Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Irak'a operasyon düzenlenmesi konusunda "en iyi senaryodan en kötüsüne kadar" her şeyin belli olduğunu, "ne zaman, hangi şartlarda ne yapılması gerektiğini" Genelkurmay Başkanlığı ile kararlaştırdıklarını belirterek, bununla ilgili tezkerenin ise "bir günde olacak işlerden" olduğunu bildirdi.
NTV'de canlı yayına katılan Bakan Gül, Irak'a operasyon düzenlemesiyle ilgili tezkerenin seçimlerden önce Meclis'ten çıkarılıp çıkarılmayacağının sorulması üzerine, Irak'ta Türkiye'nin hoşuna gitmeyen bugünkü manzaranın Iraklılar, Irak'ın kuzeyindeki Kürt gruplar ve ABD tarafından durdurulmasını arzu ettiklerini, Türkiye'nin Irak topraklarında gözü olmadığını 40 kez söylediklerini kaydetti.
Gül, terör örgütünün Irak topraklarını kullanmasından duyulan rahatsızlığı tekrarlayarak, bu konuyu sonuna kadar takip edeceklerini bildirdi. Gül, şunları söyledi:
"Bununla ilgili bütün ihtimaller tabii ki var. Ama ben şimdi çıkıp da (şu süre içinde şu olur, şu olmaz) dediğim andan itibaren, size yanıt vermiş olurum, ama bundan en çok faydalanacak olan terör örgütüdür. Onun için bir şey söyleyemem, her şey şartlara, gelişmelere bağlıdır."
Siyasi partilerin bu konuyu meydanlarda seçim malzemesi olarak kullanmasını eleştiren Gül, "Bu kadar başlıkların atıldığı, bu kadar yazıldığı, bu kadar konuşulduğu yerde siz gittiğiniz yerde hangi hedefi bulursunuz?" dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın da operasyonun yararlı olacağını söylediğinin hatırlatılarak, onun da mı bu şekilde davrandığının sorulmasına karşılık Gül, şunları kaydetti:
"Genelkurmay ile bütün bu konuları çok detaylı konuşuyoruz. Süre koymadan konuştuk ve bu konularla ilgili nasıl bir yol takip edeceğimizi kararlaştırdık. Herhangi bir ayrımımız yok. Sayın Genelkurmay Başkanımızın da son basın toplantısında sorulan sorulara verdiği yanıtlar açıktır."
Gül daha sonra, "Bu konularda nasıl hareket edeceğimizi, ne yapabileceğimizi, ne zaman hangi şartlarda ne yapmamız gerektiğini kararlaştırdık, önemli olan budur" diye konuştu.
Irak'a operasyon durumunda Türk ordusunun kimlerle karşılaşacağı konusuna ilişkin yapılan tartışmaların anımsatılması üzerine Gül, şunları söyledi:
"Bunların hepsi belli, hangi şartta ne yapılacak, hangi şartta nereye ne olacak, bunların hepsi belli. Bununla ilgili en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar hepsi belli."
Bunların devlet sırrı olup olmadığının sorulmasına karşılık ise Gül, bunların manşetlere taşınacak şeyler olmadığını söyleyerek, bunları çok konuşacak olurlarsa sorumsuz bir devlet adamı portresi çizeceklerini kaydetti.
Bakan Gül, zamanlamaya ilişkin soru üzerine de bu konu ile ilgili ne kadar çok detay konuşurlarsa Türkiye'nin işini o kadar zorlaştıracaklarını belirterek, "Ama ne zaman, nasıl hareket edeceğimizi her şeyi konuştuk ve ne yapacağımızı beraber biliyoruz" dedi.
-SARIKAMIŞ ÖRNEĞİ-
Irak'a operasyon konusunda verdiği Sarıkamış örneğinin hatırlatılarak, bunun operasyona soğuk mu baktığı anlamına geldiğinin sorulması üzerine Gül, bu örneği bu anlamda vermediğini, seçim kampanyaları sırasında bazı liderlerin halk için ne yapacakları yerine, varsa yoksa operasyonu konuştuğunu, bu örneği bununla ilgili olarak anlattığını bildirdi.
