Hangi sınıfa tabi olduğunuzu öğrenin!
İnsanın yaşamı üç temel sınıfa ayrılır. Bu sınıflar değişebilen yaşam evreleridir. İnsanca yaşam ise: bu sınıfların dışında olmayı başarabilmektir.
Birinci sınıfta yer alanlar: kendi ayaklarının üstünde durup kimselere muhtaç olmadan -kıt kanaat bile olsa- yaşamlarını idame ettirmeye çalışanlardır.
Bu sınıfta yer alanlar, kazandıklarını harcarken sürekli hesap yapar ve genellikle lüks sayılacak harcamalardan uzak dururlar. Başarılı ve zengin insanlarla akrabalıklarını, arkadaşlıklarını ya da tanışmışlıklarını sık sık gündeme getirir, bu kişilerin ünlerinden nemalanmaya çalışırlar. Bunlar için hayat, iki esas düşünceye dayanır: rahat bir yaşam için ya topçu ya da popçu olacaksın. İtiraz etmesini -hakkını aramasını- bilse de şikâyet etmeyi yeğlerler. Tekdüze yaşam biçimleri, alışıla gelmiş cinsel hayatları ve bir gün zengin olacağım hayaliyle yaşar-giderler. Okumaktan ziyade, dedikodu esnasında ya da kulaktan dolma bilgilerle hayatı öğrenip bilgeçlik taslarlar. Öğrendiklerinin kaynağını göstermeyip kendilerine mal etmeye çalışırlar. Gemici tayfalarına anlatılan: bir gün bir limanda, bir güzel kadınla birlikte olup bir valiz dolusu parayla evime döneceğim ya da bir atlı prens hikâyesi, -şans oyunları hayalleri gibi- beyinlerinin bir köşesine kazınmış hayata dair umutlarıdır. Onlar başarının sırrının, bireyin kendi elinde olduğuna inanmamışlardır. Evlilik, magazin programları, facebook ve bilgisayar oyunları dururken, okumak: onlar için saçmalıktan ibarettir.
İkinci sınıfta yer alanlar: birinci sınıftaki aşamayı geçmiş ve özgürce harcayanlardan olmuş insanlardır. Zengin koca bulup ev işlerine atanmışlar, öğrenciler ve baba parası yiyenler bu guruptakilerdir. Onlar için aşk en önce gelen yaşamsal faaliyetlerdendir. Kitap okurlar. Sürekli kendilerini geliştirme ve yeniliklere açılma eğilimlerindedirler. Harcarken hesap yapmazlar, en büyük hesapları ise: kocaya ya da babaya iki sevimlilik yaparak, harcama kotasını yükseltmelerini bilmeleridir. İşlerinde ve derslerinde başarılıdırlar. Onların işlerine ve aşklarına karışmak, her zaman ters etki yapar. Beğenmediğiniz ya da istemediğiniz biriyle birliktelerse o, kişinin kötü yanlarını göstermeye çalışsanız bile ters etki yaratır. Böyle bir durumda en güzeli ilgisiz kalmaktır. O, kişiyi ben beğenmedim diyip geçmek en doğru olanıdır. Onlar için hayatın esas düşünceleri arasında; birlikte olunan kişinin beğenilmesi ve şahsi başarılarının toplum tarafından takdir edilmesidir.
Üçüncü sınıfta yer alanlar: birinci ve ikinci aşamayı geçmiş, hayatı sadece cinsel dürtülerine odaklı yaşayanlardır. Bu gruptakiler her zaman uç noktalarda yaşarlar. Karmaşık ilişkiler içinde olur; evlilikte ve birlikteliklerde her zaman özgürlüklerden yana olurlar. Evliyken sevgili edinir, eşlerinin sevgilisini görmezden gelir, grup ilişkiler yaşar, sıkıntıyla karşılaştıklarında hemen uyuşturucuya koşarlar. Harcamak, gezmek-dolaşmak, alış-veriş yapmak, vs. bunların hiçbirinden artık zevk almazlar. Her şeye ziyadesiyle doymuşlardır. Hiç yaşanmamışları yaşar; ancak bu tip şeylerden zevk alırlar. Hayatı hep kolay yollardan kazandıkları için hiçbir kısıtlamaya ya da zorluğa gelemezler. Çok zengin yaşlı bir kocanın ardından dul kalmış sonradan görme genç bir eş, bu hayatta hiçbir şey yaşamayıp bir dönem parayı bulmuş ve kırkından sonra azmış kişi ve her şeye sahip bir şekilde gökten zembil ile indiğine kendini inandırmışlar bu grupta yer alırlar. Birinci sınıfın emelindeki insanlar bu sınıftadırlar. Bunlar birinci sınıfa tabi olanları genellikle kendileri gibi kısa sürede harcarlar ve yaşamları da ucuz yaşantıları gibi ucuz, basit ve kısa olur. Onlar için hayatın esas temeli; etrafındaki herkesi köleleştirip sadece tek başına hayatın sefasını sürmeye dayanır.
Bütün bunların dışında kalan nadide insanlar -sınıf- ise: susmanın konuşmaktan daha değerli olduğunu bilen; Asaletin paradan daha önemli olduğunu düşünen; İbadet etmese bile yüreğinden imanı ve vicdanı eksik etmeyen; İşini hilesiz hurdasız yapıp rızkına haram katma düşüncesinde olmayan; Namusun, şerefin, gururun, sevginin ve saygının satın alınamayacak kadar değerli olduğunu görebilen; Zenginin, ünlünün yanında değil haklının yanında olan ve en önemlisi de kendini bilen insandır.
Bir ülkenin: uluslar arası alanda söz sahibi, güçlü, başarılı ve aydınlarla dolu bir ülke olması için ilk önce kendini bilen insanların çoğunlukta olduğu bir topluma sahip olması gerekir. !denizbatu!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.