Tuz koktu!
Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, geçen gün kör karanlıkta gözönüne alındı, tutuklandı ve yerine -alelacele vali yardımcısı yapılan eski Beyoğlu Kaymakamı Can Aksoy- kayyum olarak atandı. 31 Ekim 2024 tarihli bir TV haberinde, Kayyum Aksoy’un makamdaki görüntüsü yayınlandı. Sebep, Kürt asıllı olan Ahmet Özer’ın, yöresinden bir vefat dolayısıyla, terörle iltisaklı kişilerle yaptığı görüşmelermiş. Başsağlığı görüşmeleri… Üstelik 2014 yılına kadar geri gidip, telefon taraması yapılmış.
1-Tanıdığınız birinin vefatı dolayısıyla, -kim olursa olsun- yakınlarını arayıp başsağlığı dilemek insanlık gereğidir. İnsan olmayan, başsağlığı dilemez tabii… Hayvanların ne yaptığını bilmiyorum. Etoloji bilimiyle ilgili olanlar biliyordur.
2-Bir belediye başkanını, terörist de arayabilir. Belediye Başkanı olan kişi, sadece telefonunda kayıtlı kişilerin aramaların cevap verip, diğerlerine kayıtsız kalamaz ve kalmamalıdır.
3-2014 yılına kadar geri gidildiğine göre, ‘hukukun genelliği prensibi’ çerçevesinde, herkes için geri gidilmesi gerekir. 15 Temmuz gerisine de tabii ! Fetullah Gülen ile konuşan, öpüşenlerin de terörle iltisaklı sayılması gerekmez mi? Peki ya Apo ile konuşan, konuşulmasını teklif eden, kardeşini TV’ye çıkartanlar?!...
4-Esenyurt -yedi nesillik İstanbullu olmama rağmen bilmediğim- ,duyduğuma göre, Kürt kökenli vatandaşların yoğun olarak yaşadıkları bir yermiş ve kendi kimliklerine yakın olan birini başkan seçmişler. Bu durum, iktidarın tüm çabalarına rağmen, DİNSEL KİMLİK temelli siyasal bütünleşme olamayacağını, ETNİK-KÜLTÜREL KİMLİK temelli olanın esas olduğunu göstermiştir. Demografik yapının bozulmasına katkı sağlayanların, bunu Hatay başta olmak üzere, diğer bölgelerde de dikkate almalarını tavsiye ederim. Yoksa sonuç ULUSALCI olanların yani, Misak-ı Milli’den taviz vermeye hiç niyeti olmayanların canını sıkar.
5-Fiili bir suç olmadığı halde Esenyurt halkının seçtiği başkanı görevden almak, siyasal iktidarın demokrasiye hiç önem vermediğini göstermiştir. Velev ki YEREL yönetime, devletin yani MERKEZİ yönetimin atadığı birinin değil, seçilmiş İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nce birinin tayini adil olurdu. Uygulama yasalara uygun olabilir. Yasalar adil mi?! Hukuk, adaleti sağlamak içindir ama, adalet ile hukuk arasındaki bağların koptuğu aşikardır.
6-Belediye Başkanı olmadan önce üniversitelerde hocalık, dekanlık, hatta rektörlük yapmış Prof. Dr. Ahmet Özer’in, o dönemlerde de suçlu (!) olduğuna dair devlet yaklaşımı, yargılama olmadan suçlu olarak yaftalanmasıyla HUKUK kurumunu zedelemekle kalmamış; üniversitelerden sorumlu YÖK’ü de töhmet altında bırakmıştır. YÖK , terörle iltisaklı olan bir hocanın durumunu tespit edemeyip, ona öğrenci mi teslim etmiştir? Bu soru bugün sorulmasa da, yarın sorulur.
7-Ben de şunu sorarım: ‘Acaba Esenyurt’ta, belediye başkanının izin vermeyeceği bazı uygulamalar mı yapılacak?
İmar izinleri mi verilecek? Maden ocağı mı açılacak?! Bunu medya illa takip edecektir.
8-Bu vesileyle, İstanbul’a göç konusuna da değinmek isterim. Anlaşıldığına göre, Kentimizde gettolar kuruluyor. Fatih’te Araplar vs… Şehrin merkezinde Afgan, İranlı, Suriyeli, Afrikalılar… Burası Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluk başkenti ! Ne Newyork, ne de Dubai ! Tarihi şehrimizi göçlerle doldurup, mezarlıklarımızı bir imara açılmasına, peyzajın gökdelenlerle rezil edilmesine yol açanlar, affedilmeyecek. Anadolu’da tarımın yokedilmesi de…
Prof. Dr. İsmet Giritli Hocamız, ‘İktidara geldiği zaman demokratik haklarımızı yokedeceği aşikar olanlara demokratik hak tanımamak lazım !’ derken, ne doğru söylemiş ! ‘Onlar’ derdi. ‘Demokrasi ! Demokrasi!’ diye gelip, Demokrasi’yi yokederler.!’
Keşke iki gün önce 101. Yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün çizdiği muhteşem rotadan sapmasaydı…