Gül, konuyla ilgili uzmanların askerler olduğunu ifade ederek, sorumlu devlet adamlarının böyle davranmaması gerektiğini belirtti. Siyasetin bu işin içine girmesi durumunda Balkanların kaybedilmesinde olduğu gibi olumsuzluklar ortaya çıkabileceğini söyleyen Gül, tarih okunması durumunda bu toprakların nasıl elden çıktığının anlaşılacağını, şu anda Misak-ı Milli sınırlarının Türkiye'nin elinde olmadığını, bütün bunların şahsi siyasi çekişmeler nedeniyle böyle olduğunu kaydetti.
Operasyon için çıkartılması olasılığı bulunan tezkereye ilişkin soruya karşılık ise Gül, "Bunlar bir günde olacak işlerdir, her şey bir günde olur" yanıtını verdi.
Haziran sonunda geleceği söylenilen Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin Ankara'yı ne zaman ziyaret edeceğinin sorulması üzerine Gül, Maliki'nin daveti kabul ettiğini, gelmekten memnun olacağını söylediğini belirterek, ancak tarih belirlenmediğini bildirdi.
Gül, bu işlerin baskı altında olmaması gerektiğini, Maliki'nin de karşısında oturup konuşacağı birilerini isteyeceğini söyleyerek, Irak başbakanının ziyaretinin seçim sonrasına kalabileceğini ima etti.
Irak'taki Kürt ve Şii grupların ortak bir cephe kurduğuna ilişkin haberlerin anımsatılması üzerine Bakan Gül, Irak'ın iç işlerine Türkiye açısından bakmamak gerektiğini belirterek, bu aşamada Irak'ın neredeyse üç ayrı bölgesi olduğunu ve bu grupların birer siyasi parti gibi hareket ederek, kendi aralarında bazı koalisyonlar ve ittifaklar kurabildiklerini anlattı.
-ABD İLE YAPILAN ANLAŞMA-
Dışişleri Bakanı Gül, Türkiye ile ABD arasında 22 Eylül 2003'te imzalanan hibe anlaşmasıyla ilgili haber ve tartışmaların hatırlatılmasına karşılık, bunun polemik konusu yapıldığını, bu anlaşma için gizli dendiğini ama gizli olmadığının başından beri belli olduğunu kaydetti.
Kendisinin "anlaşmanın gizli olduğu ve karşılığında para alındığı" iddialarını yalanladığını, anlaşmanın ilk günden beri Hazine'nin web sayfasında yayımlandığını söyleyen Gül, bazılarının "anlaşmayı ele geçirdik" türünden yazılar yazdığını belirtti. Bu kişilerin web sayfası okumayı yeni mi öğrendiğini soran Gül, ABD Kongresi'nin Irak savaşından zarar gören ülkelere yardım çerçevesinde Türkiye'ye de 18 taksitle 1 milyar dolar hibe vermeyi öngördüğünü, ama bunun o dönemde herkese yapıldığını bildirdi.
Bakan Gül, ABD'nin tek taraflı olarak bu parayı verirken (Irak'a müdahale ederseniz, parayı askıya alırız) dediğini, bu koşulun onları bağlayacağını, çünkü Türkiye'nin (biz bu anlaşmayı imzalıyoruz bundan dolayı müdahale etmeyeceğiz) diye bir imza atmadığını bildirdi. Bunun aksini söylemenin yalan olduğunu belirten Gül, eğer Türkiye diyelim ki Irak'a müdahale etseydi, o zaman ABD'nin geriye kalan parayı vermeyeceğini kaydetti. Eğer ö dönemde bu para alınmış olsaydı, müdahalede bulunulmadığı için Hazine'ye girmiş olacağını da belirten Gül, bu konuyu abartmamak gerektiğini, o dönemde siyasi ve ekonomik bir karar vererek parayı almadıklarını bildirdi.
