İşte Aydın'ın açıklamalarından satırbaşları:
- Anayasal düzeni rejimi ve ülkenin bölünmez bütünlüğü konusundaki duyarlılıklarını gerek görev gerekse emeklilik yaşamlarında özenle sürdüren kişilerin evlerindeki aramalar ve gözaltıların hukuk çerçevesinde değerlendirmekte zorluk çektiğimizi belirtmek istiyoruz.
- CMK’nın 145, maddesine göre ifadesi ya da sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağırılır, gelmese zorla getirileceği bildirilir. 98.'nci maddeye göre ise çağrı üzerine gelmeyen şüpheli hakkında yakalama emri düzenlenebileceği belirtilmektedir.
- Kanunda doğrudan gözaltı gibi bir müessese bulunmamaktadır. Gözaltını düzenleyen 91.'nci maddeye göre yakalanan kişi cumhuriyet savcısı tarafından bırakılmazsa, gözaltına alınmasına karar verilebilir hükmü de bunu doğrulamaktadır.
- Hukuki durum bu denli açıkken ne yazıkki yapılan soruşturmada önceki gözaltılar gibi bu açık kurallara uyulmadığı ilgili yasal düzenlemelere aykırı hareket edildiği görülmektedir.
- Devletin sorumluluk dönemlerinde ülkenin bölünmez bütünlüğü laik düzen konusundaki duyarlılıkları nedeniyle, bu kişilerden öç alma şeklinde süren soruşturma, hukuk devleti adına bizi endişeye sevk etmektedir.
Ergenekon davasında 2500 sayfalık iddianame düzenlenmesi savunma hakkını zedelemektedir.
- Birbiriyle ilişkisi olmayan sanıkların tek bir davada çözüme gidilmesi, savunma hakkını zedelemektedir.
- Cezaevinde duruşma salonu kurulması olağan yargılama yöntemlerinden sayılamaz.
- Tekil suçlarla ilgili bulunan kanıtlar ve yakalanan şüphelilerin, bölgesinde ilgisi olmayan kişiler gözaltına alınmakta toplumda korku yaratmaktadır. Bu durum demokrasinin temel kurallarına da aykırıdır.
- Yakanan ce gözaltına alınan şüpheli ve tutuklananlarla ilgili iddianame hazırlanmaması, ne ile suçlandıklarını bilmemesi de Anayasamıza da aykırılık oluşturmaktadır.
- Yukarıda sayılan maddelerde belirtilen sakıncalar, bir ülkenin yasa yorumundan kaynaklandığından, AİHM’e yapılacak bir başvurunun da temelini oluşturabilir.
- Şüpheli ve sanıklar ile ailelerinin yapacakları başvuru sonucunda ülkemiz sıkıntı yaşayabilir.
- Hukuk devletinde mevcut konumu ne olursa olsun kimsenin dokunulmaz olmadığı, hukuku çiğneyenlerinde hukuka hesap verecekleri gerçeğinin altını çizmek isteriz.
SORULAR - CEVAPLAR
SORU: Tuncay Güney ile ilgili sorular gönderdi? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Tuncay Güney’in kafa karıştıran bir sürü açıklamaları var. Ancak Güney sanık değil. Net olarak ifade edilmemekle beraber hakkında yakalama kararı olduğu söylenmişse de bu netleşmiş değildir. Tuncay Güney’in cevaplamayı kabul edip etmeyeceği, bu sorulara cevap verip vermeyeceğini şu anda kestirmek zor. Onun söylemlerindeki çelişki bu davayı daha da karıştırır gibi geliyor. Ama biz yargılamaya karışmamak adına fikir beyan etmek istemiyoruz. Bu davaya faydası olacaksa kimden bilgi almak kimi sorgulamak gerekiyorsa bunun yapılması, yargının koşulları içinde yapılması doğrudur diye düşünüyorum.
SORU: Yeni davalar, yeni iddianameler çıkabilme ihtimali ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Bir soruşturmanın bu kadar uzun sürmesi insanlar üzerinde tedirginlik yaratmakta toplumda polis devleti anlayışı doğurmaktadır. Belki de yeni açılacak davalar yeni iddianameler mevcut dosya ile birleştirilecek. Burada sorun, bu kişilerin birbiriyle ilintisi kurulduğuna göre yargılamanın başlamış olması, aradan iki yıl geçtikten sonra yeni bir davanın eklenmesi, o sanıkların birbiriyle yargılanmamaları sorun yaratacaktır. Bu toplumda herkese ulaşabiliriz izlenimi yaratmak istiyorlarsa ve bunun için yargıyı kullanıyorsa, bu bir gün döner bumerang gibi kendilerine de vurur.
SORU: Ergenekon davasında üç ana delil vardı. Birisi Tuncay Güney’in kasetleri, Ergenekon şeması ve bombalardı. Şema kimseye gösterilmedi, bombalar imha edildi. Bu normal bir süreçmidir?
- Önemli olan bütün bu yargılama süreci içerisinde bir sefer savcılara düşen sadece aleyhe olan delilleri toplamak değil, sanıkların lehine olan delillerin de toplanmasıdır. Ama bunların hiçbirisi bunu gerçekleştirilmedi. Savcıların görevi savmak değil, bu görevi yerine getirerek delilleri de ortaya koymaktır. Ama söylediğiniz gibi bir kişinin ifadesinden bahsediliyor ortaya gelmedi. Şemadan bahsediliyor ortaya gelmedi. Suçlanan kişilere baktığınız zaman ülkesiyle ilgili her duyarlılığı göstermiş insanların, bugün bir soruşturmaya dahil edilme çabası görünüyor. Bunun biz doğru olmadığını ifade etsekte, halkımızın kafası karışık bile olsa, kafalarında bir ayırıma gittiklerini, bir kaosun yaratılmak istendiğini, bir dava üzerinden rejim kavgası yaratıldığını kimsenin görmeyeceğini düşünmüyorum. Yargıçlar ellerinden geleni sonuna kadar yapsalar dahi, sonuçlandırılmaması gibi her türlü gayret gösteriliyor. Ankara’daki Danıştay davasının bu dava ile birleştirilmesi konusundaki bozma, birleştirilmesi halinde bu davanın uzayacağı gözlerden uzak tutulmaktadır. İleride başka davalarında bu dava ile birleştirilmesi, bu soruşturma ucu açık şeklinde kullanılarak, bu sıkıntı giderilmeden bu işlemin bitirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama ne soruşturma sonuçlanacak ne de o dava kısa sürede sonuçlanacak gibi görünmüyor.
SORU: Son iki operasyonda TSK’ya yönelik ciddi gözaltılar oldu. Emekli paşalar gözaltına alındılar. Bunun nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu değerlendirmemiz basın açıklamamızda var. Çok kısa bir süre önce Genelkurmay Hukuk Müşavirliği yapmış, MGK Genel Sekreterliği yapmış, Yargıtay Onursal Başsavcısı'nın evinde arama yapılması ve gözaltına alınmaları gerçekten eğer suç şüphesi varsa, bir sorun yok. Ama ortaya önce şahsı yakala, sonra delili araştır. Bu kabul edilemez. Hiç kimsenin yargı üstünden siyaset yapma hakkı yoktur ve bir gün bunların da savunulmaya ihtiyacı olacaktır diyorum.