Dünyadan ve Türkiye’den birçok bilimadamıyla yola çıkan Fransız araştırma gemisi L’Atalante, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Marmara Denizi’nin altında kalan sırlarla dolu kısmı üzerindeki araştırmalarını tamamladı
Araştırmadaki üç bilimadamından deprem uzmanı Prof. Dr. Celal Şengör, olası bir depremde yıkımın daha büyük olacağı konusunda uyarıyor:
Fransız araştırma gemisi L’Atalante’nin araştırması tamamlandı. Ve Tuzla’da yeni yeni çökme alanları tespit edildi. Bu Marmara Depremi’ni nasıl etkiler?
Tuzla’nın güneyinde büyük bir yer kayması olduğu zaten biliniyordu. Bu, bizim 1999 depreminden sonra yaptığımız ilk çalışmada ortaya çıktı. 17 bin sene öncesinde Marmara’da çok büyük bir su altı kayması olmuş. Bu su altı kayması bugün olursa, yine çok büyük bir facia yaratır. Büyük bir tsunami’yle, Marmara’nın etrafını perişan eder. Biz de dedik ki, “Dalış esnasında bunu da inceleyelim ve yapılarına bakalım.” Türkiye’de ilk kez oraya ben daldım. Ve üçgen şekilli, çok büyük bir yapı ortaya çıkardık. Birincisi bu su altı kaymasının etrafındaki bütün tabakalar, bir kere kaymanın olduğu yere doğru eğimliydi. Bu kayma için çok müsait bir yer demekti. Dolayısıyla burada zaten hep kayma da olurmuş. Ayrıca, tabakaların birleşimine baktık. Hepsi deniz içinde çökelmiş kil taşından oluşuyordu. Dolayısıyla, kil taşları da kaymaya en müsait olan kayalardır. Üçüncüsü de, bunların üzerinde daha önceden oluşmuş yapılar bulduk. Bu kaymanın oluştuğu kopmalar da daha önce meydana gelmiş yapılar üzerinde olmuş.
Bu ne anlama geliyordu?
Bu çok enteresan bir bulguydu. Çünkü Marmara’nın Kuzey sahanlığının diğer taraflarında da böyle şeyler olabileceğini düşündük. Ekipteki bir diğer bilim adamı Fransız Pierre Henry, benim daldığım yerin biraz daha ilerisine, adaların önünde henüz heyelan olmamış bir yere daldı. Oradaki yapı benim bulduğum yapının aynısıydı. Orada da kayma olabilir. Dolayısıyla, deprem olduğu takdirde, Marmara’nın iki tane ilave tehlikesi var artık. Bunlardan biri, Marmara’nın güneyindeki Çınarcık’taki fayla tetiklenebileceği ve bu tetiklenme neticesinde 7,6 büyüklüğünde deprem gerçekleştiği takdirde, bunun hemen akabinde 7’lik bir deprem daha olacağı.
Kısa sürede mi?
Çok kısa sürede. Ve bu, normal faylı bir deprem olur. Normal faylı bir deprem olması demek, İstanbul’un daha çok etkilenmesi demektir. Nasıl Çınarcık’taki fayların harekete geçmesi İstanbul’a bir bela getiriyor, böyle bir kaymanın olması da İstanbul’a bir ilave bela getiriyor. Çünkü çok büyük tsunamiler ve dalgalar yaratır.
Oluşacak tsunami’nin boyutları, Endonezya’yı vuran tsunami kadar büyük olabilir mi?
İstanbul’daki de tıpkı böyle bir şey olacak. Ama bu, Marmara Denizi’nin altındaki düşey hareketlerin büyüklüğüne ve hızına da bağlı. Hiç tsunami de olmayabilir, çok büyük bir tsunami de olabilir. Çok büyük tsunami’ler de olmuş geçmişte. Hatta, buradan türeyen bir mitoloji bile var. “Boğaz’daki Çarpışan Kayalar” var. Ben bunun üzerine koca bir makale yazdım. Türkiye’de kimse ilgilenmedi. Boğaz’ın bir yapısı var.
