Türkler ve Kürtler tarihsel olarak IRKDAŞ

Türkler ve Kürtler tarihsel olarak IRKDAŞ

Bu milleti kendinden başkası bölemez..

 Akşam muhabiri Nedim Atilla, 'Kürt açılımı' konusundaki gelişmeleri, 'Kürt sorunu' olarak adlandırılan dününü ve yarınını Prof. Dr. Oğuz Adanır'la konuştu. Osmanlı dönemi ataştırmaları ile tanınan Prof. Dr. Oğuz Adanır'a göre, Türkler ve Kürtler tarihsel olarak ırkdaş. Irkçılık ise Almanların Osmanlı'ya ihraç ettiği bir ideoloji.

GÜNEYDOĞU TARİH BOYUNCA HİÇBİR ETNİK GRUBA AİT OLMADI
Hükümetin 'demokratik açılım'ını, muhalefetin tepkisini ve olayın yarınını, dünüyle birlikte Prof. Oğuz Adanır'a sorduk. Önce Cumhurbaşkanı Gül 'Tarihi fırsat' dedi, ardından Hükümet 'demokratik açılım' adı altında ciddi faaliyetlere başladı. Muhalefete ve bir kısım DTP'liye göre ise gelişmeler iktidar partisinin Güneydoğu'da yitirdiği oyları geri almaya yönelik bir operasyondan başka bir şey değil... Hükümet adına çeşitli kesimlerle görüşmeler yapan İçişleri Bakanı Atalay'ın açıklamalarını samimi bulanların sayısı, samimi bulmayanlardan fazla gibi görünse de paketten ne çıkacağı merak ediliyor. Böyle zamanlarda başvurduğum iki önemli sosyologdan biri olan Prof. Oğuz Adanır'la konuştuk son gelişmeleri... Prof. Dr. Adanır, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde hoca ama daha çok tarihsel gelişmeleri özellikle de Osmanlı'dan Cumhuriyet'e yaşanan değişimleri değerlendirmesiyle tanınıyor.

Prof. Adanır, Türkiye'de tarihsel anlamda mevcut olan ancak Cumhuriyet'le birlikte modern bir anlama kavuşan 'ulusun oluşma sürecinde' sancılar çekilmesinin normal olduğunu söyledi öncelikle... Peki, çözüm ne? Adanır'a göre, sorunun en önemli ayağını 'toptan kalkınma süreci içinde yer alamayan ve Ortaçağ yaşam koşullarını sürdürmekte olan bölgelerde yaşayan vatandaşlar' oluşturuyor. Ve en kısa sürede kendilerini toplumun bir parçası olarak görmelerini sağlayacak önlemler alınması gerekiyor.

Bugün evrensel düzeyde geçerli olan bir ulus tanımı nasıl yapılır?
İlke olarak ulus tanımı yapmak kolay gibidir. Sözlüklere bakıldığında: 'Ortak bir köken, gelenekler ve dile sahip olan ırklar tek bir devlet oluşturabilir' denilmektedir. Ulus kavramı yalnızca ırk üstüne oturtulsaydı her şey çok kolay olurdu oysa ulus bambaşka bir şey. Bir ulus, hepsinin aynı halkta çok nadiren bulunduğu 4 ana unsurdan oluşur: Irk, dil, din ve çıkarlar. Genel politik kanının aksine ırk, bu unsurların en etkisiz olanıdır. Güncel ırkların büyük bir çoğunluğu bir karışımdan ibarettir.

Peki, demokrasi ve demokratik toplum nasıl tanımlanır?
1900'lerin ilk yarısında yaşamış olan Sosyolog Mauss'un 'gerçek demokrasinin ancak, 'tek toprak, tek bayrak, tek anayasa' ile mümkün olabileceği' görüşünü paylaşıyorum.