Gül, Irak için NATO'nun 5. maddesinin işletilmesinin gündemde olup olmadığının sorulması üzerine, Irak ile ilgili olarak Irak hükümetinin ve koalisyon başı olarak ABD'nin büyük sorumluluğu bulunduğunu kaydetti. Türkiye olarak bu sorumlulukları hatırlattıklarını ifade eden Gül, NATO'nun yeni hedeflerinden birinin terörle mücadele olduğunu ancak bu süreçte sadece NATO'dan değil bütün uluslararası örgütlerden yardım isteme hakları bulunduğunu söyledi.
"GÖRÜNEN ŞEY O Kİ HER ŞEY İHTİMAL DAHİLİNDE"
Referandum kararının artık geçerli olacağını ifade eden Gül, "Sayın cumhurbaşkanı ve CHP'nin halk cumhurbaşkanını seçemez arzuları mahkeme tarafından kabul edilmemiş oldu. Halka referandumda cumhurbaşkanını siz mi seçmek istersiniz, yoksa TBMM'ye bırakmak isterseniz diye sorulacak. Bu sorunun cevabı da büyük ihtimalle bellidir" diye konuştu.
Sürece ilişkin birçok hukuki tartışmanın olduğunu hatırlatan Gül, olası senaryolara yönelik soru üzerine Gül, "Ne yazık ki Türkiye'de yorumlara çok açık maddeler bile farklı farklı uygulanabiliyor. Bunların örneklerini gördük" dedi.
Partisinin ve Türkiye'nin değerli anayasa hukukçularına bu konuyu detaylı çalışmaları için görev verdiklerini söyleyen Gül, sürece ilişkin birkaç gün içinde bir kanaatin çıkacağını, buna göre daha açık konuşabileceklerini belirtti. Gül, "Ama görünen şey o ki her şey ihtimal dahilinde, böyle gözüküyor" diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin soru üzerine Gül, şunları kaydetti:
"Ben her şeyin şahsımda toplanmasını istemiyorum. Benim için en önemli olan süreçtir. Şahsımla ilgili çok fazla konuşmadım, ama sorulunca da cevap verme durumunda kaldım. Cevap vermezseniz bu da demokratik mücadeleye yakışmaz. Meydanlarda bu kadar büyük coşku ve ilgi varken, cumhurbaşkanı seçilme sürecinde yaşananlar bugünkü seçim kampanyasını çok etkilemişken, hiçbir şey yokmuş gibi davranmam tabii ki beklenemezdi."
Konuşmalarında üzerinde durduğu noktanın süreç olduğunu ifade eden Gül, şöyle devam etti:
"Sürecin Türkiye'ye yakışmayan bir süreç olduğunu söyledim. Cumhurbaşkanını seçememiş 70 milyonluk bir Türkiye var. AB ile müzakerelere başlamış bir ülke, kriterler belli, anayasada yazılmış, daha önce üç tane cumhurbaşkanı bu kriterlere göre seçilmiş. Uygulaması var. İlk defa karşı karşıya kalmıyoruz. Bütün bunlar varken, bu kararların maalesef Türkiye'ye yakışmadığını söyledim. Bunların düzeltilmesi gerektiğini söyledim. Her zaman şunu söyledim; çocuğun annesi nasıl çocuğuyla ilgili dikkatli davranırsa biz de öyle davranmalıyız. Ama bir taraftan da açık toplumun gereği olup bitenleri konuşmaktır, halkla paylaşmaktır dedim. Şahsımla ilgili arkadaşlarımızla oturacağız, konuşacağız. Türkiye'nin, halkın arzusu, hepsi dikkate alınır, buna göre hep beraber karar veririz."
