Her gün onlarca okurumla sosyal paylaşım sitelerinde elimden geldiğince sohbet etmeye dertlerini dinlemeye çalışıyorum ve aynı zamanda mail sayfama her gün onlarca e-posta gelmektedir. Bütün bunlardan derlediğim ve adına kâğıt üzerinde yaşayan kadınlarımız dediğim Türkiye’mizin acı gerçeğini sizlerle paylaşmak istedim.
Birçoğu henüz çocuk olamadan-genç olamadan kadın olmuşlar! Kendilerine Anadolu’da ev hanımları deniyor. Hani bir form doldurmamız gerekince soruyor ya annenizin adı-mesleği işte mesleği kısmına ev hanımı yazdığımız kadınlardan söz ediyorum!
Mesleği ev hanımı: belki de gayri ihtiyari seçmiş oldukları bu meslek dolayısıyla, kendileri ev sınırlarının dışına dahi bir izne tabi olmadan çıkamıyorlar.
Çoğu zaman kendi istek ve arzuları doğrultusunda giyinemiyorlar, alışveriş yapamıyorlar! Öyle kafalarına göre makyaj yapamıyor, eşlerinin ya da eş yakınlarının istemediği şeyleri giyemiyor, özellikle kayınvalidelerinin istemediği şekilde davranamıyorlar.
Bu meslektekilerin amirleri, şefleri, müdürleri oldukça fazladır. Emeklilik ve sosyal hakları yoktur. Çocukları bile babadan kolaylıkla bir ihtiyacı için para isteyebilirken, onlar üç kuruş istese; üç yüz çeşit soruyla karşılaşırlar.
Bir bankaya gidip 100 lira kredi istese; mesleğiniz-aylık geliriniz nedir? Diye sorarlar. sonrada kredi başvurunuz uygun görülmedi deyip geri yollanırlar yani yüz liralık kredileri bile olmayan bir garip meslek sahibidirler.
Dış dünyaya gayet iyi hoş ve mutlu bir işlerinin olduklarını yansıtmakta adeta yaşam biçimleri olmuştur. Ağız dolusu kan bile yutsalar, dış dünyadan biri gördüğünde: kızılcık şurubu içtim derler!
Ama birde onları gerçekten size güvendikleri, sizi dost, size arkadaş sizi kardeş bildikleri zaman, -ebeveynlerine bile anlatamadıkları gerçekleri- dinlemeye görün!
Çocuk olmadan kadın olanlardan duyduğum en acı gerçekte; ailelerinin izni ile yasal boşluklardan faydalanarak resmen kadın sayılmaları… Ve daha erkeğin ne olduğunu öğrenemeden, gerdek gecesi karşılarında gördükleri genelde babaları, ağabeyleri yaşındaki çıplak adam karşısında: bayılanlarını mı desem yoksa korkudan altına çişini yapanlarını mı yoksa korku çığlıklarıyla gözyaşlarına boğulanlarını mı?
Kâğıt üzerinde evli olmak çok zor… Çaresizlikten evlisiniz sizi evde eş olarak görmüyor kimse! Hani eş olmak, eşit olmaktır derler ya! Koca dedikleri, para vermez alıp bir yere götürmez, gezdirmez, (kendi gezer yer içer başka kadınlarla olur ve yetmez gibi birde anlatır) sadece ot gibi yaşarsın… Dışarıdan bakınca evli ama içerde rahibesin, senin hiç değerin olmaz, kaçmak istersin kimsen yok kaçamazsın…
Çaresizsin bir erkek, elindeki kadını köleleştirmiştir evin içinde… Kâğıt üzerinde evli olmak her şeye aç kalmaktır! İnsan gibi yaşayamadığını aslında kimseler bilmez! Sen dışarıdan evlisin ama evde öyle değil işte… Herkes senin bir evin olduğunu düşünürken, -senin de evli olduğunu bilirken- aslında sen o evin içinde sadece bir çalışan sadece bir kölesin mesleğinin adı da: ev hanımı!
Boşanmak istediklerinde pardon meslekten ihraç edilmek ya da istifa etmek istediklerinde: şiddet, zulüm, dayak, küfür envayi türlü işkenceler (yüzüne kezzap dökülenini de gördük) daha neler neler!
Hadi tüm bunlardan kaçtı kurtuldu, hâkim sorar: - kızım neden boşanmak istiyorsun pardon gene yanlış yazdım! Hâkim sorar iş mahkemesinde – kızım neden istifa ediyorsun, yediği dayaklar, duyduğu küfürler yüzünden korkudan mahkeme huzurunda bile konuşup kendini savunamaz, korku öyle çok yer etmiş ki içinde dayak yiyorum hâkim bey diyemez… Ya da bütün bunları boş ver bütün bunları bırak bir yana hiç dayak yemese, hiç küfür işitmese bile insan gibi yaşamıyor ki!
İnsan gibi sağlıklı koşullarda mesleğini icra edemiyor ki!
Adı Ayşe-Fatma-Emine ya da her neyse mesleği ev hanımı işte! boşanmak daha doğrusu istifa etmek istiyor, sebebi birikimmiş! Karar: 6 ay sonra tekrar gel, somut delil yok, dayak yediğine dair tutanak yok, elinde darp raporu yok iyi tamam bunlar yok da ama ben insan gibi yaşamak istiyorum diyemiyor.
Bin tane aydın yetiştirme ey ülkem! Bir tane kadın yetiştir! Bir tane kadın yetiştir ki haklarını bilsin, insanca yaşamayı bilsin, bu dünyada oluşunun farkındalığına varabilsin! Bir tane kadın yetiştir ki! Kadın üretsin, kadın adam yetiştirsin, kadın aydın yetiştirsin, senin ülken aydınlar, ışıklar, adamlar ülkesi olsun… Bir tane kadın yetiştir ey ülkem! !denizbatu!
İşte X adlı okurumdan aldığım ve çok duygulandığım maillerden bir tanesi:
17 yaşında annesiz babasız ortada kaldım. 20 yaşına kadar süründüm kimin kapısında kaldımsa bogaz tokluguna beni hizmetci gibi kullandılar önüme çıkan iılk adanla evlendim evlenmez olaydım genç kızlıgımı yaşamadım evlendım eve kapatıldım saçlarım erkek gibi kertirdi makyaj yasak kolsuz giymek yasak sokak yasak para vermez paraları bile tanımıyorum bir ekmek kaç para bilmiyorum beni hiçe sayıyorr gözümün önünde kadınlara asılıyor 3 günlükevliydim eyer ailem olsaydı kaçacaktım insan 3 günlük karısına dışarda kadınla nasıl yattıgını anlatırmı kızlıgımı yaşayamadın kadınlıgımı yaşayamadım insan senede bir günmü karısıyla yatar kadınlıga hasret ot gibi yanlız başına evde otur 87 yılında odamı ayırdım benim gemlikte evimi zeytinlitlerimi satttı apartman yaptı üzerine geçirdi çok parazı sapık adam sadece bir daire istedim alamadım apartman sahıbıyız ama hiç param yok vermez alt katta komşuyla kırıştırırken gördüm diye beni dövmeye kalktı dayanamadım her seferinde üzerime geliyor kadın sıgınma evinde kaldım geçen sene çok köüt diye geri eve geldim boşansam sokaktayım kızlıgımı kadınlıgımı yaşayamadım her şeye aç yaşıyorum dişardan evlı içerden rahibe bu erkekler neden eşlerini aldatırlar eşleri ögrenimmnce ondan soguyacak hiç umurlarrında degil 56 yaşındayım ama bu hayatta 56 gün yüzüm güldü diyemem…