Anadolu'da yaşayan bütün halklar Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra 'ulus' olma iradesini gösterdi mi?
Evet, gösterdi ama her ulus için farklı bir oluşum süreci vardır. 20. yüzyıl başlarında bir İtalyan ulusu yoktu ama bugün İtalyan ulusunun varlığından kimse kuşku duymaz. İspanya'ya bakarsak belki de ilk kez Franco diktatörlüğü sırasında tek bir politik ve idari yapıya kavuştular.

Peki, Anadolu'da yüzyıllardır bir arada yaşayan insanlara son 30-40 yılda neler oldu?
Irak ve Kürtleri derinlemesine tanıyan 20. yüzyılın en önemli isimlerinden Louis Massignon şöyle der: '... hiçbir zaman bir Kürt devleti var olmamışsa da, bir Kürt problemi vardır...'

GÜNEYDOĞU'DA DİN, DİL VE IRK BELİRLEYİCİ ÖZELLİK DEĞİLDİR
Ben de sorayım neden?
Toplumsal yaşam biçimiyle ilişkili... Atalara ve tanrılarına boyun eğen, üstünlük, rekabet, meydan okuma duygusuyla beslenen genelde savaşçı topluluklardır. Modern ırk kavramıyla ilişkileri yoktur. Dolayısıyla aynı coğrafyada yaşayan değişik etnik grupların aynı zihniyet ve kültüre boyun eğerek sürekli olarak birbirlerini egemenlik altına alma yarışında oldukları söylenebilir. Prestijin en önemli toplumsal-kültürel-politik nitelik olarak kabul edildiği bu dünyada, herkes bu nitelik ve diğer ilkel değerlere boyun eğer. Hep birbirlerinden kız, erkek alıp vermekte, herkes bu saygınlıktan payına düşeni istemektedir zira bu topluluklarda birey kavramı bulunmadığından 'ben eşittir biz' anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle din, dil ve ırk en belirleyici unsurlar olmaktan uzaktır. Önemli olan atalar ve tanrıların yanında yer aldıklarına ve talih kuşunu başlarına kondurduklarına inanılan kutsallaştırılmış liderlerin yanında yer almak, onların egemenliğini neredeyse gönüllü olarak kabul ederek bu sürecin bir parçası olabilmektir.

Herkes güçlüye gönüllü olarak boyun eğdi diyorsunuz...
Tarihsel açıdan Azerbaycan, İran, Anadolu, Irak, Suriye ekseninde hangi hanedanlıklar ya da liderler ön plana çıkmışsa diğer topluluklar ya onlara bir şekilde boyun eğmiş ya da yok olup gitmiştir. Güneydoğu Anadolu, tarihsel açıdan hiçbir zaman belli bir etnik gruba ait olmamıştır. Güneydoğu Anadolu'nun İran ve Irak'la buluştuğu bölge bile her zaman üç katlı bir binayı andırmıştır. En üst katta sayısal çoğunluğa sahip Kürtler yaşarken, diğer katlarda örneğin Araplar, Türkler, Ermeniler ve Rumların yaşadıkları görülmektedir. Anadolu ve yakın coğrafyaya özgü bu kafa yapısı, hiçbir zaman için etnik bir bölgesel gücün varlığına izin vermemiştir. Örneğin, 16. yüzyılda Safeviler ile Osmanlı arasına sıkışmış olan Sünni Kürtler bir anlamda ya yok olmak ya göç etmek ya da bu iki güçten birinin egemenliğini kabul etmek zorundaydı. Bölgedeki en güçlü Sünni iktidar olarak gördükleri Osmanlı hanedanlığına bağlanmayı Kürt İdris'in çabalarıyla kabul etmiş olan aşiret ve gruplar varlıklarını bugün bile sürdürüyor. Anadolu Şiilerini kabul eden İran şahlarıyla, İran'da yaşayan Sünni Kürtleri kabul eden Osmanlı'nın bu dönemde etnik değil dini sayılabilecek bahanelerle birbirlerine meydan okuyup saldırdıkları görülmektedir.

