'Türkiye ciğerlerini satıyor'
Hukukçular yeni tapu yasasıyla, 2-B arazilerinin satılabilmesi için altyapının hazırlandığını söylediler.
Kamuoyunda 2-B olarak bilinen ve anayasaya aykırı olduğu için Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği orman özelliğini yitirmiş alanların satışı ile imara açılmasını öngören yasa, Tapu Yasası’na eklenerek kabul edildi. Ancak yeni yasaya büyük tepki geldi. Mimar Mücella Yapıcı, “Biz doğal, kültürel, kentsel değerlerimizi kısa süreli çıkarlar uğruna menkulleştirmeye, paraya dönüştürmeye çalışıyoruz. Bu mirasyedi bir toplumun yapacağı bir şey” derken, Orman Mühendisi Besim Sertok, “Asıl sorun Orman Kanunu’nun 2-B maddesi, bu madde kaldırılmadan sorun çözülmez” diyor. Avukat Ali Yaşar Özkan’da “Burada 2-B arazilerinin hazineye devredilmesi söz konusu. Hazineye devredilmesinden bir adım sonra da kişisel mülkiyete devredilme durumu söz konusu olacaktır ki bu yasasızlığın, hukuksuzluğun önünü açmış olmak demektir” dedi.
Tapu Kanunu’nda yapılan değişiklikle 2-B olarak da bilinen orman özelliğini yitirmiş alanlar, kadastro işlemleri yapılarak, hazine adına tescil edilecek. Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce, daha önce tescil edilmiş olduğuna bakılmaksızın, Maliye Bakanlığı’nın talebiyle kullanım durumları dikkate alınarak, ifraz (bölme) veya tevhit (birleştirme) de yapılabilecek. Bunlar İmar Kanunu ile Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’ndaki kısıtlamalara tabi olmayacak.
Tapu Kanunu’nda yapılan değişikliği İstanbul Barosu’ndan Ali Yaşar Özkan, Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı ve Orman Mühendisleri Odası’ndan Besim Sertok NTVMSNBC’ye değerlendirdi:
Ali Yaşar Özkan (İstanbul Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı)
2-B ARAZİLERİNİN SATILABİLMESİNİN ALTYAPISI HAZIRLANDI
Ormanlar ve orman arazilerinin hiçbir şekilde mülkiyete konu olması mümkün değildir. Türkiye’de de, dünyada da hukuk mantığı budur. Dolayısıyla bunların mülkiyete konu olması mümkün olmadığı halde ve daha önce 2-B konusundaki yerlerin satılmasına dair çıkarılan yasaların Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasına rağmen gündemin yoğunluğu arasında çıkan bu yasa öncelikle orman sayılamayacak yerlerin belirlenmesini kolaylaştırıcı bir durum oluşturulmaya çalışılmıştır. 2-B arazileri olan yerlerin satılabilmesinin hukuksal altyapı hazırlanmıştır. Burada 2-B arazilerinin hazineye devredilmesi söz konusu... Hazineye devredilmesinden bir adım sonra ise kişisel mülkiyete devredilme durumu söz konusu olacaktır ki bu yasasızlığın, hukuksuzluğun önünü açmış olmak demektir. Ormanlar insanlığın malıdır, bir özel mülkiyete konu olamaz. Üzerinde mülkiyet kurulamaz.
Yurtdışında ormanların çoğu sağlıklı yapılar oluşturulması için kullanılırken biz de çok önemli bir bölümü yakacak olarak kullanılıyor. Orman rejimi dışına çıkarılan yerlerle ilgili hiçbir şekilde mülkiyet kurulamaz. Bu nedenle biz bu yasanın hukuka uygun olmadığı kanaatindeyiz. Bu kanun önce hazine adına tescili öngörüyor. Hazine adına tescil edildikten bir adım sonrasının işgalcilere satılması olacaktır. Dolayısıyla hazine arazisi yapıp ardından bir yasal düzenlemeyle satılma durumu gerçekleştirilecek.
Mücella Yapıcı (Mimarlar Odası İstanbul Şubesi-Çevre Etki Değerlendirme(ÇED) Kurulu Sekreteri)
KRİTİK VE TEHLİKELİ İRADE
Son zamanlarda hukuku dolandırma yöntemleri geçerli. Ülkenin bütün doğal, kültürel varlıklarını elden çıkarma yolunda mirasyedi mantığıyla satıp, buralardan kısa vadeli ekonomik sorunları çözme yolunda bir irade var. Kritik ve tehlikeli bir irade bu. Bir şeylere karar veriliyor ve o konuyla ilgili, onun ait olduğu kanunla o konu çözülemezse başka kanunlarla çözüm aranıyor. Mesela, bu konu Orman Kanunu ile çözülemiyor çünkü anayasa engeli var. Anayasayı değiştirmesi lazım. Anayasa değiştirilemiyorsa dönülüyor bir başka ilgili kanunda Tapu ve Kadastro Kanunu’nda bu çözülmeye çalışılıyor. Zaten orman kadastroları yapılıyordu. Orman kadastrolarında daha önce tescilli ormanlarda ifraz ve tevhit işlemleri yapılamıyordu. Şimdi bütün bu kısıtlara tabi olmadan İmar Kanunu ile toprak koruma ya da arazi kullanımındaki kısıtlamalarla ilgili kanunlardaki kısıtlamalara tabi olmadan Tapu Kadastro Müdürlükleri’ne bir yetki veriliyor. Bu gerçekten inanılmaz bir durum bir kanun çıkartıyorsunuz ve bu kanunla kadastroya bir yetki veriyorsunuz. Burada “ifraz ve tevhitleri imar kanunlarına ya da ilgili diğer kanunlara uymayacak ya da oradaki kısıtlar burada uygulanmayacak” diyorsunuz. Bu kanun yapma tekniği açısından yanlış, ilke olarak esastan Orman Kanunu’na aykırı.