-"İHTİRASLI, BEN DUYGUSUYLA HAREKET EDEN BİR İNSAN DEĞİLİM"-
Adaylığına ilişkin bir başka soru üzerine, meydanların arzusuna işaret eden Gül, "Ben ihtiraslı, hiçbir şeyi görmeyen ve ben duygusuyla hareket eden bir insan değilim. Ama hak ve hukuk, halkın arzusu, demokratik mücadele söz konusu olduğunda kararlılığımı her zaman muhafaza ederim. Bu bir süreçtir" diye konuştu.
Türkiye'de demokrasinin pekişmesinin, Türkiye'nin hukuk devleti olduğunun bütün dünyaya gösterilmesinin önemine işaret eden Gül, cumhurbaşkanı seçimi sürecinde Türkiye'de önemli olaylar yaşandığını hatırlattı.
Gül, şunları kaydetti:
"Ben bir şeyde yanıldım. Burada itiraf edeyim. Daha önce cumhurbaşkanlığı seçimi nasıl olacak, kriz olur mu diye soruluyordu. Ben de niye kriz çıkacak, tarihi belli, kuralı belli, bu kural üç kez uygulanmış, olmaması gerekir demiştim. Bunda yanıldığımı hep beraber gördük. Burada bazı zorlamaların nasıl olduğunu gördük. Herhalde bütün bu zorlamalar artık Anayasa Mahkemesi üyelerini de tedirgin etti. Çünkü hukukun siyasallaşması bir ülkede en kötü şeylerden biridir. Bir ülkenin en büyük serveti o ülkede hukukun üstün olduğunun ispatlanmasıdır. O ülkenin öngörülebilir olduğunun ispatlanmasıdır. Bu zedelendi. Anayasa Mahkemesi üyeleri de bütün bu olup bitenlerden rahatsız oldu, yeter artık her şeyi bize yüklemeyin dediler ki sonunda böyle bir karar aldılar. Bu kararın düzgün şekilde uygulanmasını beklememiz gerekiyor."
Anayasa Mahkemesi kararından önce hiç konuşmadığını hatırlatan Gül, "Mahkeme karar verdikten sonra mahkeme senato gibi hareket ediyor dedim. Mahkeme siyasi bir organ değildir dedim. Yerindelik ilkesine göre karar veremez, hukuki ilkeler göre karar vermesi lazım. Bu Türkiye'ye yapılan en büyük zarardır" diye konuştu.
Gül, şöyle devam etti:
"Anayasa Mahkemesi artık bu kadarı da yeter dedi, hukukun bu kadar siyasallaştırılmasına. Gördüğüm kadarıyla mahkeme siyasi yerindelik ilkelerine göre hareket etmedi. Bu benim için sürpriz olmadı dersem biraz doğru söylememiş olurum. Yerindelik ilkesi Türkiye'de ilke haline gelmişti, ama bardağın taştığını, Türkiye'ye zarar verdiğini herkes gördü. Bir kez hukuktan ayrılırsanız, bir kez siyasi karar vermeye başlarsanız bunun sonu gelmez. Gördüğüm kadarıyla Anayasa Mahkemesi üyeleri de yeteri kadar rahatsız oldular ki hukuka göre hareket etmenin Türkiye için de, mahkeme için de, mahkemenin prestiji için de çok doğru olduğu kanaatine vardılar."
-REFERANDUMUN ÖNE ÇEKİLMESİ-
Gül, referandumun öne çekilmesi gibi bir girişimin olup olmayacağına ilişkin soru üzerine de "Olabilir tabii ki, olması da gerekir kanaatindeyim" dedi.
Bütün bunları parti yönetimi olarak değerlendireceklerini söyleyen Gül, olayın çok taze olduğunu ve seçim kampanyasında bulunduklarını kaydetti.
"Türkiye cumhurbaşkanı seçimini böyle bekletecek mi" diyen Gül, süresi bitmiş bir cumhurbaşkanının Türkiye'de görevine devam etmesinin de çok uygun olmadığını ifade etti.