Buradan bakarak sizce ırkçılık nasıl tanımlanabilir?
Irkçılık modern bir hastalıktır dünyaya, 19. yüzyılın sonunda Almanlar tarafından bulaştırıldı. Osmanlı'nın son dönemlerinde ortaya çıkan milliyetçilik, ulusçuluk akımları Ermeniler, Rumlar, Kürtler gibi etnik grupları harekete geçirse de Anadolu halkının büyük çoğunluğu yeni kurulan Cumhuriyet'in yanında yer aldı. Cumhuriyet sonrasında Anadolu'da çıkan önemli isyanlar, etnik yapıya dayalı bir milliyetçilik ya da ulus yaklaşımdan çok dini veya politik yerel liderlerin prestijlerini yitirmeleriyle ilgilidir. Bunlar başka devletlerin desteğini alabilmek için isyan hareketine milliyetçi-ulusçu bir görünüm kazandırmaya çalışmışlar ve bunu da başaramamışlardır. 1980'lerde ortaya çıkan terör grubu ve bu kez Irak-İran savaşından bu yana güçlerini yitiren Kürt ağaların sonunda DTP çatısı altında buluşmaları bunun da bir çıkar tezgahı olduğunu göstermektedir. Başta ağalara karşı olan terör grubunun bugün politika sahnesinde boy gösteren ağalarla işbirliği içinde olduğunu görüyoruz.

KÜRTLER DTP POLİTİKALARINA KARŞI
Sizce DTP kimleri temsil ediyor?
DTP, yanlış bir seçim sistemi sayesinde Anadolu'da yaşadıkları söylenen Kürt nüfusun en fazla yüzde 10-15'ini temsil ettiği halde neden ülkeye ve dünyaya tüm Kürt vatandaşları temsil ediyormuş gibi davranmaya çalışıyor? Oysa Kürt nüfusun büyük bir çoğunluğu, ulusun bir parçası olduğu konusundaki tavrını seçimlerde verdiği oylar ve ülke içinde yaşamayı seçtiği bölgeler, yaşam ve düşünce biçimiyle açıkça sergiliyor. Bugün Kürt vatandaşların büyük bir çoğunluğunun DTP politikalarına karşı olduğuna kuşku yok. Türkiye'deki seçim sistemi yanlış çünkü vatandaşları değil coğrafyayı temsil üzerine oturtulmuş.

Güneydoğu'da son 30-40 yıldan bu yana yaşananlarda dış güçlerin hiçbir etkisi, müdahalesi yok mu?
Kürtler, terör örgütünün neden başlangıçta Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yerleşmesine izin verildiğini, Kürdoloji Enstitüsü'nün neden Paris'te kurulup İran ya da Diyarbakır'a taşınmadığını benzeri kurumları destekleyen ülke ve kuruluşların bu işi hangi amaçla yaptıklarını bilmek ve açıklamak durumundadır. AB, ABD ve diğer ülkeler Türkiye'nin Güneydoğu'sunda yaşayan terörist Kürt gruba arka çıkarken neden İran'da yaşamakta olan ve neredeyse aynı sayıda bulunan İranlı Azeri nüfusun hakları konusunda en ufak bir soru sorup, en ufak bir tepki göstermez? Neden benzer tepkiler Irak'ta yaşayan Türkler ve bölge ülkelerinde yaşayan diğer azınlıklar konusunda gösterilmez?

KÜRTLER VE TÜRKLER TARİHSEL OLARAK IRKDAŞTIR
Son bin yıllık süreçte Anadolu Türkleri ve Kürtleri aynı mekan, aynı inanç ve duygularla aynı çıkarları paylaşmıştır. Dolayısıyla bir tarihsel ırk tarihsel kardeşlik ilişkisi oluşturmayı başarmışlardır. Ancak, 20. yüzyılın ilk yarısında Almanlar tarafından Türkiye'ye ihraç edilen ırkçı milliyetçilik anlayışı, bu tarihsel kardeşliği yıkmaya çalışıyor.