Boğaz’daki tsunami nasıl oluşacak?
Dalga yer hareketiyle oluşuyor ve sığlaşan bölgeye hareket ettiği zaman yükselmeye başlıyor. Boğaz’ı bir vadi olarak düşünün. O zaman Boğaz’ın içerisinde boyuna dalgalar meydana geliyor. Sanki Boğaz açılıp kapanıyormuş gibi gözüküyor. Çarpışan kayalar mitozu da buradan çıkmış. Boğaz’ın haritasında, dalga geldiği takdirde ve Harem eşiğini atladığı takdirde bütün Boğaz’da, mesela Bebek önlerinden Tarabya’ya kadar tsunami etki yapıyor. Gerek Yunan Tarihçisi Rodoslu Apollonios’a, gerekse de Romalı Şair Romalı Şair Galius Valerius Catullus’a göre “Symplegades” (Çarpışan Kayalar) veya “Kyenai Petrai” (Karanlık Kayalar) denen bir mitoloji var. Türkçe’si Çarpışan Kayalar. Bunlar hangileri? Bizim Boğaz’ın kuzeyindeki volkanik kayalar. Burası Kabakos körfezinde, Boğaz’ın en kuzeyinde bir yer. Bu kayalardan birisi Anadolufeneri’nde, diğeri de Rumelifeneri’nde. Boğaz’da böyle büyük depremler geçmişte de olmuş. Zaten, 1509 depreminde “Dalgalar surlara tırmandı” diyorlar. Mesela, bizim Haliç’teki donanmayı da perişan etti. Donanma kibrit çöpü gibi parça parça oldu. Şimdi bizim endişemiz benzer şeyler olup olmayacağı.
Tsunami’de en çok Boğaz’ın hangi bölgeleri etkilenir?
Bebek’ten Tarabya’ya kadar olan kısım tehlike altında. O, tsunami’nin boyuna, nerede olacağına da bağlı. Tahmin etmek gerçekten çok zor.
2004 senesinde 7,6 şiddetinde olacağını söylemiştiniz Marmara Depremi’nin. Şimdiki araştırmalar sonucunda depremin şiddeti konusunda bir değişiklik beklentiniz oldu mu?
Bunu 2002 senesinde ifade etmiştik. Bu tamamen fayın boyuyla ilgiliydi. Bu araştırmamızla bir bağlantısı yok. Çünkü bu tahminler kırılmamış fayın uzunluğuna dayalıydı. Bu araştırmada şöyle önemli bir sonuç ortaya çıktı: Bazı kişiler, 1912’deki depremde Marmara’daki fayın üçte biri kırıldı diye tahmin ediyorlardı. Ancak yapılan araştırmalarda o ihtimalin zayıf olduğu ortaya çıktı. Üçte bire kadar kırılmış olsaydı, 7.6’dan daha küçük bir deprem olabilirdi. Ama o ihtimal artık zayıf...
Yani deprem tahmin ettiğimizden daha mı yıkıcı olacak?
7 bile olsa yıkıcı olur zaten. Ama 7.6’da İstanbul’da çok büyük bir facia yaratacak. Ben herkese bu ciddiye alınması gereken bir mesele diye söylüyorum. Ama bunu Silahlı Kuvvetler’den başka kimse ciddiye almadı. Bugün AKP’ye İstanbul’un vereceği her oy, kendi tabutuna çakılan bir çividir. Çünkü bunlar cahil. 5 yıllık iktidarları boyunca AKP Hükümeti hiçbir şey yapmadı.
Marmara Denizi’nde taranmadık bir yer kaldı mı?
