Türk Kadınının Tarihçesi...
Kadın cinselliğin simgesi olmamalı, unutmamalı ki kadın tek başına cinselliği bile yaşayamaz. İki tane kendini bilmez, orada bura da kakara-kikiri yarı çıplak çıkar ortaya kendini kadın zannederse! Ki (!) Zannediyorlar... Bir takım ağzı açıklarsa neredeyse onları -sümme hâşâ- İlahlaştırıyorsa!
Çok yazık! Kadın ne böyle gösterilmeli ne de böyle düşünülmelidir! E hal böyle olunca; Ondan sonra:
Vere şiddet,
Vere kadına zulüm,
Vere kadına hakaret,
Vere kadına tecavüz,
Vere kadına ölüm…
Kadın evvela kendine saygı duymaz, kendini tanımazsa, nasıl sevgi bekler, nasıl saygı diler.
Tarihe bir bakın, tüm ülkelerin tarihlerini okuyun, hiçbir tarih; Türk Kadınının asaletinden, namusundan, cesaretinden ve dürüstlüğünden başka bir şey yazmamıştır. Bugün Türk kadını, Avrupalı kadından farksız bir konuma itilmek isteniyor. Kadının gördüğü zulüm, kadına uygulanan şiddet de her defasında bunu kanıtlıyor. Okuyucuyu sıkmamak adına kısa kısa geçmek durumundayım, -anlayana sivrisinek saz; anlamayana davul zurna az-
Oysa erkeğimiz için yazılmış- çizilmiş iyi şeylerin yanında, onlarca yalan yanlış şeyde vardır. Türk’ler her milletin tarihinde iyi ya da kötü mevcuttur.
Başka milletlerin kadınları için söylenmiş kötü şeyler, yazılmış belki de yalan yanlış onlarca terbiyesizlikler de vardır. Ama Türk kadını için olmamıştır, olamazda!
Kadın toplumun gerçek sahibidir. Onu doğuran, büyüten, geliştiren ve tüm evrimin gerçeğinin tek sahibidir. Kadına yapılan saygısızlık, doğrudan topluma yapılan bir saygısızlıktır. Kadının değer görmediği, kadının aşağılandığı bir toplum; diğer toplumlar tarafından değer göremez. Kadın bu özelliğini ve saygısını da hem mahremini gizleyip kendini özel kılarak hem de evvela kendi kendine saygı duyarak kazanır.
Hem çırılçıplak bir kadın, erkek gözünde merak uyandırmaz ki! Kadın mahremini gizlemeyi bilmelidir. Mahremini gizleyen kadın, kapalı bir kitap gibidir. Merak edilir, ilgi görür, okunmak, tanınmak ister. Burada mahremden kasıt; kadının özeli, iç dünyası, hobileri, fobileri ve namusudur.
Kadını bir meta gibi gören ve göstermeye çalışan zihniyete ve de kadına şiddete, hayır demeyi toplumsal bir görev bilmeliyiz.
Kadının Yüce Rabbimden emanet bilindiği, şiddetten, hakaretten, zulümden, tecavüzden ve ölümden uzak bilindiği bir toplum olmamız dileğiyle,
Kadının, değer görmediği bir toplum; çiçeğin, kuşun, yağmurun sık olmadığı kuru bir ormana benzer. !denizbatu!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.