İsviçre, savunma hakkımı kullanmam için İsviçre’ye gitmeme izin vermiyor. Aslında Türkiye-İsviçre dostluğu üzerindeki karabulutlar dağılmaktadır. 24 Temmuz 2005 Lozan Harekatı’nda, milletimize İsviçre’deki Ceza hükmünü üç yıl içinde kaldırtacağımız sözünü vermiştik. 23 Temmuz 2005 günü bizi gözaltına alarak sorgulayan Winterthur Savcısı’na şunu söylemiştik: “İsviçre parlamentosunun kararlaştırdığı kanun, İsviçre anayasasına aykırıdır. Önümüzdeki yıllarda İsviçre parlamentosunun bu hatayı bertaraf edeceğini göreceğiz.” Sözümüzü tutmanın mutluluğu içindeyiz. İsviçre Adalet Bakanı Cristoph Blocher, 24 Mayıs 2007 günü İsviçre basınında yayımlanan açıklamasında, İsviçre Ceza Kanunu’ndaki soykırımı inkar suçunu kaldıracaklarını veya maddenin fikir özgürlüğüne aykırı yönlerini değiştireceklerini açıkladı. Adalet Bakanı, bu konuda hazırladıkları tasarıyı bir ay içinde Milli Meclis’e (Nationalrat) sunacaklarını belirtti.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün (28 Haziran 2007, Perşembe) Partisinin İstanbul İl Merkezinde bir basın toplantısı yaparak, İsviçre’nin kendisine vize vermediğini açıkladı. Perinçek, şu bilgileri verdi:
SAVUNMA OLANAKLARI YOK EDİLİYOR
Ankara’daki İsviçre Büyükelçiliği, vize için yaptığımız başvuruya şu ana kadar olumlu bir cevap vermemiştir.
Cuma günü, yarın yurtdışına çıkıyorum. Cumartesi günü İsviçre’ye giderek, Federal Mahkeme’ye yapacağım temyiz başvurusu için, avukatımla görüşeceğim ve hazırlıkları tamamlayacağım. Aynı zamanda Winterthur’da bir konferans vereceğim ve Avrupa basınını davet ederek bir basın toplantısı yapacağım.
Bilindiği gibi, Lozan’daki yargılama temyiz aşamasındadır. Lozan polis Mahkemesi’nin sözümona soykırımı inkar suçu işlediğim gerekçesiyle verdiği mahkumiyet kararına yaptığımız itiraz Lozan Kanton Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Şimdi İsviçre’nin en üst temyiz katı olan Federal Mahkeme’ye başvuruyoruz.
HAKSIZLIK HAKSIZLIĞI GETİRİYOR
Çok garip bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz, Beni yargılayan İsviçre devleti, İsviçre’ye gitmem için vize vermiyor.
İsviçre devletinin benim İsviçre’ye gitmemden kuşku ve kaygı içine düşmesi, yaptıkları haksızlığın vardığı boyutları yansıtıyor.
Ermeni soykırımı yalanını kabul etmeyenleri hapse atmak gibi bir Ortaçağ uygulaması, başka Ortaçağ uygulamalarını da ister istemez gündeme getirmektedir. İsviçre topraklarına ayak basamayan, İsviçre’de avukatıyla görüşemeyen, İsviçre makamlarına dilekçe veremeyen bir insan nasıl yargılanacak?
İsviçre’nin bugün vizeyi vermesi için bugün son gündür. Bu hukuk dışı ve dostlukla açıklanamayan uygulama, çağdaş bir hukuk devletinin uygulaması olamaz. Hemen düzeltilmesini bekliyorum.
NE VAR Kİ KANUN KALKIYOR
Aslında gelişmeler Türkiye İsviçre dostluğu üzerinde dolaşan karabulutların dağılması yönündedir.
İsviçre Adalet Bakanı Cristoph Blocher, 24 Mayıs 2007 günü İsviçre basınında yayımlanan açıklamasında, İsviçre Ceza Kanunu’ndaki soykırımı inkar suçunu kaldıracaklarını veya maddenin fikir özgürlüğüne aykırı yönlerini değiştireceklerini açıkladı. Adalet Bakanı, bu konuda hazırladıkları tasarıyı bir ay içinde Milli Meclis’e (Nationalrat) sunacaklarını belirtti ve konuyu tartışmaya açtı.
