"Siyasi irade Türkiye'de yolsuzluğa batmıştır"

Siyaset kirli ise o siyasetin oluşturacağı idare de kirlidir.

Danıştay eski Başsavcısı Tansel Çölaşan, Türkiye'nin "yolsuzlukların cenneti" olduğunu söyleyerek, "Türkiye'deki yolsuzluğun temeli sistemdir. Türkiye'de siyaset kirlidir. Siyaset kirli ise o siyasetin oluşturacağı idare de kirlidir. Onun yargı ile bağlantıları da kirlidir. Sonuçta Türkiye yolsuzluklar cenneti olmuştur. Siyasi irade Türkiye'de yolsuzluğa batmıştır" dedi.

Ankara- Ankara Barosu tarafından, Ankara Barosu Eğitim Merkezi'nde düzenlenen "Yolsuzluklar" konulu paneline katılan Çölaşan, panelin açılışında yaptığı konuşmada yolsuzlukla ilgili birçok yasa yapıldığını fakat bunların hayata geçirilmediği takdirde, bir işe yaramayacağını dile getirdi.

Bu yasaların Avrupa'ya karşı göstermelik yapıldığını söyleyen Çölaşan, yolsuzlukla ilgili bir çok kurum tarafından çeşitli kurullar oluşturulduğunu anlattı. Çölaşan, "Eğer yolsuzluklarla ilgili samimiyseniz, bu kurullar düzgün işler. Bunun için önce siyasi irade lazım. Bir hukuk devletinde, bağımsız bir yargı da bunun tamamlayıcısıdır" dedi.

Türkiye'nin "yolsuzlukların cenneti" olduğunu belirten Çölaşan, şöyle konuştu:
"Başbakanlık örtülü ödeneği vardır. Bunun başında kim vardır? Bunu yanıtını ben size bırakıyorum. Ya da İstanbul Belediyesi'nde pek çok yolsuzlukla hakkında yargılanması karar aşamasına gelmekte olan kişiler bugün milletvekilidir.
Türkiye'deki yolsuzluğun temeli sistemdir. Siyaset kirlidir. O siyaset kirli ise o siyasetin oluşturacağı idare de kirlidir. Onun yargı ile bağlantıları da kirlidir. Sonuçta Türkiye yolsuzluklar cenneti olmuştur. Siyasi irade Türkiye'de yolsuzluğa batmıştır.
İktidar, yolsuzluğu kamu iradesine de taşımıştır. Şimdi 7-8 yıl içinde siyasi iktidar önce idareyi ele geçirmeyi düşündü. Tüm iktidarların iradeyi ele geçirme anlayışı vardır. Ama aynı zamanda demokrasi anlayışları da vardır. Bu iktidarda maalesef bunu göremiyoruz."

 

Yapılanlarla yandaş yönetim sağlanmaya çalışılıyor

AKP tarafından 2003 yılında emeklik yaşının düşürüldüğünü anımsatan Çölaşan, "bunun amacının mevcut kadroyu tasfiye edip, yandaş yönetim sağlamak" olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
"Fakat o mahkemeden döndü. Danıştay'a açılan davaların 2 mislini aşması bu sürecin kanıtıdır. İrada de tamamen keyfi bir anlayışla alımlar yapılmaya çalışıldı.
Ne yaptılar Diyanet İşleri Başkanlığı'na sürekli imam kadrosu açtılar. Oradan da kamu idarelerine memur oldular. İmam memurlar. Milli eğitimde öğretmen açığı var deniyor. Neden doldurulmuyor. Eğitim fakültesinden mezun olanlar yetersiz deniyor. O zaman fakültelerini değiştirin güçlendirin. Bekleniyor. Sözleşmeli öğretmenlik ya da Diyanetten kaydırılma yapılıyor. Böylece çağdaşlık yok oldu.
Kaçak Kuran Kurslarına yönelik hapis cezaları kaldırıldı. Para cezasına çevrildi bunlar. Ufak para cezaları bunlar.
Üniversitelere de istenen rektörleri atanması ile üniversitelerin sesleri çıkmıyor. YÖK'te onay makamı oldu.
Hukuk fakültelerinde sınavsız giriş vererek burada da kadrolaşma yapmaya çalışıyorlar.
Bunlar yolsuzluk. Bunlar siyasi iradenin kamu alanında yaptığı yolsuzlulardır. Yine, bağımsız kurumlar vardı. Bunların hepsi işimdi bağımlı kurum oldu. Hükümet ne derse onu yapıyorlar. Yapılanlarla yandaş yönetim sağlanmak çalışılıyor"


