Abdurrahim Yıldırım / Çorlu'dan bildiriyor
İnsanların devlet yönetimi anlayışı maalesef daha toplumların ve tarihin ilk yapraklarında iken dayatma mantığı ile örülmüş. Birçok gelenekçi anlayışın bile altında yatan sebep feodalitenin dayattığı halkı uyutmak, uyuşturmak, aptallaştırmak ve köleleştirmek için ürettiği deli saçmasından ibarettir. Çünkü insanlar bu değerlerin peşinden koşarlar ise uyanmayacak, akıllanmayacak ve sistemi sorgulamak akıllarına bile gelmeyecektir.Bu yüzden feodal toplum mantığı;hep emir,kural,yasak koyacak ve dayatan değerler üretmeye devam edecektir.Sırf insanlar sorgulamasın,eleştirmesin,sistemin karşısına dikilmesin diye.
Gelelim siyasileşmede; bilinçli bir yurttaş olarak toplum ferdi olmanın neresindeyiz? Bunları biliyor muyuz? Eskiden insanlar, kendilerini yönetecek yasaları yine kendileri yaparmış. Bakmayın kendileri yaparmış dediğime aslında erkekler yaparmış.Fakat bir süre sonra nüfus çoğalıp coğrafya büyümeye başlayınca fiziki engeller artmış ve insanların kendi yasalarını kendilerinin yapması zorlaşmıştır.Kendileri adına söz söyleyecek vekil tayin etmişlerdir. İşte Parlemento (Meclis) bu yüzden doğmuştur. Seçimler ise halkın kendi sesini dünyada, yaşadığı toplumda, Parlementosunda duyurabilmek için kendi adına söz söyleyeni belirlemek için yaşadığı süreçtir.
Türkiye tarihine bakılırsa; şimdiye kadar meclise ister sağ partilerden ister sol partilerden olsun hep toprak sahipleri ve büyük patronlar gönderildiler. Sermayenin gücü burada da konuştu. İşçiler, işsizler, köylüler, küçük esnaf, tüm yoksul halk kesimleri meclise hemen hemen hiç seçilemediler. Giden birkaç kişi de bu kesimler adına değil egemenlerin temsilcisi olarak gönderildiler. Halk, sözcüsünü belirlerken burada da yanılgıya düşürüldü.
Artık bu durumu değiştirmenin zamanı gelmedi mi?
Siyasileşmede ve seçim sürecinde yer alan halkın niteliği, ister gelişmiş ülkede olsun ister az gelişmiş ülkede zengin- yoksul, aydın cahil, devrimci, milliyetçi, işçi, köylü, kentli, çiftçi, öğrenci, memur v.s.Öyle ise seçmen kadar seçilen de; halkın içinden çıkan biri ,halk tabanlı duruşu ile zengini,yoksulu anlayan bir halk sözcüsü olmalıdır. Bir feodal beyi(toprak ağası),sermayeci hiç olmamalıdır.
Toprak ağasından belediye başkanı olmaz. Toprak ağasından milletvekili hiç olmaz. Olursa neler olur ortada” dedi.