İSVİÇRE ADALET BAKANI
PERİNÇEK’İN AVUKATI PROF. MOREİLLON’A DANIŞTI
İsviçre Adalet Bakanı Christoph Blocher, bu açıklamadan önce aralarında Doğu Perinçek’in avukatı Prof. Dr. Moreillon’un da bulunduğu beş seçkin uzmanla görüştü ve fikirlerini aldı. Prof. Dr. Laurent Moreillon, hem Perinçek’in avukatlığını yapıyor; hem de İsviçre Adalet Bakanı Blocher’in beş kişilik danışma heyetinde yer aldı. Avukat, Adalet Bakanı’na Perinçek’in mahkemeye verdiği 90 kilo Rus ve Ermeni belgesini özetleyerek, bu ceza hükmünün Ermeni meselesine uygulanamayacağını anlattı. Perinçek’in avukatı, varolan hükmün bilim ve düşünce hürriyetine aykırı bulunduğunu da gerekçeleriyle belirtti.
MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTTUK
24 Temmuz 2005 Lozan Harekatı’nda, milletimize İsviçre’deki Ceza hükmünü üç yıl içinde kaldırtacağımız sözünü vermiştik. 23 Temmuz 2005 günü bizi gözaltına alarak sorgulayan Winterthur Savcısı’na şunu söylemiştik:
“İsviçre parlamentosunun kararlaştırdığı kanun, İsviçre anayasasına aykırıdır. Önümüzdeki yıllarda İsviçre parlamentosunun bu hatayı bertaraf edeceğini göreceğiz.”
Yine 8 Mart 2007 günü Lozan Mahkemesi’nde yaptığım savunmada İsviçre’nin bu kanunu değiştirmek zorunda olduğunu belirtmemi, Savcı “küstahlık” olarak nitelemişi. Söylediğim şuydu:
“İşte bizim yaptığımız “provokasyon” diye suçlanan eylemler, İsviçre devletini kanunu değiştirme noktasına getirmiştir. Demek ki yapılan iş provokasyon değil, İsviçre’ye yardımdır. Bana uygulanmak istenen kanun maddesi, Ermeni soykırımı açısından ölmüştür. Artık bu ölüyü ortadan kaldırmak gerekmektedir.
Kanunlar da ölürler ve defnedilirler. Yapılması gereken ve kaçınılmaz olarak yapılacak olan budur.”
Sözümüzü tutmanın mutluluğu içinde milletimize bu raporu veriyoruz.
BÜTÜN DÜNYAYI ETKİLEYECEK
Bilindiği gibi Avrupa Birliği, bir süre önce Avrupa ülkelerinde asılsız Ermeni soykırımını inkar edenleri cezalandırma kararı almıştı.
İsviçre’de mücadele ederek aldığımız bu sonuç, kuşkusuz Avrupa ülkelerinin Türkiye düşmanı tutumlarına ağır darbe indirmektedir ve süreci tersine çevirecek sonuçlar doğuracaktır.
YURTDIŞINDAKİ BEŞ MİLYON YURTTAŞIMIZI
AYAĞA KALDIRMA MÜCADELESİNE DEVAM EDECEĞİZ
KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın başkanlığındaki Talat Paşa Komitesi olarak, yurtdışındaki beş milyon yurttaşımızı seferber ederek, Ermeni soykırımı yalanını çiğneye çiğneye yok etme çizgisinin başarısını milletimize sunuyoruz. Böylece Lozan 2005, Berlin 2006, Lozan 2007 ve Paris 2007 harekatlarında uyguladığımız başı dik ve atak dış politikanın doğruluğu ispatlanmış bulunmaktadır. Ermeni soykırımı yalanına karşı yurtdışındaki beş milyon yurttaşımızı seferber etmeye devam edeceğiz. Türkiyemize karşı düşmanlığı, emperyalist merkezlerden göğüsleyecek ve geri püskürteceğiz.
Milletimize, Fransa ve Almanya başta olmak üzere yeni başarılar kazanacağımız sözünü veriyoruz.
EK
Tagez Anzeiger, 24.05.07
Blocher ırkçılığı cezalandıran maddeye saldırısını sınıyor
Almancadan çeviren: Yunus Soner
İsviçre Federal Konseyi üyesi Christoph Blocher ırkçılığı cezalandıran maddeyi ya kaldırmak ya da yumuşatmak istiyor. Dün akşam Blocher sözkonusu kanun değişikliği için çeşitli önerilerini tartışmaya sundu.
Bettina Mutter, Bern
Christoph Blocher’in ırkçılığı cezalandıran hüküm konusunda sahip olduğunu söylediği „karın ağrısı“nın sonuçları geliyor. Bir çalışma grubu sözkonusu maddenin değistirilmesini ya da tamamen kaldırılmasını tartışıyor. Mart ayında Adalet Bakani Blocher „Tages-Anzeiger“ gazetesine yaptığı beyanda, „içinde bulunduğumuz yarıyıl“ içinde Federal Konsey’e kanun değişikliği önerisini sunacağını belirtmişti.
