Zeki ve kurnaz bir adam, Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecindeki Türkiye’de içeride siyasi manevraların yapıldığı şu günlerde müthiş bir reklâm kampanyası başlattı:
“Belediye mayo afiş yasağı uyguluyor”
olacak şey mi?
Bina duvarlarında ve billboard’larda mayolu kadın görünümüne geçit verilmediği gerçeği Türkiye’nin modern yüzünde bir tokat gibi patladı!
2010 Avrupa Kültür Başkenti yarışmasını kazanan ve bu etkinliklere hazırlanan İstanbul’da bikini mayolu kadın afişlerine “yasak” zihniyeti, 22 Temmuz seçimleri için “vitrin” hazırlıkları içindeki AK Parti iktidarına puan kaybettirecek mi? Bu sorunun yanıtı seçim sandıkları açıldığında kendiliğinden ortaya çıkmış olacak.
Yargıtay, Şemdinli’de Umut Kitapevi’ne bomba atarak bir kişinin ölümüne neden oldukları iddisıyla yargılanan Jandarma astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’in eylemlerinin “terörle mücadele görevleri” kapsamında olduğuna karar verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, “yasadışılığı meşru sayarak PKK’nın amaçlarına hizmet eden eylemler yaptıkları” iddiasıyla 39 yıl 10’ar ay 27’şer gün hapse mahküm edilen sanıklar hakkındaki cezayı eksik soruşturma nedeniyle bozdu ve davanın askeri mahkemede görülmesi gerektiğine hükmetti. Kararda, “sanıkların örgütün işlediği suçlarla aynı suçu işlediklerine ilişkin nitelendirme, hayal gücünün çok ötesinde tamamen varsayımlara dayalı, hukuki değerden yoksun düşünceye dayanmaktadır” ifadesini kullanıyordu.
Türkiye üzerinden İran’a giderken düşen uçakta ölen emekli Tümgeneral Zakaullah Bhangoo’nun yakıt ikmali için uğradığı Trabzon’daki otelde geçirdiği iki gün boyunca yurtdışından 90 kez arandığı ve aramaların odasına aktarıldığı ortaya çıktı. İngiliz Newman ile Pakistanlı Bhangoo, hava koşullarının uygun olmaması nedeniyle üç gün boyunca Nur Otel’de konaklamak zorunda kalmışlar. Düşen uçağın nükleer madde taşıdığı iddialarını anımsatan bir gazeteci, bu kişilerin izlenip izlenmediğini sorduğunda İçişleri Bakanı Osman Güneş, “Evet” diye yanıt veriyordu.
22 Temmuz seçimlerine doğru yelken açan Türkiye’de vatandaşın kafasını karıştıran pek çok olay gerçekleşirken, Mecidiyeköy’de gerçekleşen derbi maçında ilkel ve vahşi sahneler ekranlara yansıyordu. Aynı anda kapalı kapılar ardında yaşanan siyasi kulis manevralarından hiç haberi olmuyordu seçmenlerin…
Türkiye sorunlar yumağıyla birlikte büyüyen, gelişen, dönüşen ve değişen bir ülke olarak, globalleşen dünyanın önemli bir parçası. Sorunlar yumağı 85 yıldır büyüyerek gelindi bugünlere. Yani hiçte kolay ulaşılmadı bugünlere.
Tevfik Fikret, bir gün kendisini Galileo kadar yanlı hissettiğinde oğluna hitaben yazdığı bir şiirinde:
“İnan Haluk, ezeli bir şifadır aldanmak” diyordu.
Aldanarak, yanlış yönlendirilerek, kandırılarak nice nesiller gelip geçti bu dünyadan.
16. yüzyıl sonlarında Galileo:
“Dünya güneşin çevresinde dönüyor”
derken, 19. yüzyılda yaşayan Tevfik Fikret kadar yalnızdı.
Siyasi partiler “”vatandaştan oy toplayabilmek, rejimi de ikna edebilmek için siyasi “vitrin” düzüyor şu günlerde.. Siyasi atmosferin önüne koyduğu çağdışı “sansür” engelini zekice bir manevrayla aşıp reklam kampanyasını bedavaya getiren, üstelik de bedelini ticaretine çelme takan siyasi partiye ödetmeyi başarabilen zeki ve kurnaz işadamı gibi..
Siyaset ile ticaret ortaktır. Her seçim dönemi Holdingler meclise vekil sokabilmek için kesenin ağzını açar oluk gibi para akıtırlar. Seçim sonrasında ektiklerini kolayca biçerler, bilançoları kabarırken vergi rekortmenliğinde yarışa kalkarlar.
Demokrasiler kaliteyi içinde barındırır mı?
Hayır.
Demokrasiler kaliteyi öğütür, yok ederler.
Bu yüzden çağlarının ötesini görebilecek donanımlara sahip sanat insanları, hapishanelerde çürütülür ya da sürgünlerde sürüm sürüm süründürülür.
Demokrasi çoğulcu bir rejimdir.
Özgürlükçü olduğu iddiasından hiç vazgeçilmese de her dönemde doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğu gerçeğine toslanır.
Demokrasi bilinçsiz geniş halk katmanlarının seçim sandıklarında mutlak söz sahibi olduğu bir rejimdir.
İçinde kaliteyi barındırmaz.
Demokrasilerde kalite daima azınlıkta kalır.
Mücadele vermesi gereken kalitedir.
Cumhuriyet tarihi “objektif” olarak değerlendirildiğinde askeri darbelerin farklı analizleri çıkar ortaya.. Doğru analizin yapılabilmesi için ise; devlet arşivlerindeki “zaman aşımı” sürelerinin tamamlanabilmesi gerekir. Efsaneler söylemler üzerinde, tarih belgeler ışığında serpilip olgunlaşır.. Belgeler ise üzerinden en azından 50 yıl geçtikten sonra çıkmaya başlar ortaya. Sabah akşam günün olaylarını ve siyasi gelişmeleri yorumlayıp analiz edenler, toplumu yanılgılara sürüklemenin ayıplarını üzerlerinde taşıyanlardır.
Önümüzdeki süreçte vatandaş sandık başına davet edilecek.
Siyasetçilerini hiç tanımadan oy kullanacak olan vatandaşlar, her futbol maçında stadyumları Ortaçağ Arenalarına dönüştüren halkın parçasıdır.
Yalnızlığın kahredici azabında ateşe düşmüş kestaneye dönüşen yüreğinden gelen sesiyle Tevfik Fikret:
“ezeli bir şifadır aldanmak” diyordu.
Sandık başına giden vatandaş elbette bir şey diyecek.
Bekleyecek ve hep birlikte seçim sonuçlarını göreceğiz.
Seçim sonuçlarının yaratacağı atmosferi de hep birlikte yaşayacağız.
Mayo afişleri her bahar İstanbul caddelerini şenlendirebilecek mi?
Onu da hep birlikte göreceğiz.