Yargıda savunma

Çölaşan, son yıllarda yargının savunma durumuna getirildiğini belirterek, "Bütün iktidarlar yargıdan hoşlanmazlar. Çünkü yargı denetiminden hoşlanmazlar. Yargı kurallarına uyup uymamak noktasında siyasi iradeyi ve onun idaresi biçimleniyor. Onların demokrasi anlayışları, yargıya bakışlarını gösteriyor. Her dönem yargı kararları uygulanmamıştır. Fakat bu son dönemde kavga noktasına vardığını görüyoruz. Yargı tamamen savunma noktasına gelmiştir" diye konuştu. Çölaşan şöyle devam etti:
"Deniz Feneri kamuya çok yararlı bir dernek biliyorsunuz. Avrupa'daki ve Türkiye'deki faaliyetleri de bunu göstertiyor. Çok yararlı ama kime yararlı olduğu takdirlerinize bırakıyorum. 2003 yılında Danıştay, kamuya yararlı dernek kararı verme yetkisine sahipti. Bu nedenle Deniz Feneri Derneği'nin kamuya yararlı dernek olduğunun belirlenmesi için Danıştay'a başvuru da bulunulmuştu. Çünkü, kamuya yararlı dernekler vergi muafiyeti kazanırlar. Bu da çok önemli bir şeydir. Yapılan başvuruda yetkili daire tarafından inceleniyor ve ülke çapında yararlı bir faaliyetleri görülmediği için kamuya yararlı bir dernek olarak karar vermiyor Danıştay. Bir yıl sonra tekrar başvuruda bulunuluyor. Daire yine aynı kararı veriyor. Bunun üzerine siyasi irade derhal bir yasa değişikliği yaparak ve kamuya yararlı dernek olma karar yetkisini Danıştay'dan alıyor, Bakanlar Kurulu'na veriyor. Bakanlar Kurulu da derneğe kamuya yararlı dernek unvanını veriyor."

Ayrıca, Anayasa paketinde yargıya yönelik yapılmak istenen değişikliği de değinen Çölaşan, "Hakimler ve Savıcılar Yüksek Kurulu'nun bakanı siyasi kişidir. Bakan siyasi olduğu için kurulun tüm çalışmalarını engelliyor. Kararnamelerin çıkması da engelleniyor.
Yargı siyasallaştırılmaya çalışılıyor. Yargıyı böldüler. Mahkemeleri ele geçirdiler. Anayasa paketini de ortaya koydular. Böylece siyasetin keyfi yönetimini yargı mekanizmasından kaçıracak bir paket ortaya koydular. Halktan da buna bir dur demelerini istiyorum" diye konuştu.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri

Yükseltilmiş Zeminler: Modern Yapılarda Fonksiyonellik ve Estetik Çözüm
Zor Zamanlarda Okunacak Dualar ve 1 Saatte Geri Getirme Duası
Ankara Psikolojik Danışmanlık Merkezi Hangi Alanlarda Hizmet Veriyor
Afyon Tel Örgü, Afyon Panel Çit ve Afyon Beton Direk: Altyapı Güvenliğinde Yenilikçi Yaklaşımlar
Kayseri’de Yangın Güvenliği ve Yangın Söndürme Sistemleri