Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları üzerinden bir yorum yapmayacağım. Elbette kararlar konjonktürel, elbette politiktir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan kararların bir dökümünü yapsak büyük bir trajedi ile karşılaşırız. Ölüm oruçları sürecinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları, F tipi cezaevleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına herkesin bir göz atmasını öneririm.
Avrupa ne zaman Türkiye devleti ile ilgili olarak; gerek ekonomik, gerek siyasi olarak bir zorluk, karşıtlık yaşadığında yıllarca AİHM önünde duran davaları sonuçlandırma yerine en meşhur ve politik olanı gündeme alır ve Jet hızıyla bunları bir karara bağlar. Bu kararların hepsi de Türkiye’nin aleyhine kararlardır.
Hukukun üstünlüğünün ve herkese eşit bir hukukun olduğu bir ülkenin yargısı neden başka ülkelerin denetiminde olsun. Maalesef müstemleke olmaktan kurtulamayan ülkemizin sadece hukuku değil her şeyi batının tür insafına bırakılmıştır.
Sıkıyönetim Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Ağır Ceza Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler. Özel Yetkili Mahkemeler’de yargılanmış deneyimli biri olarak asgari olarak bir hukukçu bilgisine sahip bir insanım.
Ömrü hayatımda trafik suçu işlemeyip bütün meselesi hak mücadelesiyle geçmiş bir devrimci olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de varlık sebebini bir türlü anlayamayanlardanım. Bu Avrupa birliği müktesebatına koyduğumuz imza, Kopenhagen kriterleri gibi basit ifadelerle açıklanabilecek bir durum değildir. Bu kendi ülkemizde bir demokratikleşme sorunudur.
Avrupa birliğine girerek onların demokrasi standardına erişeceğiz gibi ucuz söylemler ise bu ülkenin sokaklarda yürüyen demokratikleşme mücadelelerine karşı büyük bir saygısızlıktır.
12 mart ve 12 Eylül faşizminden miras olan, tutuklu ve cezaevlerinde çıplak arama, işkence hâlâ yapılıyor ve buna ses çıkarılmıyor. Bunun için Avrupa’dan tepki, yaptırım, karar bekleniyorsa vah bu ülkenin başına.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş kararı üzerine:
Dokunulmazlıkların kaldırılması gündemiyle parlamentoya getirilen ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kesin ve büyük desteği ile meclisten alkışlarla geçen bu yasa HDP için de sonun başlangıcıydı. Kemal Kılıçdaroğlu dokunulmazlıkların kaldırılması için eğer parti de bu yasa teklifine hayır diyen olursa o vekili partiden atacağını bile söylemişti.
Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere 4 Kasım 2016'da HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ve 9 milletvekili ile birlikte Türkiye Anayasası'na göre "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak Edirne F Tipi Cezaevi'ne götürülmüştü.
20 Kasım 2018 tarihinde AİHM’nin Demirtaş davasında verdiği ihlal kararına hem Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti hem de Demirtaş’ın avukatları itiraz etmişlerdi. T.C. Hükümeti AİHM’ kararının bütününe itiraz ederken Demirtaş’ın avukatları ise karar da; Demirtaş’ın tutuklamasının “Makul bir şüpheye dayandığı “ kısmına itiraz etmişlerdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi bir mahkemenin de Demirtaş kararı hakikaten evlere şenlik bir durumdu. Çünkü, makul şüphe gerekçesiyle yaşadığımız ülke ve koşullarında herkese her şeyi yapabilirsiniz. Peki, Avrupa’da bunu yapabilir misiniz?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı sonrasında T.C. Devleti’nin hamlesiyle Demirtaş’a isnat edilen yeni suçlar, Anayasa mahkemesi, yerel mahkemenin kararları vs. derken bütün bu hukuksuzluklarla bugüne geldik.
Son olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yeni bir kararla Demirtaş'ın tutukluğunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin beş maddesini ihlal ettiğine ve Demirtaş'ın derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmetti.
