yahudi örgütü, Başbakan Erdoğan’dan Türkiye’de anti-Semitizme karşı harekete geçmesini istedi. Erdoğan’a 4 yıl önce ödül veren ADL Başkanı, gelişmelerden Başbakan’ın da sorumlu olduğunu söyledi
ABD’nin en güçlü beş Yahudi sivil toplum kuruluşu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yazdıkları ortak mektupla, Türkiye’de yükselen anti-Semitizm (Yahudi karşıtlığı) konusundaki endişelerini dile getirdiler ve Erdoğan’ı gerekeni yapmaya davet ettiler. Ayrıca Milliyet’e konuşan iki kuruluşun yöneticileri, “Bu gidişatın sonuçları ciddi olur” dedi.
American Jewish Committee (AJC), B’nai B’rith, Anti-Defamation League (ADL), Conference of Major American Jewish American Organizations ve Jewish Institute for National Security Affairs’in, Erdoğan’a önceki gün gönderdikleri ortak imzalı mektupta, İsrail’in Gazze politikasının anti-Semitizmi haklı çıkarmayacağı vurgulandı Türkiye’deki Yahudilerin endişe içinde olduğu belirtilerek, isim vermeden resmi makamlar eleştirildi.
“İsrail Konsolosluğu önünde Yahudilere nefret yağdırılıyor. İstanbul’un her yerindeki billboardlarda Yahudi karşıtı sloganlar yer alıyor. Bir mağazanın camına, ‘Sahibi Yahudidir bundan alış veriş yapmayın’ yazılı poster asılıyor” denilen mektupta, “Bugün Türkiye’deki Yahudi dostlarımız, kendilerini kuşatılmış ve tehdit altında hissediyorlar. Ülkede yükselen anti-semitizm ile resmi makamların ortamı alevlendiren söylemleri arasında bir bağ olduğu ortada” denildi.
Bizler dosttuk
Türkiye’deki gelişmeleri Milliyet’e yorumlayan ADL Başkanı Abraham Foxman, gelinen noktada Erdoğan’ın sert açıklamalarının payı olduğuna inandığını belirtti. Foxman, “Türkiye bizim dostumuzdu. Bizler dosttuk... Hâlâ inanamıyorum. Çok üzgün ve şaşkınım. Türkiye’deki Yahudiler tehdit altındalar. İsrail’in politikalarını beğenmeyebilirsiniz. Ama bunu da eleştirmenin bir yolu vardır. Yahudiler kuşatılmış ve tehdit altında hissediyorlar bunda Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı uygulamaların, Başbakan’ın sözlerinin çok büyük etkisi var. Başbakan’ın kelimelerini çok bilinçli seçtiği ortada. Çok sert konuşuyor. ‘Medyayı Yahudiler kontrol ediyor. Onlar beni istemiyor’ gibi cümleler kullanıyor. Biz dosttuk. Bu duruma nasıl geldik?” dedi.
Kongre’de kriz kapıda
AJC Devletlerarası İlişkiler Koordinatörü Jacob Isaacson da, “Bir kaynağı zehirlemeye bir kere başlarsanız bunun nereye varacağını bilemezsiniz. Bu gelişmelerin politik, sosyal ve kültürel yansımaları olur. Türkiye’deki Yahudi cemaati ile yakın temas halindeyiz ve çok endişeliyiz” ifadelerini kullandı.
Washington kulislerinde Başkan Barack Obama yönetimi ile birlikte düğmeye basan Ermeni lobisinin ‘soykırım’ tasarısını bu kez Kongre’den geçirmeye çok kararlı olduğu belirtiliyor. Yıllardır Türkiye’ye destek olan Yahudi lobisininse bu kez ne yapacağı merakla bekleniyor.
Etkili bir cemaat önderi, “Bu kez çok zorlanırız. Eskiden sadece Türkiye haklı olduğu için değil, dostumuz olduğu için de Türkiye’nin tezine destek bulabiliyorduk. Bu noktada bunu söylemem zor” dedi. Bir başka isimse, “Biz bu konuda artık hiç yokuz. Kongre’nin de bu meseleye dahil olmaması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye ve Ermenistan kendi arasında çözsün” dedi.
