''Türkiye’deki kadar özgür başsavcı görmedim''

''Türkiye’deki kadar özgür başsavcı görmedim''

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten, Türkiye raporunun onaylanmasından sonra yaptığı basın toplantısında, başsavcıların Türkiye’deki kadar serbest olduğu bir ülke tanımadığını söyledi.

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten, parlamentonun Türkiye raporunun kabul edilmesinin ardından bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, Türkiye’de reform sürecinin hızlandırılması çağrısında bulunan Ruijten kendisine yöneltilen, “AK Parti kapatma davası ile ilgili AB’nin açıklamaları yargıya müdahele değil mi?” sorusuna; “Ben başsavcıların Türkiye’deki kadar özgür olduğu başka bir ülke tanımıyorum” diye cevap verdi.

Ruijten toplantıda Türkiye’deki reform sürecinin devam etmesini istediklerini belirterek, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2008 yılının demokrasi alanında reform yılı olacağını ilan etmişti. Bu taahhüdünü yerine getirmesini bekliyoruz.” dedi.

Hollandalı parlamenter, “Reformların mutlaka gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu hem Türk vatandaşlarının, hem de Avrupa’nın yararına olacaktır.” diye konuştu.

Ruijten ayrıca, özellikle Türkiye’deki Kürt vatandaşlarının sorunlarının çözülmesi gerektiğini vurguladı.

NTV'nin haberien göre AKP’nin kapatılması ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi’ne Venedik Komisyonu prensiplerine saygı göstermesi çağrısında bulunan raportör, “Son dönemde Avrupa Birliği’nin AKP’nin kapatılması davasına ilişkin mesajları çok net. Belli çevrelerden bazı eleştiriler geliyor bu duruma. Sizce yargı bağımsız mı Türkiye’de ve AB acaba gerçekten doğrudan bir müdahalede bulunuyor mu bu yargı sürecine?” şeklindeki soruya şöyle cevap verdi: “Parlamentoda türban sorunu tartışılırken, başsavcı elinde gazetelerle ortaya çıkmıştı ve “Eğer bu değişikliği kabul ederlerse o zaman Anayasa Mahkemesine gideceğim ve AKP’nin kapatılmasına ilişkin bir dava açacağım,” demeye başlamıştı. Ben ülkem dışındaki başka meslektaşlarımı da görüyorum. Biz AB içerisinde başsavcıların bu kadar bağımsız olduğu başka bir ülke görmüyoruz. Bu kapatma davası, aslında yargının bağımsızlığıyla değil, tarafsızlığıyla alakalı bir durum diye düşünüyorum. Bugün bir başsavcı, Anayasa Mahkemesi adına bazı yorumlar yapabiliyorsa, o zaman hukukun üstünlüğünün, Türkiye’de olması gerektiği yerde olmadığından endişe ederim.” Bu konuda Venedik Komisyonu’nun standartlarının uygulanması gerektiğini ise şu sözlerle ifade etti: “Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olarak, ülkelerin yerine getirmesi gereken bazı yükümlülükler vardır. Avrupa Konvansiyonunu onaylamışsınız anlamına gelir çünkü bu. Bu da bağlayıcı bazı şeyler getir. Bu yargı içinde bağlayıcıdır. Dolayısıyla bir başsavcı açısından da bütün bunlar bağlayıcı nitelik taşır. Yani bu Venedik Komisyonuna da bağlı olduğunuz anlamına gelir ve ozaman da onun ilkelerini izlemeniz gerekir.”

BİZ ELELE İLERLEMEK İSTİYORUZ

Türkiye’nin üyelik için bütün şartları yerine getirip getiremeyeceğine ilişkin bir soruya ise Ruijten şöyle cevap verdi: “Biz Türkiye’nin reformlara devam etmesini ve yeni bir anayasası olmasını umut ediyoruz. Zaten Parlamento da Türkiye’ye bu anlamda bir mesaj vermek istedi. Altını çizmek istiyorum ki bu mesaj sadece AK Parti için değildir. Reformları istemeyen bütün partiler için geçerlidir. Şu anda bizim yapmaya çalıştığımız şey; Avrupa Konseyi tarafından 2004’te alınan bir kararın yerine getirilmesini sağlamaya çalışmak. Bu çok uzun vadeli bir süreç ve müzakereler devam ederken bazı sonuçlar alınıyor olacak. Yani biz nereye gitmek istediğimizi biliyoruz. Her zaman belirsizlikler mevcuttur, ancak el ele ilerlemek istiyoruz ve Türkiye’yi gelecekte AB’ye üye yapmak üzere alınmış kararın uygulanabilmesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Tabi ki sonuçta ne olacağını bilmiyorum, bu konuda tahminlerde bulunamam. Şu anda yapılacak şey reformların gerçekleştirilmesi. Bu da Türkiye’ye kalmış bir durum. Dolayısıyla Türkiye’nin gerçekten bir gün AB üyesi olmak istediğini göstermesi gerekmektedir.”

Müzakerelerdeki ilerlemeleri değerlendirirken AP raportörü konuyu yine reformlara getirdi ve, “2004’ten bu yana, pek çok reform konusunda taahhütler yenilendi. Ama 2005’ten sonraki döneme bakıldığında reformların yavaşladığını görüyoruz. Siz de biliyorsunuz ki, 2006 ve 2007 yılları içerisinde hükümetin bir çok sorunları oldu. Dolayısıyla, biz de reformları devam ettirmenin imkansız olduğunu biliyorduk. 2007 yılından itibaren benim zaman zaman askerin darbesi olarak adlandırmayı tercih ettiğim süreçteyse, hükümet çok fazla istikrarlı değildi. Ancak bu noktadan itibaren, artık ben hükümetin reformları tekrar yoluna sokmasını bekliyorum. Şu ana kadar vakıflar kanunu konusunda bazı reformlar gerçekleştirildi, 301. madde konusunda değişiklik adımları atıldı. Ancak biz AB olarak baktığımız zaman bütün bunların yeterli olmadığını söylemeye çalışıyoruz. Bu yüzden de daha fazla reformlar gerçekleştirmesi gerektiğini söyleyen bir rapor yayınlıyoruz. Hükümetin, 2007 yılında ya da bu yılın başından itibaren gündeme getirdiği anayasa değişikliklerini, elinde büyük bir çoğunluk da olduğu için, artık gerçekleştirmesi gerekmektedir. Tabi ki bu sivil toplumun da katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Yeni anayasa gündeme getirilmiş olsaydı, belki de şu anda başsavcının açtığı dava engellenmiş olabilirdi.” diye konuştu.


HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.