Kılıçdaroğlu, ‘iki dilli yaşam’ ve ‘özerklik’ tartışmalarına Belçika örneğini gösterdi
CHP lideri, resmi dilin yanında ikinci bir dilin doğru olmayacağını belirtti. Kılıçdaroğlu, “Belçika örneği burnumuzun dibinde duruyor. Farklı diller konuşulduğu için ikiye bölünmüş durumda. Gerçek önümüzde dururken niye kötü bir örneği getirmek istiyoruz. Bu çıkışlarla toplumu kaynaştıramazsınız. Politikacının görevi bölmek değildir” dedi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BDP ve DTK’nin iki dil ve demokratik özerklik talebi konusunda Belçika örneğini vererek, “Belçika örneği burnumuzun dibinde duruyor. Farklı dil konuştukları için ikiye bölünmüş durumda. Bu çıkışlarla toplumu kaynaştıramazsınız. Türkiye, ayrışma sürecine giriyor” dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin anayasa ve yasaları olduğunu, resmi dilin yanına bir ikinci dil konmasının doğru olmayacağını belirterek, “Anadil konusunda sorunumuz yok. Türkçeye karşı seçenek gibi konması doğru değil. Politikacıların temel görevi, entegre etmektir, bölmek değildir” diye konuştu. Bu çıkışlarla toplumun kaynaştırılamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Belçika örneğini verdi. Kılıçdaroğlu, “Politikacının temel görevi barışı, huzuru sağlamaktır. Belçika örneği burnumuzun dibinde duruyor. Farklı dil konuştukları için ikiye bölünmüş durumda. Gerçek önümüzde dururken niye kötü bir örneği getirmek istiyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Demokratik özerklik talebini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, her ilin zaten kendi belediye başkanını seçtiğine dikkat çekerek, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğini ancak siyasi özerklik taleplerinin üniter devlet yapısına aykırı olduğunu vurguladı. Türkiye’nin bu noktaya gelmesinde AKP’nin açılım politikalarının yattığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Başından beri öyleydi, ‘ülkeyi bölüyorsunuz’ dendi. Ama uyarılar dikkate alınmadı” diye konuştu.
‘Kime ne söz verildi?’
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu konuda sessiz kalmasının dikkat çekici olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Kapalı kapılar ardında kime ne söz verildi? Türkiye, ayrışma sürecine gidiyor, iktidar sessizliğini koruyor. Ne görüşmeler yapıldı, ne sözler verildi bilmiyoruz. Böyle bir iktidar olabilir mi? Ülkenin ciddi sorunları kapalı kapılar ardında görüşülmez. Parlamentoda kapalı oturumda da görüşülmüyor. Dışarıdan birilerinin dikte ettiği metinler mi var?” dedi.
Bayrak ve sembol taleplerine ilişkin olarak da Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağının şehitlerin kanıyla sulandığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Göğsümüzü gere gere göndere çektiğimiz, önünde saygı duyduğumuz tek bir bayrağımız var, her yurttaşın bayrağı” diye konuştu.
Türkiye’nin böyle devam etmesi durumunda süratle ayrışmaya doğru gideceği uyarısında bulunan Kılıçdaroğlu, hükümetin sessizliğini koruyarak adeta bu sürece katkı yaptığını söyledi. Terör örgütünün ateşkes ilan etmesiyle BDP ve DTK’nin talepleri arasında bir bağlantı olup olmadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Bu süreci AKP iç politikada kullanmak istiyor. Seçimlere kadar kazasız belasız gideyim, oy alayım diye bu taleplere sesini çıkarmıyor” dedi.
Bu durumdan iktidarın sorumlu olduğunu, hukuku çalıştırması gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Tank alsın, top alsın demiyoruz. Bu ülkenin savcıları, yargıçları var. Ancak bunlar da AKP’nin talimatıyla hareket ediyor. İktidar bağımlısı yargı olabilir mi?” diye konuştu