Mektubun tam metni
Sayın Başbakan Erdoğan,
Size, son günlerde Türkiye’de artan Yahudi karşıtı gösterilerden duyduğumuz derin endişeyi anlatmak için yazıyoruz.
Pekçok olay bizde sıkıntı ve üzüntü yaratıyor. İsrail Konsolosluğu önünde Yahudilere nefret yağdırılıyor. İstanbul’un her yerindeki panolarda Yahudi karşıtı sloganlar yer alıyor. İstanbul Üniversitesi yakınlarındaki bir mağazanın camına ‘Sahibi Yahudidir bundan alış veriş yapmayın’ yazılı bir poster asılıyor. İzmir sinagoguna yapılan saldırı kentteki tek sinagogu da neredeyse kapatılma noktasına getirdi.
Hükümetinizin Gazze politikası ve sizin son dönemdeki çok sert ifadelerinizle hemfikir değiliz. Çatışmanın sorumluluğunun Hamas’ta olduğuna ve İsrail’in kendini savunma hakkını korumaya mecbur olduğuna inanıyoruz. Ama yine de, bu tip fikir ayrılıklarının ne Türkiye’de ne de başka biryerde anti-Semitizm üzerinden yansıtılması haklı kılınamaz.
Türkiye yüzyıllardır Yahudilerin yaşadığı bir toprak olmakla haklı olarak övünür. Ama bugün Türkiye’deki Yahudi dostlarımız kendilerini kuşatılmış ve tehdit altında hissediyorlar. Ülkede yükselen anti-Semitizm ile resmi makamların ortamı alevlendiren söylemleri arasında bir bağ olduğu ortada.
Türkiye’nin bölgesindeki önemli rolünü anlıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ile derin geçmişi olan bir dostluğumuz ve Hükümetiniz ile olan ilişkimize de büyük değer veriyoruz. Daha önceleri anti-Semitizm’i ‘insanlık suçu’ sayan görüşlerinize binaen, derin endişelerimizi bildiriyor ve bu nahoş gelişmeleri bilginize sunuyoruz.
Saygıyla
Mektubu yazan gruplar
American Jewish Committee-Amerikan Yahudi Komitesi (AJC): 1906’da ABD’de Rus göçmeni Yahudiler tarafından kurulmuş en köklü kuruluşlardan. Başkanı David Harris. New York’taki ana merkezi dışında 29 şubesi, 3 bağımsız yan kuruluşu ve ABD dışında da 8 ofisi, 175 bin üyesi ve 50 milyon dolarlık bir bütçesi var.
Anti-Defamation League-İftira ile Mücadele Birliği (ADL): 1913 yılında Yahudilerin adil muamele görmesi ve iftiralara karşı korunması için kuruldu. Başkanı Abraham Foxman, her sene en az iki kere Türkiye’ye gelen ve Ankara’da Başbakan’ı ziyaret eden bir isim. Başbakan Erdoğan’a 2005’te “Cesaret Ödülü” vermişti.
B’nai B’rith: Yahudi karşıtlığıyla mücadeledeki en büyük uluslararası grup. 1843’ten bu yana faaliyet gösteriyor. 50 ülkeye yaygın bir etki ağı var.
Conference of Presidents of Major American Jewish Organisations-ABD Yahudi Dernekleri Başkanları Konferansı (CPMAJO): ABD’deki 51 büyük Yahudi kuruluşunun başkanlarının oluşturduğu bir üst yapı. 50 yıllık bir geçmişi var. Mektuba imza koyan isim İcra Kurulu Başkanı Malcolm Honlein.
Jewish Institute for National Security Affairs-Ulusal Güvenlik İşleri için Yahudi Enstitüsü (JINSA): 1973’teki Yom Kippur Savaşı’ndan sonra kuruldu. 17000’in üzerinde üyesi var. Eski başbakan Tansu Çiller, emekli Orgeneral Çevik Bir ve işadamı Mehmet Emin Karamehmet bu kuruluşun ödül verdiği isimler arasında.