YAPILACAK İŞE GÖRE HUKUK YAPILIYOR
Burada bir acelecilik var. 2-B yasası defalarca gündeme geldi, Anayasa Mahkemesi’nden döndü. Türkiye’de 2-B arazileri gerçekten çok büyük bir alan ve bu arazilerin en yoğun olduğu bölgeler Antalya ve İstanbul. İstanbul’da bir zamanlar kaçak yapılaşmayla ama şimdi özel kaçak gettolarla, kaçak projelerle, kentsel dönüşüm projeleriyle bütün orman alanlarımız gidiyor. Yine daha önce yapılan değişiklikle TOKİ’ye 2-B alanlarında da kentsel proje yapma yetkisi verildi. Türkiye’de yasama bütüncüllüğü, kamu idarelerinin kendi yetkilerini yasama bütünlüğü çerçevesinde kullanma terbiyeleri maalesef çok ciddi bir şekilde bozuluyor. Bu hukukun yapılacak işlere alet edilmesidir. Yani yapılacak işler hukuka göre yapılmıyor. Yapılacak işe göre hukuk yapılıyor. Bu gerçekten çok kritik bir durum.
GAYRİMENKUL ŞİRKETLERİNE YATIRIM ALANI AÇILIYOR
2-B arazilerine baktığınız zaman çok ciddi mülkiyet değişiklikleri var. İstanbul’da özellikle kuzeye doğru yeni alınmış kararlar var. Mesela üçüncü köprü gibi projelerle, Karadeniz maden ocakları alanında, Riva’da önerilen alanlarda çok yüksek rant değeri var. Buradan elde edilecek rantla şu anda ekonominin açığını kapama gibi bir düşünce var. Kamunun açığını kapatmak için elindeki mallarını ki elindeki malda dünyanın insanlığın değerleri satma girişimi var. Bu resmen oralarda bir takım yabancı ya da yerli gayrimenkul şirketlerine bir anlamda yatırım alanı açmakla ilgili ne yazık ki. Bir anlamda kamu eliyle orman alanlarında spekülasyon yapılıyor.
BU MİRASYEDİLERİN YAPACAĞI İŞ
Bunun sonunda her yaktığınız alan orman alanından çıkmış olur. Bizim asli sorunumuz şudur. Biz gerçekten doğal, kültürel, kentsel değerlerimizi kısa süreli çıkarlar uğruna menkulleştirmeye, paraya dönüştürmeye çalışıyoruz. Bu mirasyedi bir toplumun yapacağı bir şey. Ormanlar, doğal alanlar, kıyılar gibi alanlarda bu yapılanların maalesef geri dönüşü yok. Her türlü toplumsal sorununuzu, demokrasi meselenizi, insan hakları sorunlarınızı çözebilirsiniz ama bu alanlar gittiği zaman bunları geri döndüremezsiniz. Bu bizim imza attığımız uluslararası sözleşmelere de aykırı. Bugün dünya eğer küresel ısınmayla gelecek tehdidi altındaysa bugün sizin en ahlaki sorununuz bu konuda duyarlı olmaktır.
ÇOK ZAVALLI BİR DURUM
Gerçekten çok kritik biz bindiğimiz dalı hep beraber kesiyoruz. Bu kriz artık kentin krizi. Gayrimenkullerin menkulleştirilmesi sürecinin yarattığı ekonomik travmayı bütün dünya yaşıyor. Dünya bundan nasıl vazgeçeriz diye düşünürken biz hala kısa vadede cebimize para girmesini, ciğerlerimizi satmayla bir tutuyoruz. Şöyle zavallı bir durum var. Hani insanlar hiçbir şey yapamıyor da böbreklerini satıyor ama ben daha ciğerini satanı görmedim. Böbrek iki tane birini satıyor. Siz karaciğerini, akciğerini satanı gördünüz mü? Biz şimdi akciğerlerimizi satıyoruz.