Selahattin Demirtaş’ın avukatları basına şöyle bir demeç verdiler; İHAM Büyük Dairesi, Selahattin Demirtaş ile ilgili tarihi bir kararla Demirtaş'ın derhal serbest bırakılmasına vermiştir.
Bu kararla, müvekkilimiz hakkındaki bütün suçlamalar boşa çıkmış, müvekkilin 4 yıldır siyasi sebeplere bağlı rehin tutulduğu tescil edilmiştir. İHAM'ın 2018 tarihli ilk kararından sonra ileri sürülen ‘karar kesin değil’ bahanesi ortadan kalkmıştır. Bu karar, kesin ve bağlayıcıdır. Türkiye yargısının, ‘karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz’ anlayışına kapılmadan Demirtaş’ı derhal serbest bırakması gerekmektedir.”
Avukatlarının ardından Selahattin Demirtaş’ta sosyal medya hesabından AİHM kararına ilişkin şu açıklamayı yaptı ;
“Kararın teknik, hukuki detaylarını avukatlarım daha sonra tek tek izah edeceklerdir. Ancak kesin olan şudur ki, altı yıldır benim ve arkadaşlarım hakkında yürütülen sözde yargı faaliyetlerinin tamamının siyasi amaçlı olduğu, hukuki olmadığı, bizim suçsuz olduğumuz, bizi içeri atanların ise bize karşı siyasi kumpas kuracak kadar ağır suçlar işledikleri kesinleşmiş oldu.
Bu karar, Türkiye’de hukuk ve adalet sisteminin bizzat hükümet eliyle çökertildiğinin de tescilidir. Dört yıldır hukuk dışı bir şekilde siyasi rehine olarak içeride tutulmama rağmen bu karar beni sevindirmemiş, mutlu etmemiştir. Aksine üzgünüm. Bu karardan dolayı gerçekten üzgünüm.
Çünkü ortadan kaldırılan demokrasinin, yok edilen hukukun ve adaletin faturasını sadece ben ödemiyorum, 83 milyon yurttaşımız en ağır şekilde ödüyor "zevk, sefa ve şatafatla yaşamaya devam eden bir milyon kişiyi bilerek saymıyorum.”
Bütün bu olan biteni şaşkınlıkla izleyen T.C. Hükümeti ve yetkilileri hükümetin etkili ortağı MHP’nin genel başkanı acaba bizim bu konuyla ilgili açıklamalarımıza ne tür bir tepki verir korkusuyla sessiz kalırken AİHM’nin kararıyla ilgili bir soruya yanıt veren Çelik, şunları söyledi:
“AİHM meselesinde ben buraya gelirken gerçekleşen sıcak karar. Yaklaşık 100-150 sayfalık gerekçeli kararı var. Tabii ki hukuk sistemimiz değerlendirecek bir yaklaşım üretecektir. Şu anda yeni bir gelişme.”
AKP’nin içinden kimi bu kararı takmayız sözleri yükselirken henüz daha yeni dövizin tansiyonu yeni düşürülmüşken AİHM’den çıkan bu kararı eğer bir önceki AİHM kararlarında olduğu gibi Osman Kavala davasında olduğu gibi Türkiye reddederse bunun bedelini ekonomik olarak ağır bir biçimde ödeyecektir.
Makalemin başında ifade ettiğim gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bütün kararları politiktir. Ayasofya’nın ilhakından Ermenistan’a Ege’den Akdeniz’in doğusuna Kıbrıstan, Libya, Irak’a ve AKP devletinin bölgesel silah endüstrisi ve Afrika yayılmacılık politikalarına En önemlisi AKP devletinin sermaye ihracı politikalarından tutun Dereyi geçerken değiştirdiği At’la bile ilişkisi vardır.
İster Musa’nın Emiri ister Magna Cartha, insan haklarıyla vardır.