Hayır, artık her yeri gayet iyi biliyoruz. Bilmemizin sebebi de, İTÜ ekibinin seyrihidrografi ile ortak olarak yaptıkları araştırmalardır. Bunlara 50 milyon dolardan fazla para harcandı. Bu 50 milyon doları da AB ve Fransızlar verdi. Türkiye’de devletin bugüne kadar bize yaptığı tek destek, Ecevit Hükümeti’nin eski parayla verdiği 48 bin Türk lirasıdır. Ben cebimden de çok para harcadım. En çok Fransızların yardımı oldu.
Niçin başka bir ülke değil de, Fransızlar katkı yaptı?
Fransız Prof. Dr. Xavier Le Pichon buraya geldi. Pichon, levha tektoniğini icat etmiş bir bilimadamıdır. Benim arkadaşım kendisi. Depremden hemen sonra buraya geldi ve birlikte gezdik depremi. Dedi ki, “Çok enteresan, bu deprem denize giriyor.” Xavier’in ihtisası da Denizaltı Jeofiziği. “Bulunmaz bir nimet, hemen bunu inceleyelim” dedi. Herkesi ilgilendiren bir şeydi. Hem AB, hem de Fransa, Xavier ve benim başkanlığımda böyle bir çalışma başlattı. Arkasından da Amerikalar ve İtalyanlar ilgilendi.
Üç bilimadamının araştırmasından nasıl bir sonuç çıktı?
Maksimum 7,6’lık bir depremin önümüzdeki 30-40 sene içinde İstanbul’u vurma ihtimali yüzde 60’dan fazla.
2001’de kaçtı bu ihtimal?
Aynı. Hazırlıklar o zaman başlayabilirdi. Ama başlamadı.
O zaman başlatılan seferberlik gösterişten ibaret miydi?
Onların hepsi hikaye. O zaman yapılacaklar şunlardı: İstanbul’da nerelerin en çok etkileneceğini gösteren bir deprem haritası çıkarılırdı. Ne şiddette yıkım olacağı belirlenirdi. Bu kısmen yapıldı ama ne kadar sağlıklı, bilmiyorum. Daha sonra denebilirdi ki, “En çok yıkılacak bölgelerde en öncelikli binalar hangileridir?” Birisi geçenlerde söylemişti, eğer bu hızla hastanelerimizi güçlendirmeye kalkarsak, en az 190 sene lazımmış yetişebilmesi için. Bugün İstanbul’da deprem olsa, vatandaş olarak neler yapacağınızı siz biliyor musunuz? Şehir yönetiminden size böyle bir şey geldi mi? “Deprem olduğu zaman siz şuraya gideceksiniz, şu hastaneler yakınınızdadır, şuraya gidebilirsiniz” diye bir bildiri geldi mi? Hayır...
Okulların çoğu hâlâ
tamir edilmeyi bekliyor
Türkiye’de deprem hazırlıkları felaket durumda. Fakat askerler çok iyi. Birinci Ordu, İstanbul’u ve Marmara’yı bölgelere ayırmış. Her bölge için iki tane birlik tayin edilmiş. Bu arada erken uyarı sistemini hazırlandı. Ancak muhatap yok. Bir toplantıya Vali muavinimiz geldi. Övünerek “100 tane okulu güçlendirdik” dedi. Ben de yabancıların arasında bilhassa İngilizce olarak “Vali yardımcısı hazretleri, tamir edilen okullar, onarılması gerekenin kaçta kaçı?” diye sordum. Tabii, çok bozuldu. Çünkü güçlendirilmesi gereken 2 bin okul olduğunu söyledi. Ben de “Bu hızla devam edersek çalışmalar ancak 140 senede tamamlanacak”dedim İngilizce...
Sonra duyuyorum ki, “Celal Hoca niçin bizi yabancıların arasında mahcup etti” diye söylenmişler. Ben bunu herkesin içinde bilerek söyledim. Çünkü böyle önemli bir konuda yalan söyleyemezdim
Vatan