AĞALAR AYRICALIKLARINI KORUMAK İSTEDİ
Cumhuriyet döneminde bu bölgenin geri kalmışlığının en önemli unsurlardan biri 'ağalık' kurumudur. Ağalar, ayrıcalıklarını korumak adına Cumhuriyet kurumlarının bu bölgelerde kök salmasına engel olup, politikaya da atılarak toprak reformu girişimleri gibi girişimleri engellemiş ve bu bölgelerde yaşayan vatandaşlar maalesef Türkiye Cumhuriyeti'ni en çok TSK görünümü altında tanımışlardır. Bir bakıma bu vatandaşlar için TC demek TSK demektir. 1970'lerdeki sol hareketler burada ağalığa karşı bir mücadelenin başlamasına neden olmuş ancak Irak-İran savaşı bu bölgede ağalığın ekonomik anlamda çökmesine ve bu insanların önemli bir kısmının yakınlarını ve servetlerinden kurtarabildiklerini yanlarına alarak Batı'ya göç etmelerine neden olmuştur. Dolayısıyla bu göç ve 12 Eylül darbesi, bölgede bir otorite boşluğuna yol açmış ve dış güçler tarafından desteklenen terörist grup bu boşluğu doldurmaya çalışmıştır.

BÖLGENİN YENİ AĞASI DTP
Bu sorunda, 'kimlik' olgusunun önemi yoktur önemli olan Türklerin, Kürtlerin ya da diğerlerinin aynı zihniyet, kültür ve duyguları paylaşıp paylaşmamalarıdır. Öte yandan DTP'nin zaman içinde terör örgütünün zayıflamasıyla ortaya çıkan otorite boşluğunu doldurma gayreti içinde bulunan ağa kökenli politikacılar tarafından oluşturulduğu ve terör sürecinden yararlanarak politikayı bir çıkar aracı olarak kullanmaya çalıştıkları söylenebilir. Çünkü gerçekten bölge halkının gelişmesini, kalkınmasını, insanca yaşamasını isteyen bir politikacı, kendi devletine ön koşullar sürmez tam tersine o bölge insanı için doğru olan neyse onun için tüm gücüyle mücadele eder. Demokrasi kavramıyla uzaktan yakından bir ilişkisi bulunmayan yaşlı köylü kadınlar ve çocukların ellerine demokrasiyle ilgili pankartlar tutuşturup onları kullanmaz. DTP milletvekilleri genel anlamda bölge insanının gözünde itibar kazanıp bunu devlete karşı kullanmak ve başarılı olduğu ölçüde de kendi seçim bölgesindeki çıkarlarını korumak için çalışan insanlara benzemektedirler. Bugüne kadar ülkedeki toplumsal barış adına gerçek anlamda herhangi bir girişimde bulunduklarına tanık olmadım. Bu partinin, Türkiye siyasi yaşamı içinde kendine bir iktidar alanı yaratmaktan başka bir sorunu yok.

BU MİLLETİ KENDİNDEN BAŞKASI BÖLEMEZ
Anneannemin ilk eşi yani öz dedem Kafkasya kökenli bir Türk, ikinci eşi yani dünya tatlısı üvey dedem Erzincanlı bir Kürt idi. Bu toplumu kendinden başka hiçbir gücün bölemez ancak uzun bir süre huzursuz edebilir. Aklın yolunun her zaman ve her konuda bir olmadığı ortada. Bu durumda Kürtlerle ilgili bir sorun olup olmadığı yalnızca Güneydoğu'da yaşayan Kürt vatandaşlarına değil ülkenin her yerinde yaşayan bütün diğerlerine de sorulmak durumundadır. Ülkenin başka bölgelerinde yaşayan belli bir refah düzeyine sahip bütün Kürt kökenli vatandaşların yalnızca Güneydoğu'da yaşayan Kürtlerin değil diğer vatandaşların yaşam koşullarının iyileştirilmesini isteyeceklerine de hiç kuşkum yok. Bunları gerçekleştirmek içinse medyatik kampanyalara, bu kadar gürültü ve patırtıya gerek yok. AKP'nin de bu süreci politik açıdan en az DTP kadar bilinçli bir şekilde kendi lehine kullanmaya çalıştığı ortada.


HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.