Sürece ilişkin hukukçuların verdiği raporları okumadan bir şey söylemenin doğru olmayacağını belirten Gül, yeni cumhurbaşkanını halkın ya da meclisin seçmesinin ihtimal dahilinde olduğunu belirtti.
-YENİDEN SEÇİME GİDİLMESİ İHTİMALİ-
Bir soru üzerine, uzlaşmanın kendi anlamından çıkartılıp başka bir mecraya götürüldüğünü ifade eden Gül, şöyle devam etti:
"Anayasa Mahkemesi uzlaşmayla mı aldı kararı, 6'ya 5 aldı. Türkiye'nin kaderiyle ilgili bir kararı uzlaşmayla mı aldı. Mecliste üçte iki çoğunluk üçte bire mahkum edilebilir mi. 361 kişi meclise geldi. 6 kişi 361'i esir aldı. Bunun adı uzlaşma mı. Sarkozy uzlaşmayla mı seçildi. Siyasette gayet açık kurallar olur, uygulanır. Her şeyde uzlaşma iyi, ama bunu şart haline getirirseniz çoğulcu demokrasiden bahsedemeyiz. Çoğulculukta farklı partiler olacaktır. Birbirleriyle yarışacaktır. Yeri geldiğinde anlaşacaklar, yeri geldiğinde anlaşmayacaklar. Ama demokrasiyi biz hiçbir zaman çoğunluğun azınlığa tahakkümü olarak algılamayız. Ama azınlığın çoğunluğu esir alması demokrasilerde hiç düşünülmeyen bir şeydir. Bugün gelinen nokta bu oldu. Meclis açıldığında ümit ediyorum herkes bütün bu olup bitenlerden ders alır."
Gül, yeni meclisin cumhurbaşkanını seçememesi durumunda yeniden seçime gidilmesinin ihtimal dahilinde olduğunu ifade etti.
"ANAYASA MAHKEMESİ KARARI HAKKINDA HAKSIZLIK YAPMIŞIM"
NTV'de canlı yayına katılan Bakan Gül, AK Parti'nin seçimlerden sonra kendisinden başka bir ismi cumhurbaşkanlığına aday göstermesi durumunda bir kırgınlığı olup olmayacağı sorusuna karşılık şunları söyledi:
"Bu konuyla ilgili ne söylediysem orada bırakayım isterseniz, hep birlikte çalışıyoruz. Ama sevindiğim şey şudur: Halkın cumhurbaşkanı seçmesinin yolunun açılmasıdır. Bu tarihimizde önemli bir nokta olacaktır. Milli iradenin artık her şeyin üstünde olduğunu gösteren bir karardır bu. Bu da demokrasi demektir, artık olağanüstü havaların ortaya çıkmaması demektir. O bakımdan herkesin halkla barışık olması ve gücünü milli iradeden alması gerekir. Bunu şimdi herkes öğrenecek. Onun için Anayasa Mahkemesinin bu kararı Türk demokrasi tarihinde önemli bir karardır."
Gül, kararın kendisi için sürpriz olduğu yorumunun yapılması üzerine, "Bu kadar çok beklemiyordum, haksızlık yapmışım demek ki. Çünkü bu yerindelik ilkesi o kadar oturmaya başlamıştı ki. Pusula o olursa, nereye gidileceği belli olmaz. Hukukun ilkesi her zaman kazandırır, her zaman vicdanları tatmin eder" diye konuştu.
-PETKİM İHALESİ-
Petkim ihalesini kazananların Ermeni diasporasından olduklarına ilişkin çıkan iddiaların anımsatılması üzerine Gül, öncelikle bir zamanlar 600 milyon dolara satılmak istenen Petkim'in şimdi yarısının 2 milyara gidiyor olmasının Türkiye'nin taşının toprağının nasıl değerlendiğini gösterdiğini kaydetti.
