Ufuk Güldemir'e yapılan çağrı
Gazeteci Ufuk Güldemir'e bir çağrı yapıldı bakın Güldemir nasıl bir yanıt verdi.. Türk basın tarihende yer alacak ibretlik yazılar..
Büyük Gazeteciye Son Çağrı: Ölünüz!!!
Ersin Tokgöz
Ölünüz beyefendi.
Vaktiniz geldi artık.
Yaşam size cömertti ve döllerinizi yaydınız… Sefilliğinizin tohumları artık her yerde.
Asıl varolma nedeninizi tamamladınız yani. Artık ölmelisiniz.
Ölümünüz tamamlanmadan, öleceğiinizi ilan edip çirkinlik halkalarınıza sanki geri kalan herkes sonsuzmuş gibi hastalığınızın ölüme çalan tarafının pazarlamasını da ekleyerek “eşsiz” olduğunuzu gösterdiniz.
Önünüzde saygı ile eğiliyoruz!!!
Evet; çirkinlikte ve çirkeflikte ne kadar mahir olduğunuzu hem şahsınızda hem parazit gibi etrafa saçtığınız döllerinizde bizzat gördük. Tüm mesleki yaşantınızın nasıl bir bel altından vurma klişesi olduğunu biliyorduk.
Ama “sonuçta rekabet koşulları mesleki var olmayı buna kilitledi. Kabul etmiyoruz böylesi bir duruşu ama anlıyoruz” dedik ve size rağmen hoşgördük.
Ancak gördük ki; ne mesleki rekabetin insanı insanlıktan çıkartan dönüştürücü etkisi, ne de insani zaafların zayıf kişiliği esir alması.
Hayır…
Hayatta hiçbir rekabet koşulunda bir araya gelemeyeceğiniz hayvanlara reva gördüğünüz işkenceler ve bunu benzersiz bir pişkinlikle marifet gibi sunmanız daha önce yanılgı payımızı yedeğimize alıp davranışlarınız insanca olmasa da, gülen yüzünüze ve insani şeklinize bakarak “insan” olduğunuzu düşünmemizi ortadan kaldırdı.
Yaşamınızın bütününü bu sapkınlıkla insani öz açısından ıskaladığınızı biliyoruz. Ancak son bir fırsatı anımsatalım istedik; Tanrı, insanları ölüme beş kala o “insani öz”e tekrar döndürürmüş… Sırf eşraf-i mahlukat olarak yarattığı bu yaratık her şeye rağmen diğer tarafta diğer hayvanlardan küçücük bir onur payesiyle de olsa tekrar ayrılabilsinler diye.
İşte onun için ölmesiniz. Çünkü aldığınız her nefes bu son şansı bile elinizden alacak kadar sefilleşti. O son lütfün de elinden alındığı “insanlardan” olmamanız için yapabileceğiniz tek şey, bir an önce ölmenizdir artık.
Lütfen, insanlık adına, ölünüz…
BU DA UFUK GÜLDEMİR'İN YANITI:
BU DA BENİM CEVABIM
Hastayım, bilmeyen yok. Ama mücadele ediyorum. Bir kaç ay önce Kalahari’de aslan avladım. Geçen ay Etyopya ormanlarnda Dev orman domuzu vuran ilk Türk oldum.. Dünya sıralamasında tahminen 14-15 olacağım.
Ben böyle bir Türküm.
35 senelik gazetecilik hayatımda da başarılı olduğumu düşünüyorum.. Toplam 4 büyük kurumda Milliyet, Sabah, Showhaber ve Starhaber tam 10 yıl genel yayın müdürlüğü yaptım.
Sonra degeri milyonlarca dolar eden bir medya kurumu kurdum.
Elbette hatalarım oldu.
Ama hep inandığımı cesaretle savundum. “Mart tezkeresi geçsin” dediğim için mesela edilen hakaretler ansiklopedi olurdu dediğim şuydu:
“Diyorsunuzki Irakta kimyasal silahlar bahanedir, Amerikanın İngilizin asıl derdi petroldur.. Madem öyle Amerikalısı İngilizi bir yalan uydurarak ta yanıbaşımıza petrolu paylaşmak için okyanus otesinden geliyor, biz niye burnumuzun dibindeki petrol paylaşımı savaşında yokuz.Yok neymiş terörün hedefi olurmuşuz, bombalar patlarmış, askerlerimiz ölürmüş. 500 bin askeri biz 19 mayıs törenleri için mi besliyoruz. Türkiyenin bekası esastır, Gerekirse bu yolda şehit verilir. Verilen şehit sayısı da kıytırık teröristlere verdiğimiz şehidin sayısının çok altında kalır. Türkiye’yi o dönem kim yönettiyse bence ilerde sadece bu yüzden yüce divanlık olacaktır”
İşte böyle şeyler yazdım ve savundum.
Peki ne istiyor bu çocuk? Hem de Yalçın Malgil ve Emin Özgönül gibi geçmişte sahip çıktığım meslektaşlarımı yanına alarak?
Bir şey istemiyor. “Niye başarılı oldun?” diye içerliyor
Kapattığım gazetenin tüm personeline (adliyeye intikal etmişler dışında) paralarını ödedeğim için üzülüyor.
Başarıya kızıyor. Her başarının bir cezası vardır Türkiye’de. Eskiden “CİA cı” diyerek cezalandırırlardı başarıyıŞimdi açık açık “ARTIK ÖL” diyorlar
EDİTÖRDEN MİNİ BİR ANALİZ:
İnsanlar yaşarken
zaman su gibi akıp giderken
başarıyı taçlandıranlar
alkışlayanlar
yalakalık edenler
zamanı ve yürekleri hançerleyenler
vardır
olmuştur
öte yanda kıskançlık ateşiyle kavrulanlar da..
Yaptıklarımız ve yapamadıklarımızla var olurken aslında "yok" oluruz...
bizleri var eden
sonsuza kadar yaşatacak olan
geride kalan yankılar ve söylenceler değil;
yalnızca eserlerimiz olabilir.
Övgüler ve yergiler mi?
Onların tümü de birer hiçtir..
Sahi tarihin sizden nasıl söz etmesini istersiniz?
İşte ona göre yaşayınız...
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.