Bu amaçla Blocher dün akşam uzmanları topladı. Birçok uzmanın arasında Freiburg’lu ceza hukuku profesörü Marcel Niggli, ırkçılık uzmanı Hans Stutz, ama aynı zamanda soykırımı inkar ettiği için mahkum edilmiş Doğu Perinçek’in avukatı Laurent Moreillon da görüşlerini bildirdiler. Diğer yandan „Weltwoche“ dergisinin genel yayın yönetmeni Roger Köppel ve İsviçre’li Irkçılığa Karşı Komisyon’nun Baskanı Georg Kreis da bu konuda düşündüklerini dile getirebildiler.
Oysa daha Mart ayında, İsviçre Halk Partisi’nin (SVP) bir delege toplantısında Blocher Kreis hakkında küçük görücü açıklamalarda bulunmuş ve Kreis’in protestolarına yol açmıştı. Bu Blocher ve Kreis arasında yaşanan birçok çatışmadan sadece biriydi. Dünkü toplantı öncesinde Kreis, ceza maddesini değiştirmek için herhangi bir neden görmediğini söylemişti. Blocher’in uzmanları ise 20 sayfalık bir raporda ceza maddesinin „kamuoyunda tartışmalı“ bulunduğunu öne sürüyorlar. Ve uzmanlarin ortaya attığı soru: „acaba ırkçılığa karşı bir kanun İsviçrelilerin kendi kimliklerini koruma hakkını ya da kendilerini yabancılardan ayırma hakkını uygunsuz bir ölçüde kısıtlamaz mı“. Bunun ardında, Blocher’in kanunun fikir özgürlüğünü kısıtladiğı yönündeki eleştirisi yatıyor. İsviçre Halk Partisi’ne üye Federal Konsey Üyesi (Bakan) Blocher somut olarak şu seçenekleri ele alıyor: Irkçılığı cezalandıran maddenin ceza ve askerlik yasalarından tamamen çıkartılması. Şu anki haliyle bu madde aşağılayıcı, ırkçı ideolojileri yayan açıklamaları, ırk düşmanı propaganda eylemlerini ve soykırımı inkarı cezalandırıyor.
Soykırımların inkarının cezalandırılmasının kaldırılması
Gerçi bu noktayı Blocher’in uzmanları fikir özgürlüğü açısından çok önemli buluyorlar. Ancak diğer yandan tanımlama meselesini de en büyük sorun olarak görüyorlar. Çünkü inkar edilen olayın bir soykırım oluşturup oluşturmadığına hep bir hakim karar veriyor. Blocher, sadece uluslararası mahkemelerin, Federal Konsey’in ya da tarihçi kurullarının soykırım olarak değerlendirdiği olayları ceza yaptırımına bağlamak istiyor.
Diğer bir öneri ise, sadece Yahudilere karşı yapılan soykırımın inkarının cezalandırılmasını öngörüyor ve diğer soykırımları ve insanlığa karşı suçları kanun dışında tutuyor. Blocher’in kendi uzmanları burada kuşkulular. Onlara göre Parlamento kanunu yaparken açık bir şekilde soykırım tanımını Yahudi soykırımı ile sınırlamaya karşı çıkmış.
Daha açık bir mahkeme pratiği
Bu yaklaşıma Zürih’ten Ulusal Konsey üyesi Yeşil Parti’li Daniel Vischer de katılıyor. Ulusal Konsey Hukuk Komisyon’unun başkanına göre, „her kısıtlama statükodan kötüdür“. Ancak Vischer’e göre gelecekte daha açık bir mahkeme pratiğine ihtiyaç var. Ayrıca Vischer, Adalet Bakanı Blocher’in amaçlarını paylaşmıyor. Gerçi Vischer, kendisinin „ırkçılık maddesinin şiddetli bir taraftarı olmadığını“, ancak maddenin bugünlerde kaldırılmasının yanlış bir işaret vereceğini öne sürüyor. Vischer’in isteği kanunun „tek taraflı uygulanmaması“ ve böylece „Müslüman vatandaşların da kanun tarafından korunması.“
İsviçre Periçek'e vize vermiyor!
Doğu Perinçek: "Beni yargılayan İsviçre devleti, İsviçre’ye giriş vizesi vermiyor!"
DOĞU PERİÇEK'İN BASIN AÇIKLAMASI