Ünlüler “Ertekin’in Seçtikleri”ni giyecek
Ortaköy ve Kalamış Marina’da mekan işleten Ertekin Dinçay (namı diğer “Şapka Ertekin”) şimdi de stil danışmanlığına başlıyor. Dinçay, yurtdışından seçtiği kıyafetlerle ünlüleri giydirecek...
Ertekin Dinçay, yeni projesini PARA dergisinden Melis Tosyalı'ya anlattı.
“ERTEKİN Dinçay kimdir” diye sorsak, eminiz çoğunuz bilemeyeceksiniz. Ama “Şapka Ertekin” desek, yine eminiz çoğunuz hemen tanıyacaksınız. Nereden mi? Bazılarınız dekorasyonculuk geçmişinden, bazılarınız ise İstanbul’un birçok önemli gece kulübünün işletmeciliğinden. Gazeteci-yazar Hıncal Uluç’un kadim dostu Ertekin Dinçay’a, her yıl doğum günü partilerine katılan ünlülerle süslediği magazin sayfalarında da rastlamış olabilirsiniz...
Dinçay, 80 yaşına inat partiler düzenlemeye ve birbirinden renkli mekanları işletmeye devam ediyor. Bir yandan da modayla ilgili çok iddialı bir proje üzerinde çalışıyor...
Adı adeta Ortaköy’le özdeşleşen “Şapka Ertekin”in 80 yıllık renkli hayat hikayesini, yine Ortaköy’deki Café des Theatres’da kahvelerimizi yudumlarken dinledik...
Asıl işinizin dekorasyon olduğunu biliyoruz. Eğlence sektörüne girişiniz nasıl oldu?
Hikayenin başlangıcı bir Bodrum seyahatime uzanıyor. Çok yakın arkadaşlarım Haşim Birkan ve Tülin Kesebir, Bodrum’da bir yer yapıyorlardı. Benden bu mekanın dekorasyonunu yapmamı istediler. Tabii o zamanların Bodrum’u şimdikinden çok farklı. Öyle ki, Bodrum’un yerli halkı bana ve onlara “gavur” gözüyle bakıyor. Çok fazla kalmadım o yüzden. Dönüşte Kuşadası’ndaki İmbat Oteli’nin dekorasyonunu yapmam istendi. Ardından da Kısmet Oteli’nin üstüne diskotek yapmamı teklif ettiler. Diskoteğin adını “Ertekin” koyduk. İşte bu ilk diskotekle birlikte eğlence sektörüne de girmiş oldum...
Yani daha ilk işinizde hemen başarıyı yakaladınız...
Siz de tahmin edersiniz, o dönemde İstanbul’da eğlence hayatı şimdi olduğu gibi renkli değildi. Bu nedenle de Kuşadası’nda böyle bir diskotek açıldığını duyan İstanbul’un tüm sosyete kesimi bu tatil beldesine akın etmeye başladı. Diskotek tıklım tıklım doldu diyebiliriz. Tabii her zaman olduğu gibi dostlarım, bu ilk işimde bile hep yanımda oldu. Mesela o dönemlerin en popüler sanatçılarından Gönül Yazar, bu mekanda yaklaşık bir ay boyunca ücretsiz sahne aldı.
Hayat bu kadar güzelken, neden her şeyi bir kenara itip Paris’e yerleşme kararı aldınız?
Aslında Paris’e giderken oraya yerleşmeyi düşünmüyordum. Nihat Kürşat ve Naili Erdem’in ısrarlarıyla gittim ve orada bir fuar düzenledim. Fuarın birincilik alması Fransızları oldukça şaşırttı. Çünkü onlar Türklerle Arapların farkını bile bilmiyordu. Bir Türk’ün başarısı onları çok etkiledi ve benden bir sonraki yıl için yeniden bir fuar düzenlememi istediler. Ancak ben Paris’e çoktan aşık olmuştum bile. Edindiğim dostlukları da bir yana bırakıp geri dönmek istemedim ve oraya yerleştim. Tam 20 yıl da orada kaldım.
Bu 20 yılın deneyimlerinize nasıl bir katkısı oldu?
Şanslıydım. Çünkü Paris’in en büyük gece kulüplerinden birinin sahibi bana ortaklık teklif etti. Bu süreç benim işletmecilik sektöründe deneyimlerimi artırmamı sağladı. Ancak Paris’in bana sunduğu en önemli deneyim moda konusunda oldu. Onun da hikayesi oldukça ilginç. Aynı yıllarda seyahat amacıyla İtalya’ya gitmiştik. Fazla param da yok; topu topu 2 bin 500 dolar. Ama orada bir bayanla tanıştım ve aynı gün ahbap olduk. Yanında ücretsiz kaldım. Kalan parayla, bölgede satılan oldukça ucuz ama büyüleyici renklerdeki kıyafetlerden aldım. Paris’teki ortağım Olivia’ya da telefon açıp, bir valiz kıyafetle Paris’e döneceğimi ve onları orada satmak istediğimi söyledim. Öyle de oldu. 1’e aldığım bu kıyafetleri yaklaşık 25 misline Paris’in ünlü simalarına sattık. Hatta ilk müşterim Alain Dellon’un karısı oldu. Ardından Olivia ile şirket kurarak, bu sektörde yer almaya karar verdik. Paris gibi modanın başkentinde markalaşma şansımız olmadı. Ancak korkunç paralar kazanmayı başardık.