Besim Sertok (İstanbul Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi)
ORMAN OLUP OLMADIĞINA KARAR VERENLER UZMAN BİLE DEĞİL
Arazilerin orman olup olmadığını şimdiye kadar Orman Bakanlığı bünyesinde bir kurul karar veriyordu. Bu kurulun yarısı orman mühendisiydi. Bu kanunda yapılan değişiklikle şimdi orman mühendisi olmayan insanlar “burası ormandır ya da değildir” diye karar verecek orman dışına çıkarabilecek bazı yerleri. Ama asıl olarak yapılmak istenen şu anayasada “orman sınırları daraltılamaz” şeklinde 169. madde var. 2003 yılında anayasa değişikliği yapıldı o zaman ki Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’den döndü. Buna rağmen hükümet bir değişiklikle 2-B alanlarını satılabilir hale dönüştürmeye çalışıyor. Kadastro planlarında yapılan düzenlemeyle yapmaya çalışıyorlar ama buna rağmen anayasaya aykırı. Muhalefet partilerinin konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürecekleri açıklamaları var. Ben kazanacaklarından yüzde yüz eminim.
Bir yer orman vasfını kaybetmez, kaybettirilir. Bütün sorun buradan kaynaklanıyor. Bir yerin orman vasfını kaybetmesi ancak yanardağ patlar, toprağın üzerini lav kaplar o zaman orman vasfını kaybedebilir. Orman yangını olduğunda dahi yasal olarak da yanan alanlar tekrar ağaçlandırılır. Bunu yapmasanız bile 15-20 yıl içinde bu alan tekrar kendiliğinden ormana dönüşür. Siz müdahale etmeseniz bile çok hızlı bir biçimde kendi tohumlarından ormana dönüşür. Mevcut yasalarda da bu konuda hükümler var.
2-B KALDIRILMALIDIR
2-B ile ilgili çözüm aranıyorsa eğer Orman Kanunu’nun ikinci maddesinin B bendi diyor ki, “1981’den önce orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerler”... Bu tarih daha önce 60’lardı 81’e çekildi. Geçen sene yapılan seçimden sonra anayasa maddesi tartışılmıştı, orada da bu tarih 2007’ye çekilmek istendi. Tehlike burada 2B tartışıldığı sürece Orman Kanunu’nda bu madde olduğu sürece orman alanlarını işgal edenler teşvik ediliyor. Öncelikle bu 2B kaldırılmalıdır. “Bu nasıl olsa 2007’ye 2012’ye uzatılacak ormanı işgal edelim, yanıma kâr kalır” düşüncesini akıllardan kaldıracak yasal düzenleme yapılmadan yapılacak her türlü işlem ormanı tahrip edecektir. Orman vasfını kaybettirenler tespit edilip bu suçun yasal yaptırımı neyse cezaları verilmeli sonra ne yapacağımızı tartışmalıyız. Ama bütün bu tartışılan yasal düzenlemelerle işgal ettiği yerin sahibi olma hakkı verilecek.
ORMANIN DEĞERİ ARSA DEĞERİYLE ÖLÇÜLMEZ
Bu arsaların parasal değeri bizi ilgilendirmiyor. Bu emlak komisyoncularının işi. Ormanın değeri arsa değeri ile ölçülmüyor. Dolayısıyla tartışılan düzlem yanlış. Bu kanunun çıkartılmasındaki ısrarla ilgili sorunun cevabını 2003 yılında o zaman Orman Bakanı olan Osman Pepe vermişti. Pepe, “Beni birçok insan arıyor cebinde paraları hazır. Yastık altında duran paraları var. Buraları satın almak istiyor” demişti. Aslında Osman Pepe orada kara parayı tarif ediyor. Kara para sahibi insanlara rant sağlamayı kast ediyor.
CHP ve MHP de Tapu Kanunu’nda yapılan değişikliği anayasaya aykırı bulduklarını açıkladı ve Anayasa Mahkemesi’ne gitmeye hazırlandıklarını belirtti. Muhalefet partileri NTV’ye şunları söyledi:
Hakkı Süha Okay (CHP Grup Başkan Vekili)
Sonradan orman vasfını kaybetmiş ise bunlar artık orman alanı dışına çıkarılacak, hazineye devredilecek ve bunlar hakkında milli emlak hak sahibi olacak. Milli emlak da hak sahibi olduğuna göre artık bu alanların geçmişte orman alanı olan yerlerin satış imkanı sağlanmış olacak. Çok doğal ki anayasanın 169. maddesinde orman alanları ve daraltılmaları, 170. madde de orman köylülerinin korunması ile ilgili hükümler olduğuna göre bunlara aykırı bir düzenleme olduğu düşüncesindeyiz. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’ne taşımamız gerekir.
Mehmet Şandır (MHP Grup Başkan Vekili)
İfrazı niye yaparsınız? Parselasyonu niye yaparsınız? Satmak için yaparsınız. Anayasanın 170. maddesini değiştirmeden orman rejimi, orman hudutları dışına çıkartılan bir karış bir metrekare araziyi satamazsın. Satamayacağınızı bile bile satışa hazırlık yapmak Anayasa Mahkemesi’nin iptal tarihine kadar ne kaçırabilirsen o kadar kaçırmış olur. Bu bir hırsızlamadır. Bu yangından mal kaçırmadır. Kanuna, anayasaya aykırıdır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.