Bakan Gül, Türkiye'nin geleceğine güvenmeyen kimsenin bu parayı koymayacağını belirterek, Kazakların yatırım yapmasının kendilerini sevindireceğini, diğer iddialarla ilgili ise gerekli araştırmaların yapılabileceğini, Türkiye'nin çıkarlarına zarar verecek, Türkiye'ye düşman, kasıtlı insanlara fırsat verilmeyeceğini belirtti.
Bu yatırımların milli hislerle istismar edilmemesi gerektiğini, ne kadar çok paraya satılıyorsa, Hazine'ye o kadar çok para gireceğini kaydeden Gül, bu satılanların zaten Türkiye'de kalacağını, yatırımlar yapılarak, fabrikalarda Türk insanlarının çalışacağını söyledi.
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'dan boşalacak göreve kimin geleceğinin sorulması üzerine Gül, Alpogan'ın Londra'ya büyükelçi olarak atanmasına ilişkin kararnameyi kendisi ve çoğu bakanın imzaladığını söyleyerek, Alpogan'ın görevini devralacak isimler üzerindeki çalışmaların sürdüğünü bildirdi. Gül, yeni sekreterin yine büyükelçi mi olacağı sorusuna karşılık "Aynı gelenek belki devam edebilir" yanıtını verdi.
Gül, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın Kayseri mitingine katılmasının tarafsızlığını zedeleyip zedelemediğinin sorulması üzerine, Arınç'ın partilerinin en önemli figürlerinden ve milletvekili adayı olduğunu, dikkatli davranarak siyasi bir konuşma yapmadığını kaydetti.
CHP'li bir meclis başkanı mitinge katılsaydı yine aynı şekilde mi düşüneceğinin sorulmasına karşılık Gül, kendisinin bir meclis başkanında daha çok oturumları tarafsız yönetip yönetmemesine bakacağını belirtti. Gül, "Meclisi tarafsız idare ediyorsa, seçim kampanyasında da ölçülü davranıyorsa belki o zaman makul karşılardım" diye konuştu.
Arınç'ın konuşmasında "kudurmak" sözünü kullandığının ifade edilmesi üzerine de Bakan Gül, siyasette bazen teşbihler yapılabileceğini, yoksa Arınç'ın o kelimeyi diğer anlamında kullanmayacağını bildirdi.
Gül, DTP adaylarının yeni meclise girmesi durumunda bir işbirliğinin söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine de, seçimi tek başına kazanacaklarına inandıklarını, önceki seçimden daha çok oy alarak yüzde 40'ın üzerine çıkacaklarını tahmin ettiğini belirterek, "Sevelim ya da sevmeyelim seçimlerde kazanan herkes eğer meclis iç tüzüğüne göre hareket ederse, yeminini yaparsa milletvekili olmuş olacak. Hukuk devletinde kurallar bellidir, kim bu kuralları yerine getirirse milletvekili olacaktır" dedi.
Daha önceki olaylardan herkesin ders alacağına inandığını da söyleyen Gül, Türkiye'nin kavgaya ve sorunlarını kronik hale getirmeye değil, bunları çözmeye ihtiyacı olduğunu bildirdi. Gül, DTP'lilerin bağımsız olarak seçilmeleri durumunda bu sorumluluk içinde davranmalarını tercih ettiğini ifade ederek, TBMM'deki herkesin, kanunların yapımı ve reddinde oy hakkı olacağını, dolayısıyla oy hakkı olan herkesle de mutlaka bir ilke çerçevesinde konuşacaklarını belirtti.
Gül, yeni meclisin iki partili bir meclis olacağını tahmin ettiğini söyleyerek, Necmettin Erbakan'ın kendilerine oy verenler için dediği "cehennemlik" sözüne karşılık gülerek, "O zaman biz yandık" dedi.
AK Parti milletvekili adaylarından Mehmet Şimşek'le ilgili soru üzerine de Gül, Şimşek'in kendisinin de çok takdir ettiği birisi olduğunu, siyasete katılmasına çok memnun olduklarını belirtti.
AA/habertürk