5. Daire Başkanı Salih Er, "Dün bir düş gördüm" vurgusuyla yaptığı konuşmada, hayalindeki Başbakanla, savcıları anlatarak, şunları söyledi:
Söylenenlerin sonu nereye vardı
Türkiye’de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bugün de düşünmelidirler. Düşünerek ya da düşünmeden edilen sözlerin, kurulan tümcelerin, sonunun nereye vardığını görerek bir kez daha düşünmelidirler. Yargı mensupları yerine ulemayı koyanlar, onlara danışarak hareket edenler, bulundukları makamın ağırlığını, sorumluluğunu duymaktan uzak olanlar bugün yeniden düşünmelidirler. Toplumda sarsılan, siyasal emeller doğrultusunda korku salınarak yönlendirilmek, eritilmek istenen adalet duygusunun mutlak gerçek yerini alacağına inanıyorum.
Bir düş gördüm Başbakan saygılı
Dün bir düş gördüm. Ülkemin Başbakanı Danıştay’a sahip çıkıyor, türban kararından sonra ’Bunlar bu gidişle evin içine de karışacaklar’, ’Efendi bu senin işin değil, Diyanet’in işi’, ’Yasamada, yürütmede bazı adımları atarız; ama yargıdaki adımı bizim atmamız mümkün değil. Açık konuşuyorum, Danıştay’da birçok engelle karşı karşıyayız’ diyenleri hukukun üstünlüğünü tanımaya çağırıyordu. Ülkemin Başbakanı, yargı kararlarına saygı duymayı herkesin içine sindirmesi gerektiğini söylüyor, saldırganlığa zemin hazırlamamak için ’Başbakan nasıl konuşmalı’nın dersini veriyordu.
Savcılar insan onuruna sahip çıktı
Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkıyorlar, soruşturmaların gizliliği konusunda büyük duyarlık gösteriyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinin arandığı, anlatımların yandaş basına aktarıldığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin gözaltına alınma sürecinde örselenmiş ruhların bırakıldığı, ceplerinde kalbi kırık ömürler ve tansiyon hapıyla dolaşmaların yaratıldığı dönemleri kınıyorlardı. Geleceğin Türkiye’si soruşturmasının savcısı, insan onurunu güvence altına alan kuralların, insan hakları kapsamında olduğunun dersini veriyordu.
Kadınlar töreye kurban olmamalı
Namusun yalnızca kadınlarda bulunması gereken bir değer olmadığı, kadınlarımızın, genç kızlarımızın töre cinayetlerine kurban gitmediği, etnik ve kimlik baskının yapılmadığı, ’Asmayalım da besleyelim mi’ diyenlerin devlet büyüğü muamelesi görmediği, sorunlarını demokratik parlamenter rejim içinde çözen bir Türkiye gördüm. Bu düş Obama’nın düşü değil, bizim düşümüz. Ulaşmak uzun soluklu olsa da bu düşün gerçekleşeceğine ben inanıyorum. Biliyorum ki, sizler de inanıyorsunuz. Bu inancımızı bir kez daha paylaşmak üzere Anıtkabir’e, Mustafa Kemal’e gidelim.
’Danıştay’a neden saldırıldı’nın yanıtı
Danıştay’ı Anayasa’nın 2. maddesinde anlatımını bulan Cumhuriyet’in niteliklerine sahip çıkmadaki kararlılığı ile tanıyorsunuz. ’Neden Danıştay?’ sorusuna yanıt arıyorsunuz. Yanıtı belirttiğim çerçevenin içinde saklıdır. Öte yandan, katilin geçmişi söylemleri üzerinden sonuca varmayı yeterli görenler bilgi kirliliği ve yönlendirmeler karşısında düşünce pencerelerini biraz daha aralamalıdırlar. Danıştay üyeleri törenin ardından Anıtkabir’i ziyaret etti. Ziyaretin ardından da Özbilgin’i Karşıyaka Mezarlığı’ndaki mezarı başında da Fatiha okuyarak andılar.
Sema Hanım’ın gözyaşları/_np/1390/8001390.jpg
DANIŞTAY’daki anma törenine iki oğlu Gökhan ve Serkan’la katılan Sema Özbilgin, tören ve sinevizyon gösterisi boyunca gözyaşlarını tutamadı. Sık sık mendille gözlerini sildi. Özbilgin’in yaşamını yitirdiği saldırıda yaralanan Danıştay Başkanı Mustafa Birden ve diğer Danıştay mensupları da gözyaşlarını tutamadı. Birden, anma konuşmasını da "Kendimi hálá hazır hissetmiyorum" diyerek yapmadı.
Yüksek yargı yalnız bırakmadı
YARGI şehidi Özbilgin’i anma töreninde yargı tam kadro yer aldı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Danıştay Başsavcısı Yılmaz Çimen, Anayasa Mahkemesi yedek üyesi Mustafa Yıldırım tören boyunca duygulu anlar yaşadı.