Ve 20 yıl sonra yurda dönüş...
Paris’te siyasi meseleler nedeniyle birçok dostum bölgeyi terk etmeye başlamıştı. Sadece Araplar kalmıştı. Ben de onlara satış yaparak para kazanamayacağımı düşündüm. İstanbul’a döndüğümde ise kentin bıraktığımdan farklı ve canlı buldum. Döner dönmez ilk işim, eğlence sektörümüzün duayenlerinden Celal Çapa’yla ortak kulüp işletmeciliği oldu. O zamanlar mekanın adı Şamdan’dı ve çok tutulmuyordu. Çapa da mekana benim adımın verilmesini teklif etti. Uzun süre Ertekin ismiyle devam ettik...
Oysa Şamdan çok değerli bir marka. O yıllarda Şamdan’ın bile önüne geçen isminiz için bir marka değeri istediniz mi?
Hayır tabii ki. Celal Çapa benim çok değerli bir dostum ve böyle bir fiyat belirlemek aklıma bile gelmedi. Ama şimdi olsa ismimin karşılığında bir bedel isterim. Ne kadar olacağını hiç düşünmedim ama ismimin bir markaya dönüştüğünü düşünüyorum.
Bir de Plaza Bar maceranız olduğunu biliyoruz...
Çapa’dan ayrıldıktan sonra Ulus’taki evimde davetler vermeye başladım. Bu davetler bende Paris’te geçirdiğim yılların bir alışkanlığı. Dostlarım bu davetleri bedava vereceğime, bir yer işletip para kazanmamı teklif ettiler. Böylece kadim dostum Tefik Dölen’le birlikte Maçka’da Plaza Bar’ı işletmeye başladık. Aynı dönemde Sertab Erener ve Aşkın Nur Yengi burada sahne almaya başladı. Hatta Sertab paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek, “Başka yerde de çalışabilir miyim” diye izin aldı bizden. Ama bir yerde değil birkaç yerde çalışınca bizdeki programlarına geç kalmaya başladı. Biz de Sertab’ı kovduk. Hatta bu küslük uzun süre sürdü. Ama şimdi kendisi çok sevdiğim dostlarımdandır...
Son olarak da Ortaköy’deki Café des Theatres ve Kalamış Marina’daki Le Chapeau d'Ertekin...
Evet. Café des Theatres benim ilk kez kendi başıma yaptığım bir iş. Ama özellikle Hıncal Uluç’un verdiği desteğin altını çizmek gerekiyor. Zaten şimdi de Hıncal’la birlikte ofisimiz olarak görüyoruz orayı.
Kalamış ise benim en iyi işim. 6 yıldır faaliyette ve en çok parayı bu mekandan kazanıyorum. Ancak kazandıklarımı yine oraya yatırıyorum. İstanbul hayatı açısından önemli bir mekan olduğu kanısındayız.
Arazisi de çok güzel. İlk başlangıçta büyük yatırımlar yaptığınızı söyleyebilir miyiz?
Orası aslında Rahmi Koç’la 60 yıllık dostluğumuzun en güzel meyvesi. O yüzden çok büyük yatırımlar yaptığımı söyleyemem.
Eğlence sektöründe başka yatırım planlarınız var mı?
Hayır. Zaten İstanbul gece ve eğlence hayatı oldukça gelişmiş durumda. Öyle ki Avrupalı birçok kentin bu konuda önünde olduğumuza inanıyorum. Özellikle de Reina ve Niş’in tarzını çok beğeniyorum. Moda için de aynı durum geçerli. Bayanlarımızın marka saplantıları dışında, bu konuda da adı modayla özdeşleşmiş birçok ülkenin önüne geçtik. Sektördeki yeni isimleri takip edemiyor olsam da, oldukça başarılı işlere imza attıklarını düşünüyorum.
Ünlülerimize imaj maker’lık yapmayı düşündünüz mü?
Zaten birçok dostumun gönüllü imaj maker’ı olduğumu söyleyebilirim. Türkiye’de özellikle Ajda Pekkan ve Rahmi Koç’un tarzını çok beğeniyorum. Kısa dönem içinse bu konuda bir projem var. “Ertekin’in Seçtikleri” adını taşıyacak. Yurtdışında beğendiklerimi satın alacağım ve burada bu isim altında satacağım.
Rahmi Koç’un imaj danışmanı
Ertekin Dinçay ve Rahmi Koç’un dostluğu 60 yıl gibi oldukça uzun bir geçmişe sahip. Dinçay, Koç’la tanışmalarını şöyle anlatıyor: “Sarıyer’deki evimiz, Vehbi Koç ve eşi Sadberk Hanım’ın oturduğu eve komşuydu. Rahmi ise Amerika’dan yaz aylarında tatil için geliyordu. Okulu bitirip yurda döndükten sonra arkadaşlığımızı daha da ilerlettik. Bu güzel dostluğu hala büyük bir keyifle sürdürüyoruz. Partilere katılmadan önce ne giyeceğimizi birbirimize danışırız. Tarzlarımız çok ayrıdır. Ama o benimkini çok beğenir, ben de onunkini.”
MELİS TOSYALI
PARA